21 Aralık 2024 Cumartesi

Teşekkür



Buraya kadar demiyorum, çünkü ne vakit veda etsem, o veda beni mahcup etti. Malum, gitmeyi pek beceremiyorum. 

En azından kalan yaşamıma eskisi gibi blog yani yazmak odaklı devam etmeyi düşünmüyorum. Bazen, eserse bir kırıntı burada saklarım.

Yıllardır, sadıkane yazı yolculuğuma eşlik ettiniz. Ne kadar teşekkür etsem azdır. İyilikler sizlerle olsun. 





13 Aralık 2024 Cuma

Bu aşk


Ne yaşattı, ne öldürdü
Ne git dedi ne de kalabildik...
Sınavdı sanki desem, hicrandı.
Dedim ya; ne umdurdu, ne buldurdu,
Adım sonu sanki uçurumdu!..
Kim ne bildi, kim ne duydu!
O bizim umudumuz, umduğumuzdu.
Sonra hiç olmamışcasına kayboldu.
Şimdi sessizlik ülkesinde,
Saltanat, uğultuyla esen rüzgârların...
Dedim ya bize söz de bırakmadı.
Yaşama uzak, ölmeye yakındı!..
Bir şiirden fazlasıydı.
Bir seni, bir beni ağlattı.
Bir kerecik kavuşturmadı.
Yaşama uzak, ölmeye yatkındı...
Rüya kadar yakın, hakikat kadar uzaktı...
Hakikat kadar uzaktı, acımadı!





12 Aralık 2024 Perşembe

İmza

Sende kalmam için sebepler onlarcaydı da, gitmem için bir tek sebep, tek bir sebep, bütün onlarcayı alt ederek, o vedanın altına imzasını atıverdi...

11 Aralık 2024 Çarşamba

Artık sadece

Çıkışımı bitirdim. Artık sadece inişimi seyrediyorum...
Hatalarımdan ders almaktan  mezunum...
Tövbemi taze tutuyorum...
Şimdilerde bir tevekkül ve bir inşirah...



Bugün affediyorum!

Bugün affediyorum, ömrümdeki, yaşadığım ve yaşayamadığım tüm beceriksizlerimi, debelenişlerimi...

Bugün affediyorum, iyi niyetimin çocukları enayiliklerimi...

Bugün affediyorum, olmam gerekenle olamadığım o noktadaki gitgellerimi...

Bugün affediyorum, zaaflarımla koca bir ömür savaşa savaşa yorgun düşmüşlüğümü...

Son sitemimi de şu çalan şarkının arasına gömüp, kendimden kendime gidiyorum. 
Kapıyı çalmayın evde yokum...


10 Aralık 2024 Salı

Kar


Kar konusunda burada daha önce bir şeyler yazmıştım, en azından kar kokusu hakkında...

Bu ara, gece, bacaların tütmekten yorgun düşüp, insanlarla birlikte uykuya daldığı issiz, dumansız, berrak saatlerde, lapa lapa kar yağmış olsa, en az onbeş santim...
(Bilirsiniz kar her yeri kaplayınca sesleri de susturur. Mesela aynı volümdeki müzik, karda ulaşım gücünü kaybeder. Aj eskisi gibi kar yağmıyor!)

O sessizliğin kar kokusu masumluğu ile dansını izlemenin doyumsuz duygulanımını yaşasam...
Birbirine benzemeyen ve birbirine dokunmadan yeryüzünü pak eyleyen o kristalleri saatlerce hayran izlesem.

Sonra giyinip, boş sokaklarda yürüsem yürüsem...
Gecenin karanlığında kaybolup sır olsam...


9 Aralık 2024 Pazartesi

Tuhaf meraklar mı?




Ölüm anını herkes gibi zaten hep merak ediyorum da...
Başka, farklı ve biraz sıradışı meraklar diyelim.

Köpek ısırması!..
Köpeğin o keskin dişlerini bacağıma geçirip, dokulara bilmem kaç kilo basınçla, off !

Kurşunla yaralanmak!
Benzer şey. Acısını merak etmişimdir.

Donarak ölmek!
Sanki doğal olmayan ölümler içinde en iyisi gibi, uyuyorsun ve ölmüş oluyorsun. Oysa her insan ölümünde melekler olaya dahil. Hayvanların ölümüne Azrail (as) bakmıyor.

Paraşütle tek başına süzülmek...
Özgürlük, kuşlar gibi ama kaygılı...

Savaş jeti ile it dalaşı...
O nasıl bir adrenalin, kontrollü oluştur.

Ata binip dört nala uçmak...
Belki çok uzun bir kumsalda ..
Düşersem kumlara az yumuşak iniş olsun diye, eh hem romantik de olur.

Cumhurbaşkanı ile sohbet...
Başbaşa bir kaç gün, cezasız, sınırsız ama tabii ki saygılı seviyeli aklımdaki her konuda konuşabilme, eleştirebilme dileği/merakı diye noktalayayım.

İlk anda aklıma gelenlerden. Manevi şeyler de var da onlar bana kalsın...

Tabii müteşairliğimi devreye sokup, tuhaf meraklarım halkasına ilaveten
 "ve sana dokunmak" demeyeceğim, demedim!..


 

8 Aralık 2024 Pazar

Sır içinde sır

Senin, kimselerin bilmediği gizli bir hazine dairen var...
Senin bir de herkese açık ettiğin, zaaflar çarşınla karışır kafalar!..



Gittiğimde

Gittigimde,
Şu fani dünyada
Çok yalnız yaşadığımı,
Her sessizliği,
Acı yaşlarla süpürdüğümü,
Pişmanlıklar ve 
Hasretlerle tükendiğimi...
Bilmenizi istedim...

7 Aralık 2024 Cumartesi

Çok yıkadım bugün

Çok ağladım bugün!
Ağladım!
Çok ağladım!..
Maziden kalan ne varsa,
Hepsini yıkadım!
Çiteleyip çiteleyip,
Çok yıkadım bugün...
Yine de...
Galiba ben temizlikten yeterince anlamıyorum...
Her hikâyeyi berbat ediyorum!
Yıkamakla da eski halini almıyor!
Anne!
Neredesin?
Hadi saçlarımı sev dizlerinde
Yine...


