12 Kasım 2024 Salı

Dağ olsa kolaydı


İnsanları ve yaşananları sorgulatır varlığın.
Onların değil, senin anlamazlığınadır kahrım...
Bakınca, yapayalnız akıvermiş hayatım.
Dağ olsa kolaydı, insan aşamıyor kendini...


11 Kasım 2024 Pazartesi

Yağmur

Aşk, tek başına kalıp, eylemle birleşmeyince, nasırlaşmamak, kabuk tutmamak, çöle dönüşmemek için gözlerden yardım alır...
Bilirsin; yağmur yaşatmaktır, yaşamaktır, yaşamdır...



10 Kasım 2024 Pazar

Biraz kırgınım sanki

Biraz keyifsizim sanki,
Günler ağır geliyor ruhuma...
Taşıyamıyorum...
Sabahları zor çıkıyorum akşama.
Barışamıyorum dünümle, yarınımla.
Biraz kırgınım sanki...
Onaramıyorum...


9 Kasım 2024 Cumartesi

Gelemedim sana

Kendimi susturdum!
Gönlümü küstürdüm!
Gelemedim sana...
Korkak dedim,
Tembel dedim tahrik ettim!
Dinletemedim.
Gelemedim sana,
Aylar yılları kovaladı,
Bir santim kımıldayamadım.
Gençlik veda edecek,
Bir türlü uyanamadım!
Sözün özü: geç kaldım.
Gelemedim sana...
Bekleme!
Başka kalmadı,
Çıkmam bu bahara...



8 Kasım 2024 Cuma

Mutlu şiir yoktur



Hani Nazım Hikmet : ''Sen Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin ? '' demiş ya.

Nazım Hikmet sordu diye, genel olarak doğru kabul etmiş ve üstünde düşünmeye gerek duymadan ''yapılamaz'' sananlarımız olmuştur. Dino gibi bir ressam bu soruya tablo ile cevap vermek yerine şiirle cevap vermiştir. 

Pekala mutluluğun resmi yapılabilir ve (zaten Diana Dengel örneğinde olduğu gibi) yapılmış da. Bir çok tabloda bunu  görmüşüzdür. Baktıkça içimiz açılmış, keyf almışız ve şimdi bu tabloda olmak vardı diye iç geçirerek hayıflandıklarımız olmuştur.Günümüzde mutluluk veren fotoğraflarsa hepimizin malumu..

''Mutlu aşk yoktur sevgili'' demiş ya Louis Aragon, mutlu şiir yoktur aslında. Bunu da bendeniz demiş oluyorum. Lütfen kayıtlara geçsin (tebessüm).

Öyle ilkokul kitaplarında ''uçuşsun kelebekler, koşalım çoşalım,'' ya da ''bugün 23 nisan sevinç doluyor insan''dan öte değildir mutlu zannedilen şiirler.Çocukça ve çocuk avutmacası...

Mutlu şiir yoktur, zira şiirin mayası hüzünle yoğrulmuştur. İnsan, toprak ve ölüm ilişkisine benzer bir şey. Hüzün, keder, gam, yazdırır insana şiiri, şarkı sözlerini ve söyletir türkülerini, şarkılarını.

Bakın mesela yukarıda şarkı dedim, şarkı için aynı şeyi söyleyemem; mutlu, şen şakrak şarkılarımız türkülerimiz vardır, ama mutlu şiir olamaz, var diyenlere o ''şiir'' değil, başka bir şeydir derim.

Şiir; aşkı, hasreti, ayrılığı, aykırılığı,imkansızı...kısaca ateşi kor gibi barındırır içinde.

Şiir; ölümlü olan insanın, hakikati didiklerken döktüğü gönül yaşlarının harf harf, hece hece, dize dize, mısra mısra kağıtlara düşmesidir.

Şiir; cennetlerden, yeryüzüne sürülmüş insanın, Allah'ın gurbetinde,  topyekun acısıdır.

Bendeniz, huzurluyken ( birileri mutluyken diyor ama bilenler bilir, mutluluk an'larla kayıtlı ve geçiciyken, huzur daimidir derim) şiir yazamam.  İlle yazmak için kendimi zorlarsam, ya da yazmayı özlemişsem, fonlar, şarkılar dinlerim. Tulumbamdan su almak için, önce bu metodla su dökerim.

Yazımı bitiriyorum :


''Mutluluğun resmi vardır Nazım, 
Başarabilirsen şiirini yazmalısın...''


²⁰¹⁴


7 Kasım 2024 Perşembe

Ben giderken


Ben giderken sen geldin...
Güneş batarken...
Mum gibi erirken,
Sözler tükenirken,
Son mısranın son kelimesindeyken...

Ben biterken sen geldin...
Gözlerimin feri sönmüşken,
Bir damla kendim kalmamışken,
Yarından bir şey beklemezken,
Varla yok arasında eğleşirken...

Ben giderken sen gelmiştin...
Ben biterken sen gelmiştin...



6 Kasım 2024 Çarşamba

Göçmen kuşmuş

Yaşama sevincim bir göçmen kuşmuş, uçup gitmiş gönül ülkemden...



