İlkokulda bizlere ''bir köprüde karşılaşmış iki inatçı keçi '' hikayesini okutmuşlardı, hatta şarkısı bile vardı.
Arabamı durduk yere satmadım ! Parası başka bir ihtiyaç için de gerekli değildi, hamdolsun.
Bu ülkede araç kullanılamayacağını gördüğüm ve bu kural tanımaz,centilmenlik nedir unutmuş; kaba kovboylar sürüsünün içinde (istisnalar kaideyi değiştiremiyor) kendimi güvende hissedemediğim ve araç kullanma keyfinin yerini, gerginlik duygusunun (stres) aldığına inandığım için...
Şu fotoğrafa bakın ! Birisi ayağını gazdan çekseydi şu rezil, trajikomik estantene olmayacaktı. Kısacası bu ülkede başta trafik olmak üzere kimse kurallara uyup,hakkına razı olmayı düşünmediği sürece daha çok canları yollarda kaybedip, maddi zararları ülke hanesine yazarız.
Karanlıktan şikayet ettim, bir mum kabilindense : İlkokullardan itibaren (aslında aileden) trafik dersleri konulmalı ve içinde muaşeret adabı,insana saygı,insan değeri gibi konular ciddi olarak işlenirken; öğrencilerin bu dersi müzik,resim gibi hafife almaları da baştan önlenmelidir. Öğrenci bilmeli ki, okulda aldığı not, ileride ehliyet sınavında artı ya da eksi puan olacaktır.
Bu konuda yapılması gerekli ne varsa yapılmalıdır,yazı uzun olmasın diye özet geçiyorum.
Şehirlerde büyük tabelalara,otobüs ve dolmuşlara trafik ile ilgili afişler, TV.lerde bütün kanallarda kamu spotu olarak trafik, dizi aralarına kadar tabiri caizse beyin yıkama ameliyesi. Şoförler, yaya geçitlerinde,bir yaya adımını atarken durup yol veresiye, bayramlarda kazalar sıfır olasıya dek topyekûn ülkede trafik seferberliği ilan edilmelidir. Yani sevgi seferberliği...Zira kalbi sevgiyle, merhametle dolu olan biri; başka bir kalbin hakkına girmeden de araç kullanılacağını bilir.