6 Aralık 2024 Cuma

Zevki selim, olmaya esfeli safilin!


Aşağıda yazacaklarım, yukarıdaki örnek özelinden bağımsız, genel/umumi bir bakış açısı/ perspektif olarak anlaşılmalıdır.

Kitabın ortasından dalayım. Edebiyat da İslâmi edepten nasibini almak borcundadır. Nasıl olmasın ki Arapça edep/adap kökü içinde, estetikle harmanlanmış sanatsal bir faaliyet yapıyorsunuz. Aklı selim, zevki selim... Yazarken de konuşurken de edebiyat çerçevesi içinde kalarak, mecaz, metafor, aforizma...abartma, taşkınlık yaparken dahi sınırsız hürriyet yok...

En altı toplumun kabullarinin son sınırları ise, en.yukarısı Allah'a rağmen, Ona ve Onun kutsal beyan ettiklerine yaklaşmamak, haşa edebiyat uğruna Firavunlaşmamaktır! 
Yalnız servet, saltanat firavunlaştırmaz insanı...Şeytan ayrıntılarda pusudadır ve insanı azdırmaktan asla vazgeçici değildir.

Bu masum bahaneli vehameti yazım dünyasında hem bizden hem onlardan yapan çok kalem olmuştur. Ne de olsa edebiyat da hem Müslümanların hem de olamayanların ortak malıdır, ilimden bir parça ne de olsa... 

Kelimelerle dikkat çekeyim, dans edeyim derken, ayağı kayıp esfeli safiline yuvarlanan nasipsizlere kalansa, geçici bu dünya hayatındaki namları, taraftarlarında bilinen ünleridir. 

Elest bezmi, Kur'an ve hadislerde geçen, ruhların topluca Allah'a, dünyaya inince de kulluk yapacaklarına dair verdikleri sözdür ki, ilk önce orada "- Ben sizin Rabbiniz değil miyim?"ilahi sualine "Evet" diyenlerin İslâm ve Müslüman oluş serüveninin bilinen başlangıç noktasıdır ve bu hadiseye kalu bela denir. 

Cemil Meriç, dudak dudağa olacak başka bir milad bulabilirdi! Hani ağız ağızayız dese neyse deyip seslemeyeceğim. (Konuşuyorduk anlamına gelirdi.)

Hele şu "yarattım" cür'etkârlığı, hadsizliği! Edebiyat yapıp Sezarın hakkı Sezara, Allah'ın hakkı Allah'a demesini bilirken, Allah'ın yaratma hakkını mecazen bile hiç bir kula vermeyeceğini nasıl bilmezsiniz?

Kur'anda hududullah diye de bir kavram var. Yani Allah'ın aşılmaması hususunda, biz kullarını hem kitabıyla hem de peygamberinin lisanıyla uyardığı sınırları... 

"Cennette beraberdik ve ismin Havva’ydı" Hadi bunu anlayabiliriz. Hz. Adem (as) peygamber üzerinden bir şeyler yapıyor! Yani ikisinin sulbünden geliyoruza vurgu falan...

"Kafandan yaratmadın." Attın, adın Cemil Meriç idi edebiyat oldu! 
Üstadın hayatı malum iki kısım. Bu satırlar İslâm'ı henüz keşfedemediği yıllara ait olmalı. Üstatlarda galiba yol böyle...Necip Fazıl da öyle, hatta eski Said yeni Said...MalcomX, say say bitmez...Oluş çilesi diyelim. Meselâ Necip Fazıl merhum, üstat olduktan sonra eski şiirlerim çöptür demiştir. Fakat Mehmet Akif'in¹ bazı şiirlerindeki talihsiz bazı dizeleri sonradan kaldırmaması, Efgani, Abduhcu çizgisi ya da Sultan II. Abdülhamid hana karşı olumsuz tavrına kadar üzüntü verici tarih sahneleridir.[Yazımın uzun olmasını istemedikçe konu konuyu açıyor.]

Yine bu güzel dinimiz bize "Aşırı gitmeyiniz!" ihtarını yapar. 
Yeryüzünde hiç bir bahane, edebiyat, sanat, sinema,  vesaire ..ne ve nesi varsa topyekûn Allah ve Peygamberinin saygılı, muhabbetli izcileri olmak durumundadır. Hele ki kelimei küfür olan hiç bir şeyin müsamahası yokken! 
Sınırlar içinde kula geniş bir alan verilmiştir, dileyen kabiliyetince orada kalem oynatabilir.

________________

¹ Bu konuda muhtemelen meraklı sorular gelecektir. İşte size İstiklâl marşı şairimiz Ersoy'un şiirlerinden vahim örnekler:


5 Aralık 2024 Perşembe

Düşlemek isterim seni/Sesli

Düşlemek isterim seni
Dilediğimce,
Zamanlarca, gecelerce,
Saçlarının tellerinde,
Dudaklarının acemiliklerinde,
Bitimsizce,
Özgürce...
Seni düşlemek, 
Seni sevmekten/bilmekten daha güzel...
Düşlerimde benim,
Gerçeğinde gurbetinsin...


*







Einstein demiş ki


Einstein'a ait olduğu söylenen: "Düşlemek, bilmekten daha önemlidir."metaforunu;

"Düşlemek, bilmekten daha güzeldir." diye değiştirmek isterim. 

Niçin daha önemli olsun ki hâyâllerle bir şeyi,  bir insanı yaşamak, onu bilmek, doğrusu ve yanlışıyla tanımak varken diye itiraz kapısı açıp tartışılabilinir...
Bu konuda tek istisnam sanatçı, yazar-çizerlerdir. Onları bu anlamda tanıyıp bilmek istemem. Sözgelimi Nazım'ın bir şiiri, altında aynı anda bir kaç sevgilisinin isimleriyle nahoş yorumlar! Şiirin edebi zevki buhar!

Bence bir sevgiliyi...
"Düşlemek, bilmekten daha güzeldir."
Tılsım bozulmadan, şiir tadında zamanlar. Ne kadar uzarsa, kavuşmak, dokunmak, o kadar güzel.