5 Kasım 2024 Salı

Öğrendim!


Tevekküle bandırılmış bir kabullenişle,
Uzaktan, sessiz ve çaresizce...
İsyansız ama yüreği yakan ateşle,
Özleyerek ölmeyi öğrendim ben...


4 Kasım 2024 Pazartesi

Okurlarımın derinliği


Okurlarımın derinliği, inceliği, edebiyata aşinalığı ile her zaman onur duydum, mutlu oldum. Bunu en yoğun olarak, Rüveyda'ya Mektuplar'ı ilk önce burada kaleme alırken yaşadık. Sizlerden enfes şiirler akmıştı. Öğretmen okurlarım başı çekiyordu...
Şiir yazamıyorum diyeniniz dahi şiir gibi cümleler kuruyorsunuz. 
Varlığınıza her zaman müteşekkirim.




3 Kasım 2024 Pazar

"Saçma bir soru gibi..."

"Murat hocam, 
Saçma bir soru gibi gelebilir ama neden şiirler yazdığınız sevgilinizle birleşip evlenmiyorsunuz, biraz özel bir soru oldu ama..."


- Biraz mı 😎
Kitabımı dikkatli okumuş herkes bilir ki benim sevgilim bazen bir şehir, bazen bir kadın, bazen alınan bir nefesteki He hecesi, bazen de...

Sevgili olarak kadın'a dönersek; Rüveyda bir ütopya...
Yaşanamamış ve hasreti çekilen bir kadın...
Aslı olsa belki kavuşurduk, ne de olsa aslan burcu azmi damarlarımda pusuda dermişim 🤭

Unutmayın;
Şiirimsi şeyler yazanların bir yanları melankolik hatta az şizofreniktir...
Yoksa -hele- olmayan bir hâyâle kelimeler üretmek o kadar kolay değil...

Ve bir tavsiye; okuduğunuz şiir vb. şeylerin asli sebep ve müsebbiplerine takılırsanız, edebi zevki yakalayamazsınız. 
Sonuçta Agatha Christie okumuyorsunuz 😌


Sadist!

"Oh sana ile biten o şiiriniz!
Hey dostum siz sadist misiniz? Mazoşizmin altın devrini yaşadığı bu çağda kendinize bu ne acımasızlık? Vicdanı çalışan insanlar kendilerini hesaba çekip suçlarlar, tamam da sizin ki böyle ulu orta kendi hakkınıza girmek değilse ben de bir şey bilmiyorum, etmeyin!!
Hayatınızdaki olumsuzlukların tümünü kendinize yükleyip, faturayı kendinize kesemezsiniz!"


Çoktan kestim dermişim.
Yukarıdaki mektuba benzer bir kaç mektup aldım. 
Bloğum eşittir günlüğüm yani ruh hallerim, kalp sancılarım...tabii yazabildiğim kadar...
En haklı çıktığım hadiselerde bile günün sonunda kendime bir hata yükleme kapasitesi yüksek bir zatı muhteremimdir, elimde değil...
Hele bir insanın, bir canlının üzüntü sebebi olmuşsam...

Meselâ bizim sarı kız yüzünden pencereden gizlice bakarım. Ablamın aşağıda verdiği mamalarla tok da olsa -kediler bize benzerler- ekstra ağız tadına benden alışık olduğundan, beklenti içinde olmasına sebep olmamaya gayret ederim. Ona ikram edecek bir şeyim olduğu zamanlar özgürce pencereden bakabilirim. Zaten çok zeki çok hisli, fena bir şey. ☺️

Tuhaf bir de duygu yaşatır sarı kız; o aşağıdan yukarıya bana bakar, benden umar...ben de aşağıların aşağısından yüceliklere, zamansız ve mekânsızlığa bakar, umarım...Sarı kız her defasında bu duygumu tazeler, canlı tutar. Umana vermek, verenin şanındandır ve herkes veremez, vermez. O da bahsi diğer ve ayrı bir nasip, rızık meselesi...

Teselli etmeyi, onarmayı amaçlamış iyi niyetli mektuplarınıza teşekkür azdır. Allah razı olsun. 

2 Kasım 2024 Cumartesi

Beni en son!

Bitti dediğimiz zaman bitmeyecek,
Aramıza günler, yıllar, anılar girecek!
Sonra rakamlar, isimler silikleşecek...
Derken, sıra bakışlarına gelecek...
Beni en son onlar terkedecek...
Beni en son onlar terkedecek!..




1 Kasım 2024 Cuma

Kalbime mektuplar [42]

Kalbim!
İyi dinle!
Darılıp kırılmak yok!
...
Ne gereği gibi sevmesini bildin!
Ne de sevilmeye izin verdin!
Avare bir serseri gibi gün tükettin!
Yalnızlığın dibinde böylece nihayete erdin...
Oh olsun!..


31 Ekim 2024 Perşembe

Sonra gittik

"Sonra gittin.
Çocuk oldum bir daha, ağladım.
Kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
Kitaplar, aşk, her şey.
Her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım."

