Televizyonlarda ramazan programları...
Bir-iki hoca dışında dinlenecek yok !
Onlarda da derinlik bana yansımıyor...
Aradığım başka bir şey...
İslam'ın tasavvufi boyutu/buudu..
Hz.Mevlana'ca (ks)...
Hz.Geylani'nin (ks) keramet dolu menkibeleri...
Hz.Hüdayi'nin (ks) şeyhinin abdest suyunu bir anda göğsünde ısıtması gibi, sıcak iklimleri arıyor gönlüm...
Elbette hocalar, bildiğimiz şeyleri anlatacaklar; tekrar tekrar...
Ama, başka pencerelerden, başka ufuklara açılarak. Görmediğimizi görüp, göstererek...
Aşk yok..!
Derinlik kayıp..!
Nükteler uçmuş..!
Ölçü iflasta..!
En iyisi kitap okuma imkanı yokken, radyolar arasında gezinmek. Hem görsellik etkisi yok, hem de anlatılanlar daha güzel konular.
Ramazan bir bakıma arayış. Arayışta olan insanın, bu arama işine daha bir yoğunlaşması...
Şairin dediği gibi :
''Seni aramam için beni uzağa attın.
Alemi benim, beni kendin için yarattın..'' (Necip Fazıl Kısakürek)
Şah damarımızdan daha yakın olanı aramak...Nasıl bir bilmece, nasıl bir dünya serüvenidir bu, yaratılan ile Yaratan arasında..?
Soru bu iken, biz ne hevadan, ne nefsi davalardan, ne de dünyalıklardan ''bir an'' vazgeçemedik...
Sonra, derinlik derdi, vay hocaların sohbetleri sarmıyor serzenişi...
Zaman ahir zaman olunca insan malzemesi de bu kadar oluyor.
''Keşke ömrümün son ramazanında, bir dağ başında, bir kulübecikte oruç nasip olsaydı, insanlardan uzak olarak, belki bahsettiğim derinliğin izlerine rastlardım...'' dediğim anda, marifet halk içinde Hak ile birlikte itirazına tosladım ve sustum...