Bazen tanıyınca, tanımaya başlayınca hassas kalplere bir cümle, bir cümle içinde bir kelime hançer yarası olabilir!



4 Aralık 2024 Çarşamba

Nasıl bir sevgili?




''Dedi ki :''Hayalimdeki Sevgiliye'' diye bir kategorin var, bir şeyler yazıyorsun, iyi de tam yaz, nasıl bir sevgili var hayalinde..'' 

Hala anlaşılmıyor mu, devamını okursun sayfamda dedim. 
Nasıl bir sevgili..? 
Hımm zor bu konuda kalem oynatmak (yani klavye tuşları üzerinde dans etmek.) Kafam karışık, fikrim dağınıkken bilmem yazmayı denesem mi..? 

Bugün saat 13:30 gibi bilgisayarı açtım.Daha gazete ve makale okumadan blogcu çarşısına gelmemeliydim..Ama telefonumda birikmiş mailleri görünce önce dükkanı açtım.. Nasıl bir sevgili..?Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele..

Hani kız annesi der ya, Esas oğlana, ''bak kızımı taşıyabileceksen...'' çocukta diyemez (köprüyü geçmesi lazımdır ya) ''ya ben hamal mıyım, koca/eş hayat arkadaşı mıyım..Kem kümle ''ehem tabi, aa ne demek sırtladığım gibi bir ömür hiç sırtımdan indirmeden taşırım merak etmeyin anneciğim siz...'' 

Sevgili dediğin, yanında olduğun zaman da özleyeceğin; doyamayacağın olmalı..Onun teninin kokusu, senden başka kimsenin bilemeyeceği ve yeryüzündeki tek marka olmalı..Nefesi gül gibi kokmalı..Nefesinin ateşi her şeyi sana anlatmalı..! 

En önemlisi, çok iyi anlaşabileceğin, anlayabileceğin ve anlaşılabileceğin olmalı...

Gerisi sonradan gelsin.. (A=S3) yazımda da dediğim gibi, anlaşamadıktan sonra, aşk, sevgi..sönükleşmeye mahkum..Sevdiği halde, ayrılan yüzlerce, binlerce insan var artık günümüzde.(Ormantik bir yazı beklemeyin.) Kokulardan girdik diye.

Ten güzel koksun ama, bu koku ruha/kalbe bağlı bir kokudur.Kalp güzel değilse, parfümler sevgiliyi güzelleştirmeye yetmez...

Eskiler boşa dememişler, huyu güzel olsun, güzellik tabağa konup yenmez, diye.

Huzur vermeli sevgili, huzur..Bu cümlede dur ve düşünerek gökyüzündeki dinginliğe bak.Uzun uzun düşün.. 

Yatarken, dalmışsan uykuya, üzerini örtmeli üşüme diye ve şefkatle saçlarını okşamalı, usulca bir buse kondurmalı..(Neyse ormantik kısmını yazmayacaktım.) 

Güzel, uyumlu bir sevgili ile bu romantizm, aşk; deli geceler ve uçuk günlerin hepsi yaşanır.. Aksi ve inatçı, tahakküm kurma hastası biri dünya güzeli olsa neye yarar. Dedim ya, fikrimin ince gülü, karışık bir zihinle yazı yazmamalı..Ve yazmaya iştiyak duymalı..Bugün bende ne yazmaya, ne de okumaya bir arzu yok.. Anladın sen, arife tarif gerekmez..Kısaca çok iyi anlaşabileceğin ve sana huzur verecek bir şefkat eli olmalı sevgili.

Ben mi, o defteri çoktan kapadım, artık iş blogcuda, o defteri açık tutup; aşk üzerine yazılanları okumak ve gözyaşıyla harmanlanmış bir tebessüme  kaldı.Yani artık işin edebiyatındayım canım.''

[2011 tarihli Blogcu'dan bir yazım. Bazı yerlerine tebessüm ettim, belki siz de...]

3 Aralık 2024 Salı

2 Aralık 2024 Pazartesi

Sen hiç bilmeyeceksin

Kalanımda da 
Sessizce seveceğim seni...
Sen hiç bilmeyeceksin...
Binlerce kez sitem edeceksin,
Gitti, unuttu diyeceksin,
Sessizce seveceğim seni...
Sen hiç bilmeyeceksin...





1 Aralık 2024 Pazar

Beklenen ve bilinen tepkiler!

   [Bu görsel de sizden gelenlerden]

"Elmanın tamamı benim sadece içindeki kurt senin diyen erkeklerin ahlakında ve iktidarında bir hayat sürdüğümüz için ..."

"Evlilik çift taraflı kutsal bir organizasyondur."

"Gerçekten istikrarlı ve huzurlu bir evlilik istiyor muyuz, yoksa sadece 
mutsuz evlilik illüzyonuyla rahatlamak mı ?"

"İktidarı kötüye kullanan kocaya 
-Senin iktidarın on para etmez .
Bu bendeki iman ve sıdk  olmasa
Der bitiririm o saltanatını."

"Kalp Medeniyeti kurulmamış evliliklerde 
" Ulan kadın iktidar, iktidar " der dururuz !

"Cânım kalemin divitin ruhun blogun dile gelsin .
Hele yaz hele...
Realiteden çok uzak olmanızı da anlayabilirim.
Bir rahatlama alanı olabilir ."

"YouTube kanalınızdaki seslendirdiğiniz şiirleriniz niçin kapandı?"

- Çok ortada olmayı sevemedim gitti. Bloğumun müdavimleri benim için ayrı özel, onlara Web sürümü, etiketler, sesimden kısmında bir kaç hatıra videom var.

*

Gelelim Evlilik iktidarında erkekler! Başlıklı yazıma gelenlere...Bazı cümleler tebessüm sebebi...

Yazımın anlaşılmadığına işaret!
Oysa bu fakir kusursuz bir idealden/ evlilik ya da hayattan söz etmedim...
Günümüzdeki -istisnalar hariç- evliliklerin/ ilişkilerin genel ahvaline vurgu yaptım. 

Kimsenin mutsuz evlilik illüzyonunu eşini aldatmak bahanesi/basamağı dışında isteyeceğini iddia etmek, zaten mantık dışı!. 