Didem Madak

Sonra gittik,
Birlikte bitirdik.
Bu aşk bize çocuk olmayı,
Gökkuşağında sallanmayı,
El ele kar tanelerini saymayı,
Baharlara yelken açmayı,
Saatlerce sarılmayı...
Upuzun öpüşleri, 
Saçlarının dallarında saklambaç oynamayı,
Gözbebeklerimizden birbirimize akmayı,
Seniseviyorumla güne başlamayı,
Seni özleyeceğim diyerek birlikte uyumayı,
Hiç yaşatmadı...
Sonra "gittik" diyemedik ama gitmiştik!..
Sonra gittik,
Birlikte bitirdik.
Bir daha da ukdemizi sadece nefes alıp verişlerimizde dinledik...



30 Ekim 2024 Çarşamba

Yük!

KIRIK KANATLAR

Cennete açılan kapılarda 
tazarru ve özlem ile  
el açtığımı mı ?
Hüdâyi makamında 
bekleşen kediler ile 
Soğuk mermer taşlarını ıslattığımı  
duyup da mı geldin Üsküdar'a ?!
Öyleyse
Kuzguncuk'tan az öteye geç !
Gökyüzüne doğru bak !
Sonra gözünü bulut bulut çevirip yine bak 
Şu kubbenin altına!
Beylerbeyi Camii'nin kubbesinde sır ve aşk ile bütünleşen kumruyu fark edecek misin bilmem ?
Kanat kanat mutluluktan uçmak isterken 
Sarkan kırık kanatlarımı görecek misin bilmem!?

Yeniden yükselemeyen yalnızlığına dokunamayacaksın bile...
Göçüp gideni ile sarmaş dolaş kaybolmuşluğunu  
Müezzinin ikindi vaktindeki sesine katarak arşı tıtrettiğini duymayacaksın bile !

Hep yağmur yüklü Üsküdar 
Hep mavi parıltılı Beylerbeyi...

Gökyüzüne doğru...
Şimdi gel de dolup taşalım 
Bulutlar gibi...
Yitirilmiş umutlar gibi...
Günlerimizi gecelerimizi arayalım ,
demeyeceğim .

Yokluğunda ...
Güneşin ilk ve son ışığında ...
O doyuumsuz varlığınla
Eş adım yürüdüğüm.
Hiç olmayacak kadar
Uzak ve hürüz.

EK

*

YÜK 

Sesin ve şiirlerin dünyadan kalma bir yük 
...
İpek şalımla örttüğüm omuzlarımda gizli Âmentüm 
İçten içe ürksem de senden 
Pırıl pırıl ve upuzun , 
dengemi sağlayan
Sırat Köprüsü...
Umudumu yitirmedim , 
Beni çağırmasan da olur geçerken...

Sesinsiz edemem bilirsin 
Gölgene revân 
Gölgene kalabalık gelirim gelirsem 
Sevilmişlerimle ve sevenlerimle
Cennet ipeği tüylü kedilerimle
Sendeleyen, kanatları kırık kuşlarımla

Sarılırsan bana sesinle 
Marifetinden değildir.
O'na (C.C) şükrümden hayretimden Ve sevincimden hâşâ değildir.

Dönüp Zül Cellâli Vel İkrâm'ın 
Cemâlini seyredebiliyor olalım .
İlâ nihâye 
Kenzül Arş yakarışım !

EK

Not: Aslında sizden gelenleri mümkün mertebe yayınlamama kararım vardı lakin bu güzel şiirleri burada hatıra etmek istedim.[MM]

29 Ekim 2024 Salı

"Ölümdür tek başına!"


"Ölümdür tek başına!" notuyla aşağıdaki videoyu gönderen okuruma teşekkür ediyorum. Sadık bir dizi izleyicisi olmadığım için gönderdiğiniz kısmı da ilk kez izlemiş oldum. Çok hoş soru ve cevaplar. Çok hoş kaçamaklar ve "neden" diye sıkıştırmalar...

-"Ölümdür tek başına!" 
- O zaman yudum yudum tek başıma ölmekteyim...
Aşksızlık zaten ölüm... 
Aşk var, vuslat yoksa, ölümden bir renk olsa da hayatı anlamlı kılar...

"Yalnızlık Allah'a mahsustur!"denir ya.. Sanki okurum inceden bir mesaj vermiş, yalnız ölme der gibi...
Şair de:
"Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;" demiş Beklenen isimli şiirinde...

Velhasıl yalnızlık ve aşk üzerine çok kıymetli şeyler söylenmiş...
Allah'ın merhameti keremiyle cennet nasip olursa, orada hepsini okumak isterim bir gölgelikte...




28 Ekim 2024 Pazartesi

İlişmeyin bana [3]

Yaralarını mağlubiyetlerle sarmak zorunda olan bir adamım ben!
İlişmeyin bana!


27 Ekim 2024 Pazar

Keşke

Keşke herkes kendi evinde, işinde, eşinde olsaydı...
Keşke kimsenin üzerine bombalar, kurşunlar yağmasaydı...
Keşke insanlar insanlara zalimce kıymasaydı...
Keşke bu güzel güneş gibi, güzel bir yüze uyanılsaydı...


26 Ekim 2024 Cumartesi

Ben çocukken

Ben çocukken sabahlar biz uykudayken yüzümüzü okşardı...
Umutlu bir tebessümle gözlerimizi açardık.
Ben çocukken diye uzunca yazabilirim ama kısadan bitireceğim;
Ben çocukken gül bahçeleri, balkonları olan komşularımız, evler çoktu.
İki avucumun arasına bir insanın yüzünü alır gibi öylece kokusunu ta ruhuma kadar çekerek koklardım gülleri...
O kokular, o yıllarda kaldılar...
Büyüdüm, bir gün bir kız gördüm, hep uzaktı, uzaktık... O güller gibi koktuğunu hâyâl ederek, kendi gerçeğimin sayfasını çevirdim...

*




25 Ekim 2024 Cuma

Canım


Sen bana ''canım'' dediğinde içimdeki şenlikleri, bayramları görsen, ömrünce ''canım'' makamında; ne kadar kaprisim, nazım, yanlışım varsa, hiç birini göremezdi o mana okyanusu gözlerin...

Bir kere ''canım'' deyişin için ne çok bekledim senin gönül kapında, yıllarca...

Bu ''canım'' deyiş, sokakta adres sorup teşekkür ettiğin çocuğa deyişin gibi olmamalı...
Annene ya da bir arkadaşına dediğin ton ve renkte de olmamalı...

Sevgilin kimse, kime aşıksan, kime yanıksa için, işte o ben olmalıyım ve bana ''canım'' demelisin...Bak içim nasıl eriyor senin ''canım'' deyişinle...

Yalnız dilin değil, gözlerin de ''canım'' diyerek bakmalı bana, yalnızca bana...
Bu kelimenle tutunmalıyım hayata yani sana...

Sen ''canım'' dedikçe, şımarmalı, kısa pantalonumu giyip sokaklarda çember çevirmeli, ip atlamalı, top oynamalı, saklambaç ile sana, tekrar tekrar sana saklanmalıyım...

Bana ''canım'' de, serserim de...İçimdeki haylaz berduş salaklaşsın, yine, yeni,yeniden aşkına pervane yangınlarda yansın... 

Mecnun ötelerden bize bakıp,  bir ''canım'' deyişe can verecek adam gibi adamlar hâlâ var, desin...

Bana öyle bir ''canım'' de ki; canım avuçlarında can versin!..

24 Ekim 2024 Perşembe

Yol


Söylenecek söz,
Beklenecek gün,
Gidilecek yol,
Kalmadığı zaman,
Sıradaki şarkı der susarsın...


23 Ekim 2024 Çarşamba

Kalbime mektuplar [41]

Kalbim!
Güftesi yazılamamış melodiler gibisin...
Ne kadar söz varsa dilinde sır, gözlerinde birikmiş...
Bu yüzden aynalarda karşılaşmaktan kaçarız...
Bu yüzden sükût giyinir, yine de üryan gezeriz...
Kalbim!
Yorulmadın, usanmadın mı koşmaktan...
Artık dursan da bitse bu yorgunluklar...

*

Not: Bugün blogspota erişim engeli olduğunu bildiren mailler aldım. Oysa bende her şey normaldi, bloğuma rahatça girebiliyordum. Bloğumu sildim sanılmış, geçenlerde aklımdan geçmedi değil ama uymadım şeytana! O engelin şahsımdan kaynaklanmadığını bilmenizi isterim.



22 Ekim 2024 Salı

Bana inanmıyorsanız...

Merhum Ömer Lütfü Mete güftesinden : 
"Birden yar hüzünle baksa
Bir gönül gözüyle baksa
Yiğidi gül ağlatır, gam öldürür."


Allah, gamdan uzak, hüznü yoldaş eylesin...
Gam görünmeyen büyük bir hastalıktır. Eskiler kara sevdaya, sevdanın karasına tutulur, yemek-içmek, uykudan kesilir, eriyip kara sevda'dan ya ölürler ya da akıllarından olurlarmış!..
Bana inanmıyorsanız İbni Sina'ya sorun, o anlatıversin mal-i hülya (melankoli) hastalığını size.

Demek ki neymiş, şu kısacık dünya sahnesinden geçerken, akla ve imana ve dahi sıhhate zarar verebilecek ihtimallerden uzak durmak ilazımmış.

Yiğidi gül niçin ah ettirip ağlatmış, onu da Hallacı Mansur hazretlerinin hayatından okuyabilir, bilmeyenler.

Kalın sağlıcakla...

21 Ekim 2024 Pazartesi

İlişmeyin bana! [2]

Kendi enkazının altında can çekişen bir adamım!
İlişmeyin bana!
Çıkmıyor işte yolum hiç bir yola...