Elmanın tamamını sahiplenip, hayat arkadaşına zulmedenler düşünsün onu da...

Bu arada, kutsal ile organizasyon kavramlarını nasıl bir araya getirdiniz kuzum:)

Gelenlerde işbu kadın-erkek arasındaki iktidar/güç savaşının izleri ayan beyan. 
Bir konuda yara alan kişi, kendisini ister-istemez koşullandıran kişidir ki, bu psikoloji, hadisenin/olgunun doğasında vardır, canı yananlar haliyle buna paralel tepki göstereceklerdir, normal karşılıyorum bu agresif, realitenin yansımış şekli savunma biçimini.

Bu da bu yazıma gelenlerden:) Pek manidar ve zekice...


30 Kasım 2024 Cumartesi

Evlilik iktidarında erkekler!

İktidar savaşına beyaz bayrakla çıkan erkekler!
İktidar mücadelesini kaybedeceğini ilk baştan bilerek adımını atan erkekler!
Evlenme teklifini bile bu yüzden kadının önünde diz çökerek yapan erkekler!
İktidar savaşından yenik düşerek evliliğini sürdüren erkekler!..
Sevdiği kadını kıskanma hakkı dahi elinden alınmış, giyinik çıplak bir kadının peşi sıra sürüklenen zavallı erkekler!

Evet, evliliklerin iki bireyin hakimiyet savaşına döndüğü günümüzde, her paragrafa ayrı makaleler yazılabilir.

Artık uysal,  geçimli eş bulmak neredeyse imkânsız olduğuna göre, yukarıdaki saptamalarıma itiraz etmenin de realiteyi temsil etmeyeceği açık...

Müstakbel eşiniz, ailenize gururla tanıştıracağınız birisi olsun, ama yalnız size göre değil! Hemen herkese göre! 

Yüzünüzde tebessüm eden bir maske, ruhunuz pişmanlık ve öfkenin bastırılıp saklandığı penceresiz bir hücre olmasın! Baştan her şeyi kabullenin!

Uzatmayayım.
Mutlu olmak isteyen erkekler!
Eşinizi mutlu edin, mutlu olun...
Medeni yasalarda(!) bile erkeğin aile reisi sayılmadığından yola çıkıp, diz çökerek adayı olduğunuz evlilik şirketinde patronun kadın olduğunu sakın unutmayın.

Kendiniz olmaktan çıkın, nasılsa günün sonunda karınızın dediği olacak! 
Direnmek faydasız! Boş yere tartışıp ruhları soğutmayın.
Ki, zaten bunu uygulayan yuvalarda tartışma, tatsızlık ve tabii boşanmalar olmuyor. 

İroni yapıyor gibi gözüktüğüm cümleler olsa da gerçek bu...

Sabırdan başka seçeneği olmayan beyler; mutluluklarınızın devamını diliyorum...


29 Kasım 2024 Cuma

Umut en büyük kötülüktür çünkü işkenceyi uzatır.


Nietzshe'nin:"Umut en büyük kötülüktür çünkü işkenceyi uzatır." aforizmasını yalnız karşı taraf için düşünme, yani birisine umut vermek vebali...

İnsan bu kötülüğü kendisine de yapabilir, hem de uzunca bir zaman!
Akla, mantığa kör, kulaklarını tıkamış güçlü bir duygu bunun sebebi olabilir...

İnsan, bir umudu hâyâllerle besleyerek, olmayacağını, yolun başında söylemiş aklını duymazdan gelerek, kapılıp gidebilir. 

Ne zaman ki yol, bir şarampolde son bulur, böyle bir umudun kötülüklerden bir kötülük olduğu ve bu kötülüğü kişinin bizzat kendisinin kendine yaptığı hakikatiyle rüyadan uyanır...
İnsanın kendisine ettiğini kimse edemez, vecizesinin kısa açılımı...


"Kız bizim bahanemiz, aşka şiir yazarız"




28 Kasım 2024 Perşembe

Kurguladığım anayasadan bir kaç başlık


1. Aynı zamanda milletvekili de seçilmiş olan başkan, halk seçtiği sürece defalarca seçilebilir. Amerikan taklidi başkanlık sistemi gibi üstüste 2 yıldan fazla seçilememek ve milletvekilleri için 3 dönem kuralı da yoktur. Verimli olan, sevilen seçilir. 2 dönem aynı kişi seçilmişse ve 3.kez yine aday olacaksa, aynı partiden ikinci bir aday daha halkın iradesine alternatif kanuni zorunluluk olacaktır. 

2. Seçilme oranı 50 artı 1 değil, tek tur ve en çok oyu alan başkan seçilerek 7 yıl için göreve gelir.

3. Bu sistemde belediye başkanı yoktur. Seçilmiş iktidarın valileri vardır ve o valilere bağlı Hizmet Birimleri vardır. Belediyelerin tüm hizmetleri işbu Hizmet Birimleri eliyle görülür. 

Anlaşılacağı üzere bu sistem tamamiyle iktisadı, kamu tasarrufunu ve bütünlüğü esas alır. Bunun neticesi olarak söz gelimi büyük şehir başka partiden, ilçeler başka partilerden olduğu için, hizmette aksama, birbirine pas atma, mazeret üretme, zıtlaşma olmayacaktır.
Böylelikle belediye muhalefetten diye iktidar sorunu yaşanmayacak, hizmetler tek elden, süratle ve uyumla sürdürülecektir. 

Yine büyük şehir ve onlarca ilçe belediyeleri, binaları, makam araçları, maaşlarına kadar, korkunç israfın da önüne geçilmiş olacaktır. 

Valiler nasıl ki tüm şehrin başta güvenlik olmak üzere topyekun ihtiyaçlarına cevap veriyorlarsa, yine onlara bağlı birimler tüm şehrin hizmetlerini vali ve yardımcılarına bağlı birimler eliyle yapacaklardır.

4. Milletvekili sayısı 400'ü geçmeyecektir. Emekli olmuş bir milletvekili yeniden seçimle meclise girmişse, aktif görev yaptığı süre içinde ya emekli maaşı dondurulacak ya da vekil maaşı alamayacaktır. Çift maaş mümkün olmayacaktır.