20 Ekim 2024 Pazar

Aidiyet

Ruhsal aidiyet diye bir şey var...
Çok yönlü...
Dini, milli, kavmi, ideolojik vb...
Biz tabii ki sevdaya ait olana dokunacağız;
Nereye gidersen git, istersen ülkeler aş......
Kimlerle olursan ol...
Bir bedene ait gözük istersen...
Ruha kimse zincir vuramaz, gemleyemez...
Esasen aşk tam da bu noktada tebarüz ediyor. 
Sevdiğine hem ruh hem bedenle bağlıysan, sadıksan...
O zaman mesafelerin, fiziken ayrı düşmelerin çok fazla önemi yok...
İsterse bu aidiyetini, ait olduğun kalp kabul etmesin, reddetsin, fark etmez.
Aşk tüccar işi değil ki, al gülüm ver gülüm olsun. 
Karşılığını manevi olarak zaten almışsın...
Kalbinin rengi aşktır...
Tarifsiz bir sevgi, tarifsiz bir hüzünle sarmaş dolaş...
Bu duyguyu yaşamak da bir lütuf, ayrıcalık...
Sizi bilmem ama ben sevdim bu aidiyeti!..



19 Ekim 2024 Cumartesi

İlişmeyin bana!

İlişmeyin bana!
Gel-gitleri arasında bocalayan, Kimselere zararı olmayan,
Garip bir adamım ben...
İlişmeyin bana!
Çare aramam yarama!..



18 Ekim 2024 Cuma

Kavanoz!


Balıkları denizde, özgür sularda seyretmeyi severim.
Akvaryumlar, camdan kafeslerdir.
İstemem!
Hele böyle minnacık bir kavanozda tek başına bir cana, hücre hapsi!
Balık orada yaşamıyor demeye gerek var mı?
Kendi zevkleri, başkalarının yaşamlarına kör olanları hiç bir zaman anlamamışımdır...
Kuş kanat çırpmalı engin maviliklerde...
Balık kanat çırpmalı, mavi denizlerde...
Herkes ait olduğu yerde güzel.



17 Ekim 2024 Perşembe

Neredesin sen

Neşet ustanın "Neredesin sen" ini dinliyordum. 
Annem sordu:
- Kime tuttun bunu?
Cevabım, düşünmeden çabucak:
- Kendime...Neredeyim ben diye soruyorum anne...

"Ve kestirmeden çıksın diye can!"

https://youtu.be/GPf8GN9dKZg?si=rQKAHGG3UGejakyx

Kaybetmek mevsimleşti içimde
Çiçeklerim solsun diye büyüyor
Gönlüm kanasın diye gülüveriyorum
Üşümesin diye gövden, ateşlere yürüyorum
Kaybetmek mevsimleşti içimde
Güneşim doğsun diye batıyorum
Göğsüme yıldızları sarıp susuyorum
Ve kestirmeden çıksın diye can
Seni seviyorum
Seni seviyorum
Seni seviyorum
"Su olsam akmam" diyorsun
"Gül olsam kokmam" diyorsun
"Sensiz yaşamam" diyorsun
Ölmeye beni de çağır
Ölmeye beni de çağır

Yol'a Düş

14 Ekim 2024 Pazartesi

Özleyeceksin!

Özleyeceksin!
Çayda demi, kahvede telveyi çoğaltacaksın,
Kesmeyecek!..
Şarkılarda, şiirlerde arayacaksın,
Yetmeyecek!..
Gecelerin yalnız koynuna kaçacaksın, 
Gözyaşlarında boğulacak,
Rüyalardan medet umacaksın,
Gelmeyecek!
Özlemekten kavrulacak,
Züleyha'yı yeni yeni anlayacaksın...
Sabahlara uyanmak istemeyecek, 
Doğan güneşe tebessüm edemeyeceksin.
Gökkuşağında bütün renklerin gri olduğunu fark edeceksin...
İnsanlardan kaçacak, 
Yalnızlığı bir sevdayı sever gibi seveceksin...
Olmaz zamanda boğazında bir düğüm, 
Burnunda bir sızı, 
Kulaklarında bir çını;
Duyacaksın!
Pişmanlıklar saracak dört bir yanını...
Kalbin, dokunmak için kanat çırpan  yaralı bir serçe...
Çarpacak!
Dalgın anların, hasretine ayna olacak.
Sürekli tekrarladığın anılar, yavaş yavaş;
Kaybolacak!
Kahrolacaksın!..
Suçlayacak, yargılayacak olsan da, yine kendinle;
Kalacaksın!
Ve
Özleyeceksin, 
Hep özleyecek, çok özleyeceksin!
İmkânsızın zirvesinde her gün;
Öleceksin!
Özleyeceksin,
Özlemek, yüreğini tarif edemediği için kendisinden utanacak!
Gözlerin bu aleme kapanmadan,
Bu yara asla kapanmayacak!...



13 Ekim 2024 Pazar

Kahreden kanıksanmışlık..!

Yıllardır içlerindeydi, bazılarına yakın akraba, hatta yeğen idi,bilinen idi,sevilen idi, hatta en güvenilen ''el emin'' idi...

Kanıksanmış, alışılmış, üstün meziyetleri çoğu kez onlar için olağan ve belki de zaten olması gereken gibi algılanmıştı...Ne de olsa yıllardır içlerinde yaşayan biri idi..!