Vekillere maaşlı danışman verilmeyecektir. 

Bakanlar için en fazla 3 nitelikli uzman danışman olabilecek ve bunların da akraba olmaması kanuni şarta bağlanacaktır.

Vekil, bakan ve cumhurbaşkanının maaşları aynı olacak, en üst kademedeki bir profesör/dekan maaşını geçemeyecektir. Devletin hiç bir kurumunda, kamuda çalışanların maaşları da bu sınırı aşamayacak, vekillerin maaşını aşamayacaktır. 

Makam araçları dikkat çekmeyecek marka ve model olacaktır.

5. Milletvekili dokunulmazlıkları yeniden düzenlenecek ve terörle iltisak, sözlü ve fiili destek ifade ve davranışları bundan muaf tutularak anında tek meclis oturumunda vekillik sonlandırılacaktır. 

6.Yüzde 10'nun altındaki partilerin başka partilerle birlikte seçime girmesi yasa ile imkansız olacaktır. 

7. Başka bir partiyi desteklemek için milletvekili transferi asla mümkün olamayacak, bunu yapan partinin o vekillerinin vekilliği düşürülecektir. 

8. Başta gıda olmak üzere, iç pazarı karşılayamadığı için enflasyona, fiyat artışına sebep olan her ürünün ihracatı derhal sınırlandırılacak ya da durdurulacaktır.

9. Serbest pazar ve şartlar bahane edilerek fiyatların şişirilmesinin önüne Tavan fiyat (TF) uygulaması getirilerek, ürünlerin fahiş fiyatla satışı engellenecektir. Bu bağlamda gıda teröristleri istihbaratın özel birimlerince sıkı takibe alınıp, adalete teslim edilip, hapis ve ağır para cezaları uygulanacaktır.
Ülke geneli için tüm ürünler (borsa, döviz tablosu gibi) TF tablosunda, cep telefonlarında görülecektir. Marketler, esnaf, pazarlar fiyatlarını buna göre ayarlamak uyarlamak zorunda olacaklardır. Uymayanlara, birincide çok ağır para ve sonrasında hapis cezaları verilecektir.

10. Halkın bozulmasına sebep olan tiktok gibi uygulamalara izin verilmeyecektir. Dizilerde müstehcen sahnelere, sigara ve içki gibi hassasiyet gösterilecek, halka açık kanallarda mümkün olmayacaktır. 

11. Eğitimin esası ahlak ve dürüstlük temeli üzerine tesis edilecektir. Bu vurgu hem TV kanallarında hem de şehirlerin meydanlarında panolarla da işlenecektir. İnsana saygı sevgi, merhamet gibi yüksek ahlaki umdeler sürekli güncel tutulacaktır.

12. Cezaların caydırıcı olması için, siyasi alan hariç tutularak, haksız yere cana kıyan kişinin bu suçu beyyine ve ikrar ile sabit olmuşsa, idam edilecektir. 

13. İyi hal yasası yalnızca çaresizlikten borcunu ödeyememiş vb gibi suçları kapsayacak, sapık ve katiller, zalimler için kesinlikle geçerli olmayacaktır.

14. Birisinin canını yakan, yaralayan, birisini döven mutlaka acı parası tazminatı, zarar verdiği şahsa ödemeye mahkum edilecektir, verdiği zarar büyükse bununla birlikte hapse de girecektir.

[Doktora tezimdi dermişim. 
Belki vakit buldukça burada üzerinde fikir jimnastiği yaparak, daha da olgunlaştırabilirim. Belli mi olur belki devlet adamlarımızın dikkatini çeker ya da konu üzerine araştırma yapanlara fikir olur.]

27 Kasım 2024 Çarşamba

Kalbime mektuplar [43]

Bir şiirin dizeleri arasında sıkışıp kalmış bir hikâye idik...
Orada buluşur, orada hasret giderirdik...
Kelebek ömrü kadarmışız, bilemedik...
Belki de kalbim, sevdiğimiz kadar sevilemedik...


26 Kasım 2024 Salı

Utançtır yaşamak!


Yerken, yıkanırken, ısınırken, uyurken, ... koca bir utançtır yaşamak!..


25 Kasım 2024 Pazartesi

Bana şiir deme!

Dudaklarımdaki çöller, 
Gözlerimdeki yağmurlardan beslenir...
Bana şiir deme, şarkı dinletme!
Kalbime yuva yapmış nice şiirlere uyanır, 
Günü nice şarkılarla kapatırım...
Gözlerimdeki hüzünler, hatalarımın bedelidir!
Bana şiir deme, şarkı dinletme!
Şiirden mahkûm, şarkıdan mecnun bir adamım ben...
Bana aşk deme, aşkı gücendirme!..
Gömdüm kalbimi kendi sessizliğime!
Bana şiir deme, şarkı dinletme!
Bana hiçbir şey deme, iyi böyle!


24 Kasım 2024 Pazar

6,7,8

7, 8' i sever
6' da 7'yi...
7; 8'e ölür biter!
6'da 7'ye...
7; 8'in radarında olmaz!
6'da 7'nin...
7 biraz 6'ya dönüp baksa, baktığını görse; asıl aradığının onda olduğunu, onda muhteşem bir değer gördüğünü, çok sevildiğini fark edecek ama çoğunlukla bunu yapmaz, yapamaz! 
8 uğruna, bir ütopyaya, Rüveyda diye diye nice 7 yıllar hebaya akar gider..

Rüveyda bir olmaza, bir hâyâle remz idi, kimi bunu bildi, kimi kendi yazdı, kendi seyretti!
Oysa yalnızlığım biricik sevgilimdi...

*

İnsanlar aşk yerine huzuru aramış olsaydılar, duygularını mantıkla harmanlama becerisini vaktinde gösterebilselerdi mutluluğa
gecikmez, huzuru ıskalamazlardı.
Unutmayalım ki tercihlerimiz, kaderimizin bir parçasıdır...


23 Kasım 2024 Cumartesi

içerleyişime

Azimsiz yaşıyorum bu hayatı
Gelişine, rast gelişine, gelmeyişine...
Müdafaasız gidişime, 
Sevildiğim gibi sevilmeyişime...
Belki de hiç yaşayamadım bu hayatı, 
Dileyişime, isteyişime, içerleyişime...