Bu kör sebeple, bir çoğu O'na (sav) iman etmedi...

Ve ebedi körlüğü seçtiler!



İktidarlarda da benzer şeyler olur. Adam gelir, koskoca bir milleti bataktan çıkarır, refah artar; eski zor zamanlar unutulmaya ve sürekli tepede olanı, o bildik nankörlük aşındırmaya başlar...

Gün gelir, iktidar/şartlar değişir, işler o unutulmuş eski günlere dönüşünce, gidenin kadr-ü kıymeti yeniden keşfedilir!..

Ne çare, o eski atmosfer de bir daha yakalanamaz !



Adam şairdir, Şairler Sultanı ödülü bile alır, ama dinci diye ömrü mahkemelerde geçer!

Adam sanatçıdır,başka dilde şarkıya atıfta bulunduğu için, ülkesine hasret gurbet ellerde ölür!. 

Adamların san'atına ve her şeyden önce insan oluşlarına bakılmaz, o iflah olmaz ''ideolojik uyum''a göre muamele reva görülür!..

Ve çoğu zaman, bizim olanı, bizden olmayanlar övdükleri zaman, aklımız başımıza gelir gibi olur!

*

İyi bir eş, iyi bir babadır. Vakti ve nakdi ile her şeyini ailesine harcar. Evcimendir, sevecendir. Temiz, tertipli ve yardımseverdir. Zeki ve romantiktir. İnce ruhlu ve adildir...Artıları eksilerinden fazladır.

Yıllardır bu özellikleriyle ailesinin içinde olduğundan;

Kanıksanmış, alışılmış, üstün meziyetleri çoğu kez onlar için olağan ve belki de zaten olması gereken gibi algılanmıştır...
Komşudaki, haberlerdeki o dehşet örneklerden dolayı şükre değer bir şey akla gelmez!

Bu körelmiş alışkanlık, bu kahreden kanıksanmışlık sebebiyle, adam kıymetinin bilinmediği, değer verilmediği, hatta zaman zaman hakaret gördüğü düşüncesi ile, vurdu tekmeyi ayağının altındaki iskemleye!..

Ölümü bile fark edilmemişti!..

[2015]


12 Ekim 2024 Cumartesi

Şair ruhlu!


''İçimde birikmiş şiirlerim vardı, ne zaman seni düşünsem baharlara açan goncalar misali dudaklarımdan saçılırlardı...
Apansız geri gelen kara-kışa yenildiler !''

Artık inanıyorum, şair değilsem bile, şair ruhluyum..!

Nereden mi bu kanıya vardım: Çünkü şairlerin hayatlarında, damarlarında kan yerine hüzün deveran eder.

Bu, şair olmanın kaderi,gereği belki de diyetidir.

Bu sebeple iyi bir şair olman da gerekmez, şairliği, şiirleri sevmen yeterli, hüzün solumak için...

Ayrılık alır, ayrılık satarsın. Her bakışın son bakıştır, her sözün veda ile mühürlü...

An'lar sana, az sonra gelecek o haşmetli hüznü muştular.

Tebessümlerinde, hatta kahkahalarının tonları arasında saklıdır hüzün...

Hece hece kelimeler arasında,bazen kuyulara,bazen de deryalara geçiş yaparsın...

Kâşif gibi, sürekli arayış...

Kelimeleri bu yüzden çok sever ve birçok insandan vefalı bulursun.

Kelimeler silahın, kelimeler bazen de başına onulmaz işler açan belan belki de cezan...

Sadeliği,samimi bir basitlik içinde kelimelerin gücü ve yardımı ile dizersin sanal kağıtlara, en azından ben öyleyim, basit ve sade...

Sanki misal alemindeki izdüşümü gibi, hayallerinin peşindeki bir Don Kişot gibi, kendi dünyanda, birilerinin ne düşündüğünü umursamak istemeden, çala-kalem kelimelerinle varsındır.

Az sonra ölecek olsan da, son cümleyi yazma derdindesindir.

Eksik, fazla, hatalı, doğru kime ne !

Ben yazmayı seviyorum.

[2015]

10 Ekim 2024 Perşembe

Doğru içimden gelmiyor ya da gitmiyor!

"Zaman zaman böyle küsmüş bloğu yalnızlığa terketmişsiniz..
Sanırım yine o bildik sancılar…

Umarım uzun sürmez, yalnız aşk’a yazılmıyor değil mi?

Blog o Aşk adına açılmadı…
Sizi gönülden seven dostlar kırılmamalı gücendirmemeli..
Hele ki yazmayı seven içinin kırıntılarını iç döküşlerini özlemle bekleyen sevenlerinize haksızlık değil mi bu..?

Hâlâ dünya dönerken nefesler varken
Kalpler atarken..
Yapmayın lütfen…

Yetmedi mi Aşk acınız ve kalbinize ettiğiniz zulm…!"

*

"Üzdü sizi ayrılık…
Maillere bile bakmak içinizden gelmiyor…
Evet kişisel problemleriniz dertleriniz  olabilir.
Hani yazmak size terapiydi...
Çünkü artık içinizden gelmiyor…"

*

Elbette aşk adına açılmadı bu blog ve hergün Murat ne yazmış diyerek defalarca gelen, siz dostlarımı  biliyorum.
Ben de size olan saygımdan dolayı bundan önceki merak edişinize cevaben uzun aralar verebilirim, merak etmeyin demiştim.

Birilerine kırgın olduğum için değil bu mola verişler...Ruhunda yazma sevdası olan biri bloğa yazmasa, ruhundaki boş yapraklara yazar...Yazar yani duramaz...

Rüveyda'ya yazmaktan vazgeçmem, geçemem, o, içimde tazelenir durur...

Bir şey yapmaya çalışıyorum sadece...Sevdiğim şeyler beni terk etmeden önce ben onlarla veda provası yapıyorum...Yazmak da bunlardan...Belki de artık yazmamak bana terapi...

Hergün mutlaka kahve içen ben, eskisi gibi içmiyorum, balık en sevdiğim gıdalar arasındayken artık aramıyorum. 
Müzik mutlaka her gün bir iki şarkı dinlemek ya da söylemek...o da yok...
Üsküdar, uzun ara asla veremez, mutlaka gider kucaklaşırdım, artık canım istemiyor...
Belki de bunlar yaşamla vedalaşmak...

Bu sebeple değer verip, hergün buraya konan siz kıymetlilerim, bu yeni duruma alışalım derim.
Zamanla zaten, gelen sayısı düşer ve unutulmak hepimizi kuşatır...



2 Ekim 2024 Çarşamba

Bu gece

Kalbimin kapısını açtım bu gece, Dilersen gidebilirsin sessizce...
Dinsin kalplerimizin ağrısı böylece.
Özgür bıraktım bizi son bulsun çile...
Ardına bakmadan gidebilirsin bu gece...

Ne bir sitem ne bir kelâm gittin diye...
Şiirlere de veda ettim bu gece...
Sabaha güneş sensiz bir milada doğacak,
Şarkılar hâyâlsiz ve kimliksiz çalacak...
Anıları kalbime gömdüm bu gece...



1 Ekim 2024 Salı

Aşk gitti!

Havalar soğudu...
Aşk gitti!
Senfoniler bitti...
Teras, içim gibi ıssız kaldı.
Rüzgârlar sert esiyor, 
Dikkat et kendine!
Sıcak bir şeyler içmeyi ihmal etme...


*

"İnsan, içindeyken yangının hacmini bilmiyor. 
Bilmek için geride kalan küllere bakmak gerek…"

Nazan Bekiroğlu


30 Eylül 2024 Pazartesi

O bedbaht sen misin?

Bana nasılsın diye soran o bedbaht sen misin? 
Derdimi dersem, derman olabilecek misin?
Ne yok yere yaramı deş, ne de taşıyamayacağın yükün altına gir!
Bazı dertler bizatihi devadır, insan yaşarken anlamasa da...
Asıl dert dertsizliktir ki, insanı hayatın anlamından koparır...
Nasılsın sorusu, sözel gibi görünse de çetin bir sayısaldır ki içinde binlerce algoritma...
Nasıl olursa insan iyi denilebilir? 
Bunun ölçüsü nedir, belirleyici faktör nedir? 
Herkes iyi olmak istiyor/mu?
Kötüler bile, vicdanlarını idam ettikten sonra kendilerini iyilerden sayıyorlar!
Ve şu saatte kötüler yine iyileri hayattan kopartıyorlar!..




29 Eylül 2024 Pazar

Kalbime mektuplar [40]

Şair olsam, edebiyatın haberi olurdu!..
Gönlü kırık müteşairlik, meramıma bir yudum teselli oldu...

Dünya için kaygım, dünya denizine girerken var gibiydi...Sonrası bıraktım kalbim seni dalgalara, rüzgâra ve aşka...

Kırk kıta mı, kırkbin mısra mı?
Kırkından sonra gelen aşk mı?
Kırkıncı yaş olgunluk yaşı olduğuna göre, aklı başında bir sevda mı...

Kırk kere söyleyince hani olurdu?
Ben kırkbin milyon nefes söyledim de neden olmadı?
Kavuşmak bize sağır ve kör oldu...
Yalnızlık bahtımıza yazılmış yoldu...

Kalbim!
Ben senden razıydım.
Sen şekvacı olsan da hakkındır...

28 Eylül 2024 Cumartesi

İnsan evladı unutulandır!

Bizi sual eden olursa diyor türkü...

Gayrı bizi sual eden olmaz, hem niye olsun ki, devrimiz bitti, miadımız doldu...

İnsan evladı unutulandır, unutana sitem etse de unutandır...

*

Yine kısa olmuş seslendirme. Aranjeye bayıldım, tek eksiği ya arada ki güftesiz bölümde müzik uzun olacaktı ya finalde...



27 Eylül 2024 Cuma

Kalbime mektuplar [39]


Zaman, yayından çıkan ok misali; gerisin geriye akmayan nehir gibi...