21 Kasım 2024 Perşembe

Güzeldi yine de

"Biten bir aşk için  
Söylenecek söz şu olmalı:  
- Güzeldi yine de"
Ahmet Telli'nin, sevdiklerimdendir.

Aşklar zatı itibariyle güzeldir. Başlangıçlara şimşek oldukları ve çoğunlukla ayrılık acısı yaşattıkları için...
Uzaklar gibi...Uzaklar da güzeldir. Gitsek cazibesini yitireceklerinden, hep o tılsımlı esrarlı yaban ağrısı...

Aşk, mantığı tuş ede ede, sonunda sona gelir ve mantığa merhamet ederek ve belki de yenmekten sıkılarak yenilmeyi de tatmak ister! Eşitlendikleri için de güzeldir...

Güzeldir bir yâr hâyâli ile sürgün...
Güzeldir bu dünyadan bir kâm alamadan, "şöyle garib bencileyin" göçüp gitmek...

Belki de söylenecek söz de bitmiştir, yenilgiye dair. Siz yine de ona aşk deyiniz...


20 Kasım 2024 Çarşamba

Gidişin ani olsun / Seslisi

 


Uzun aradan sonra...

Emeğinize teşekkürlerimle.

[Buradan açılmazsa, web sürümüne geçmelisiniz.]





19 Kasım 2024 Salı

Razı oldum

Sevginin azına,
Bazılarının sahtesine,
Kış güneşine,
Uzakların erişilmezliğine,
Çehrelerin ikiyüzlü olanına,
Baharların yalancısına,
Akşamüstü yangınlarına,
İflaslar içinde kıvranan vedalara,
Yalnızlığa mahkûm hayata,
Aşkların imkânsızına,
Razı oldum...

18 Kasım 2024 Pazartesi

Ben senin gül kokan ruhunu sevdim

Ben senin çocuk duruşunu sevdim,  Masumiyetini, çaresizliklere göğüs gerişlerini, 
İsyana yan bile bakmayan dik duruşlarını...
Ben senin tevekkülünü sevdim. İmtihan sahibi gücenir diye sessiz ağlamaktan bile hicap duyan hassasiyetini...
Ben senin acılarını içine gömerek geçirdiğin günlerdeki gül kokan ruhunu sevdim...
Ben senin avuçlarımda bir serçe gibi mahzun hâyâllerinle yastığına sarılışlarını sevdim...

*

                   Ben senin daha 40'ında gidişini sevemedim İsmail'im... 
2 Kasım 2024




17 Kasım 2024 Pazar

Tahrip gücü


Tahrip gücü yüksek bir ayrılıktı bu,
Bohem ruhlar anlayamadılar!..


16 Kasım 2024 Cumartesi

meğerse

Tebessümlerinin arasından sızıyormuş meğerse faslı veda...


Ütü yaparken


Çoktandır kendimi, saçlarımı kestirmek için zorluyordum.Hiç sevmediğim dış işlerinden biri ayakkabı boyatmaktır ki, hiç boyatmam.Çok kibirli bir duruş gibi gelir bana.Ayağını atarsın, boyacı boyar,cilalar,fırçalar.Sen öyle tepeden seyredersin.Tamam onun mesleği ve olması gereken (herhalde) bu, ama ben gariban görünüşlü ufak çocuk (o da yardım amacı) olmadıkça hayatta boyatmam ayak kaplarımı. 

Diğeri de berbere (kuaför) gitmek. Hele öyle berberler varki, işleri bitince masaj yapıyorlar. Yahu ben gıdıklanırım,belli etmemeye çalışarak huylu olduğumu kan ter içinde çıkarım ve o zavallı berbere bir daha gitmem..Diyemem de masaja gerek yok, kırılır diye. Burun içi kıllarımı ne diye elin adamı alsın, kulaklar keza.Evde yaparım hepsini. Hatta bugün berbere bile uzunca bir aradan sonra gittim. Makine aldım kendim hallediyorum. Hatta arkama ayna koyup kulak arkası ve ense gibi en zor kısımları bile...

Şu an hem Sertab çalıyor, müzik eşliğinde yazmak nasılmış, tecrübe ediyorum. Napiim çok sardı son albümü.Koparılan Çiçekler gibi slow olanları üstüste sıraladım ve evet ütümü böyle yaptım. 
Yaparken de kadın olmanın zorluklarını düşündüm.

Güzel dinimizde kadının evde iş yapma mecburiyeti yok.Örfen yaparsa, sevabına yani, oh ne ala.Yoksa koca zorla "neden bu iyi olmamış!" diye kafa tutamaz. 

Aslında senede bir hafta ilan edilmeli.Evci haftası gibi bir isim. Bir hafta evin ''erkeği'' kadının yaptığı bütün işleri, yemeğe kadar yapacak. Bir de işe gidecek.Yorgun gelip yemek hazırlayacak, kaldıracak, yıkayacak. Çay faslıyla, yayılmış karısına servis yapacak. Süper bir empati olur.İyi yemek ya da ütü yapmadı diye karısını öldüresiye döven molozlar anlar o zaman anyayı konyayı. Eşler birbirini ancak israf konusunda ikaz etmeli, hizmet kalitesi için değil! Tüm yorgunluğun üzerine kadın bir de gece hizmetini de kusursuz vermek zorunda. Ne diyeyim zor zenaat kadın olmak.

[2011 Blogcu]

15 Kasım 2024 Cuma

Uzakların kokusu

Çok yakınımsın, 
Çok yakınımdasın...
Öyleyse, 
Niçin senden uzakların kokusunu alıyorum...
Sen, 
Baştan sona gurbetsin!





14 Kasım 2024 Perşembe

Martılar


İnsan sanki ''cedel'' için var şu dünyada. Yani, tartışmak, kavga ve savaş; dahası kan dökmek için.
Sokaklar artık hiç tekin değil.

Fitne her yerde!
Evimizdeki ekranlarda, elimizdeki akıllı (!) aletlerde.
Onlara bakmaktan gökyüzüne/gözlerimize bakmayı, toprağa basmayı unutalı çok zaman oldu.

Her şey asliyetinden uzaklaşıyor.
Kuşlar bile...
Benim şehrimde martıların ne işi var..? 
Onlar bile karaya vurdu, dibe vuran insanlığımız gibi! Ne de olsa onlara denizde balık bırakmayan biziz!
Sefil hayatımızın çöplüklerine mecbur bıraktık onları!..
Onlar da artık insan denen bu meçhulü apartman damlarından dikizleyerek tanımaya başladılar.

Ölüm hiç bu kadar ucuz olmuş mudur insanlık tarihinde...
Eski insanların, hani şu kılıçlı dönemlerindeki ölüm sebeplerinin en azından bir anlamı vardı, sebebi...
İsterse bir sultanın iki dudağı arasından çıksın !
Ya şimdi ?
Basitliğin, bayağılığın,sefilliğin derekesine düştü insanlığımız.
Üzülmekteyim...

[2014]

13 Kasım 2024 Çarşamba

Rüyamda Peygamberimizi

"-Abim, 
Ömrüm geçti gidiyor, bir kere olsun rüyamda Peygamberimizi  göremedim....
........................" diye devam eden, bana çok masum gelen bir mektup.

*

O çok bilinen hikayeyi tekrarlamayacağım. Hani bu şekilde hocasına Peygamberimizi rüyamda nasıl görürüm diyene hocası gece yatmadan bol tuz ye demiş ya...

Rüyada Alemlerin Övüncü Cenabı Ahmedi Mahmud Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi vessellem Efendimizi görmeyi arzulamak, aşk derecesinde istemek bir nasip olduğu gibi, bu isteğe/emele ulaşmak için ona uygun yaşamaya itina edebilmek de ayrı bir büyük nimet ve nasip...

Bunun için önce güzel ahlak, dürüstlük, kısaca sünnet yolu üzere yaşam ve ötelerin hasreti, yâr yangını lazımdır. 

İnsanların bu muhteşem kaygıyı unutup, dünyaya daldıkları şu günah asrında ihlasla ONU [sav] görme çabası bile görmek gibidir. 

Görmek dua gibi iki kısımdır. Nasıl ki  kalbi dua ve fiili eylem duası varsa... Rüyada görmekle, hayatta Allah'a bağlı bir kalple, Allah'ı ve Sevgilisine rabıtalı yaşayabiliyorsanız, bu sizi büyük günahlardan da uzak tutacağı için aslında görüyorsunuz demektir.
Bazı kullara kibre düşmesinler diye, bazılarına da yola girip yolda sebat edip sapmasınlar diye rüya gösterilmez ya da gösterilir. 

Her gece yatağa Onu görmek için abdestli dualı yatmak latif bir ibadettir. 
İbadetin özü aşktır, sevgidir. 



12 Kasım 2024 Salı

Dağ olsa kolaydı


İnsanları ve yaşananları sorgulatır varlığın.
Onların değil, senin anlamazlığınadır kahrım...
Bakınca, yapayalnız akıvermiş hayatım.
Dağ olsa kolaydı, insan aşamıyor kendini...


11 Kasım 2024 Pazartesi

Yağmur

Aşk, tek başına kalıp, eylemle birleşmeyince, nasırlaşmamak, kabuk tutmamak, çöle dönüşmemek için gözlerden yardım alır...
Bilirsin; yağmur yaşatmaktır, yaşamaktır, yaşamdır...



10 Kasım 2024 Pazar

Biraz kırgınım sanki

Biraz keyifsizim sanki,
Günler ağır geliyor ruhuma...
Taşıyamıyorum...
Sabahları zor çıkıyorum akşama.
Barışamıyorum dünümle, yarınımla.
Biraz kırgınım sanki...
Onaramıyorum...


9 Kasım 2024 Cumartesi

Gelemedim sana

Kendimi susturdum!
Gönlümü küstürdüm!
Gelemedim sana...
Korkak dedim,
Tembel dedim tahrik ettim!
Dinletemedim.
Gelemedim sana,
Aylar yılları kovaladı,
Bir santim kımıldayamadım.
Gençlik veda edecek,
Bir türlü uyanamadım!
Sözün özü: geç kaldım.
Gelemedim sana...
Bekleme!
Başka kalmadı,
Çıkmam bu bahara...



8 Kasım 2024 Cuma

Mutlu şiir yoktur



Hani Nazım Hikmet : ''Sen Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin ? '' demiş ya.

Nazım Hikmet sordu diye, genel olarak doğru kabul etmiş ve üstünde düşünmeye gerek duymadan ''yapılamaz'' sananlarımız olmuştur. Dino gibi bir ressam bu soruya tablo ile cevap vermek yerine şiirle cevap vermiştir. 

Pekala mutluluğun resmi yapılabilir ve (zaten Diana Dengel örneğinde olduğu gibi) yapılmış da. Bir çok tabloda bunu  görmüşüzdür. Baktıkça içimiz açılmış, keyf almışız ve şimdi bu tabloda olmak vardı diye iç geçirerek hayıflandıklarımız olmuştur.Günümüzde mutluluk veren fotoğraflarsa hepimizin malumu..

''Mutlu aşk yoktur sevgili'' demiş ya Louis Aragon, mutlu şiir yoktur aslında. Bunu da bendeniz demiş oluyorum. Lütfen kayıtlara geçsin (tebessüm).

Öyle ilkokul kitaplarında ''uçuşsun kelebekler, koşalım çoşalım,'' ya da ''bugün 23 nisan sevinç doluyor insan''dan öte değildir mutlu zannedilen şiirler.Çocukça ve çocuk avutmacası...

Mutlu şiir yoktur, zira şiirin mayası hüzünle yoğrulmuştur. İnsan, toprak ve ölüm ilişkisine benzer bir şey. Hüzün, keder, gam, yazdırır insana şiiri, şarkı sözlerini ve söyletir türkülerini, şarkılarını.

Bakın mesela yukarıda şarkı dedim, şarkı için aynı şeyi söyleyemem; mutlu, şen şakrak şarkılarımız türkülerimiz vardır, ama mutlu şiir olamaz, var diyenlere o ''şiir'' değil, başka bir şeydir derim.