Hani o alabalıklar var ya, denizleri aşarak, doğdukları yere uça zıplaya binbir zahmetle varıp, yumurtalarını bırakan...
İnsan onlar gibi ancak tevbe ile geçmişini tekrar etmeksizin tamir etme imkanına sahip...Bunun dışında ok yaydan çıktı, nehirde akan su aynı su değil!

Kavuşamadın diye üzülme kalbim!
Değerini bulamaman senin suçun mu değil mi, bırak artık bunları...
Yaşadıkların kıymetliyse ki, öyleydi...
Biriktirdiğin güzel anıları kutusunda kadifelere sar ve şükret...

İnsan, ne kadar pişman olup, kendisini harap edebilir..?

Biliyorum kalbim, senin de bende hakkın var...Sana güzel anlar yaşattığım gibi, hüzün dolu bir hasretin içine atan da benim...

Yayından çıkan ok, belki gökyüzünde kuşlara hayran, bir meçhule doğru yol almakta...
Nehrin suyu bazen çoşmakta, bazen azalmakta, mevsimler dönüyor, insanlar birer birer toprağa düşüyor!..

Sana bir şey diyeyim mi kalbim:
Biz güzel sevdik...
Vallahi...

25 Eylül 2024 Çarşamba

Kalbime mektuplar [38]

Kocaman sandığın bir romanın, son sayfasını çevirdiğinde, son paragrafa bakmak istemezsin...
Bilirsin, mutlu bir son gelmeyecek, onca med-cezirin ardından...

Yaşama sevincin, bir cümle ile donmuştur. 
Zaman donmuştur, hayat durmuştur.

Gayen tepetaklak!
Hava durumun hiç değişmez; her gün puslu bir gridir, ara sıra yağmurların karıştığı...

Kalbinin aynı noktasında o aynı bildik sancı...

Deniz bitti, yol tükendi, hayat seni ansızın emekli etti. 
Aşk seni emekli etti...

İçinde yanan bir kuzine sobası, üzerinde bir türlü pişmeyen kestaneler...Artık kar da yağmıyor. Hayat çok hızlı değişiyor, çirkinlikler artıyor!

Kaybetmek sıradanlaştı ömründe...
Belki de sevmenin sendeki bedeliydi, bilemedin.
Ah işte kızıl ikindilerin kokuları çekiliyor, güneş de gider birazdan!..

Kalbim!
Hâyâllerime kurban ettim seni!
Artık affetme beni!..


23 Eylül 2024 Pazartesi

Merak edenlere!

Perşembeden bugüne ruhumun kırıntılarını paylaşmayınca, annemden ya da sağlığımdan endişe ile merak edilmişim...Teşekkür ediyorum, sağolun.
Ve doğru; "arz taleple olmuyor" evet. Hele iki adım ötemiz ateş çukuruyken!..

Saksıdaki çiçeğimize su vermeye bile mecalim olmazdı, cana değer vermeseydim...

Tarifi olmayan bir yorgunluk.
Artık bu dünya dinlendiremez beni...

Uzun aralar verebilirim, lütfen merak etmeyin. 

Sonuç olarak yazamıyorum bu aralar dostlarım, mazur görün.

*

- Hayır bahsettiğiniz diziyi izlemedim ve o kanalı hiç izlemem! Her akşam koskoca iki, ikibuçuk saat bir dizi izlemek sıkar beni! Gönül dağı'na da gündüz gezintisinde denk gelmiştik. Kısacası dizi bağımlılığından da bağımsızım;) 


20 Eylül 2024 Cuma

19 Eylül 2024 Perşembe

Kor

Hiç aklına geliyor, 
Kalbinde kor bir yangın oluyor muyum?
Bir Eylül günü toprak kokulu yağmurlara eşlik ediyor musun?
Hazan yapraklarının hışırtıları arasında yürürken, "elim elinde olmalıydı, koluna girmeliydim" diyor musun?
Her gün batımında, "yine onsuz bir gün daha hebaya gitti" diye iç çekiyor musun? 
Geceye kapanırken gözlerin, "rüyama gelse" diye dualar ediyor musun?
Sabaha açılırken gözlerin, "seyrine dalmış gözlerimle karşılaşmadı" diye gözlerin nemleniyor mu? 
Özlemenin çaresiz girdabında, bir mucizeyi bekler gibi beni bekliyor musun?






18 Eylül 2024 Çarşamba

oysa ben

Oysa ben, sen rüyasını sürekli görebilmek için, 
bir ömür uyuyabilirdim...



17 Eylül 2024 Salı

kala kala


Önce masallarımızı kaybettik, 
nede olsa büyüdük dedik,
Derken mektuplar, zarflar, pullar çekip gittiler.
Şarkıları zaten çabuk eskitiyorduk,
Çabuk eskittiğimiz birliktelikler gibi...
Kala kala elimizde bir şiir kaldı,
Bir de saksıdaki çiçeklerimiz
Ve sessizce gece yastığa döktüğümüz özlemlerimiz
... 




16 Eylül 2024 Pazartesi