Şiir; aşkı, hasreti, ayrılığı, aykırılığı,imkansızı...kısaca ateşi kor gibi barındırır içinde.

Şiir; ölümlü olan insanın, hakikati didiklerken döktüğü gönül yaşlarının harf harf, hece hece, dize dize, mısra mısra kağıtlara düşmesidir.

Şiir; cennetlerden, yeryüzüne sürülmüş insanın, Allah'ın gurbetinde,  topyekun acısıdır.

Bendeniz, huzurluyken ( birileri mutluyken diyor ama bilenler bilir, mutluluk an'larla kayıtlı ve geçiciyken, huzur daimidir derim) şiir yazamam.  İlle yazmak için kendimi zorlarsam, ya da yazmayı özlemişsem, fonlar, şarkılar dinlerim. Tulumbamdan su almak için, önce bu metodla su dökerim.

Yazımı bitiriyorum :


''Mutluluğun resmi vardır Nazım, 
Başarabilirsen şiirini yazmalısın...''


²⁰¹⁴


7 Kasım 2024 Perşembe

Ben giderken


Ben giderken sen geldin...
Güneş batarken...
Mum gibi erirken,
Sözler tükenirken,
Son mısranın son kelimesindeyken...

Ben biterken sen geldin...
Gözlerimin feri sönmüşken,
Bir damla kendim kalmamışken,
Yarından bir şey beklemezken,
Varla yok arasında eğleşirken...

Ben giderken sen gelmiştin...
Ben biterken sen gelmiştin...



6 Kasım 2024 Çarşamba

Göçmen kuşmuş

Yaşama sevincim bir göçmen kuşmuş, uçup gitmiş gönül ülkemden...



5 Kasım 2024 Salı

Öğrendim!


Tevekküle bandırılmış bir kabullenişle,
Uzaktan, sessiz ve çaresizce...
İsyansız ama yüreği yakan ateşle,
Özleyerek ölmeyi öğrendim ben...


4 Kasım 2024 Pazartesi

Okurlarımın derinliği


Okurlarımın derinliği, inceliği, edebiyata aşinalığı ile her zaman onur duydum, mutlu oldum. Bunu en yoğun olarak, Rüveyda'ya Mektuplar'ı ilk önce burada kaleme alırken yaşadık. Sizlerden enfes şiirler akmıştı. Öğretmen okurlarım başı çekiyordu...
Şiir yazamıyorum diyeniniz dahi şiir gibi cümleler kuruyorsunuz. 
Varlığınıza her zaman müteşekkirim.




3 Kasım 2024 Pazar

"Saçma bir soru gibi..."

"Murat hocam, 
Saçma bir soru gibi gelebilir ama neden şiirler yazdığınız sevgilinizle birleşip evlenmiyorsunuz, biraz özel bir soru oldu ama..."


- Biraz mı 😎
Kitabımı dikkatli okumuş herkes bilir ki benim sevgilim bazen bir şehir, bazen bir kadın, bazen alınan bir nefesteki He hecesi, bazen de...

Sevgili olarak kadın'a dönersek; Rüveyda bir ütopya...
Yaşanamamış ve hasreti çekilen bir kadın...
Aslı olsa belki kavuşurduk, ne de olsa aslan burcu azmi damarlarımda pusuda dermişim 🤭

Unutmayın;
Şiirimsi şeyler yazanların bir yanları melankolik hatta az şizofreniktir...
Yoksa -hele- olmayan bir hâyâle kelimeler üretmek o kadar kolay değil...

Ve bir tavsiye; okuduğunuz şiir vb. şeylerin asli sebep ve müsebbiplerine takılırsanız, edebi zevki yakalayamazsınız. 
Sonuçta Agatha Christie okumuyorsunuz 😌


Sadist!

"Oh sana ile biten o şiiriniz!
Hey dostum siz sadist misiniz? Mazoşizmin altın devrini yaşadığı bu çağda kendinize bu ne acımasızlık? Vicdanı çalışan insanlar kendilerini hesaba çekip suçlarlar, tamam da sizin ki böyle ulu orta kendi hakkınıza girmek değilse ben de bir şey bilmiyorum, etmeyin!!
Hayatınızdaki olumsuzlukların tümünü kendinize yükleyip, faturayı kendinize kesemezsiniz!"


Çoktan kestim dermişim.
Yukarıdaki mektuba benzer bir kaç mektup aldım. 
Bloğum eşittir günlüğüm yani ruh hallerim, kalp sancılarım...tabii yazabildiğim kadar...
En haklı çıktığım hadiselerde bile günün sonunda kendime bir hata yükleme kapasitesi yüksek bir zatı muhteremimdir, elimde değil...
Hele bir insanın, bir canlının üzüntü sebebi olmuşsam...

Meselâ bizim sarı kız yüzünden pencereden gizlice bakarım. Ablamın aşağıda verdiği mamalarla tok da olsa -kediler bize benzerler- ekstra ağız tadına benden alışık olduğundan, beklenti içinde olmasına sebep olmamaya gayret ederim. Ona ikram edecek bir şeyim olduğu zamanlar özgürce pencereden bakabilirim. Zaten çok zeki çok hisli, fena bir şey. ☺️

Tuhaf bir de duygu yaşatır sarı kız; o aşağıdan yukarıya bana bakar, benden umar...ben de aşağıların aşağısından yüceliklere, zamansız ve mekânsızlığa bakar, umarım...Sarı kız her defasında bu duygumu tazeler, canlı tutar. Umana vermek, verenin şanındandır ve herkes veremez, vermez. O da bahsi diğer ve ayrı bir nasip, rızık meselesi...

Teselli etmeyi, onarmayı amaçlamış iyi niyetli mektuplarınıza teşekkür azdır. Allah razı olsun. 

2 Kasım 2024 Cumartesi

Beni en son!

Bitti dediğimiz zaman bitmeyecek,
Aramıza günler, yıllar, anılar girecek!
Sonra rakamlar, isimler silikleşecek...
Derken, sıra bakışlarına gelecek...
Beni en son onlar terkedecek...
Beni en son onlar terkedecek!..