24 Kasım 2018 Cumartesi

sordum kendime



..aşka susamış bakışlarından bir
kor düşüyordu,
öpülesi alev dudaklarına...
yanağını okşadım
yangını düştü avuçlarıma!..
içimde bir ağlamak hissi,
sordum kendime:
ben bu hikayenin neresindeyim..?



23 Kasım 2018 Cuma

Bazıları eleştirmek için eleştirir..!

Nazan Bekiroğlu : ''Kalbini kırıyor diye üzülme, belki de hak etmediği yerden çıkmak istiyordur.''

Tavsiyemdir, kendince bir şeyler yapan; (bu bir resim olabilir, şarkı söyleyebilir,yazı/şiir yazabilir..vs.) insanları tenkit etmeden önce düşününüz;
o kişiyi rencide eder miyim,
kırar,üzer miyim,
o branştaki hevesini dumura uğratır mıyım,
kalbi bana küser mi,
bu eleştiriyi mutlaka yapmalı mıyım,
faydası olur mu...?
şart mı..?

Eleştirilen kişi de bakmalı;
eleştiren kişi iyi niyetli mi,
eleştirdiği alanda bilgisi var mı,
maksadı benim iyiliğim mi,
söylediği şey gelişimime katkı sağlar mı
eleştirisini insanlar içinde açıktan mı yapıyor,
yoksa tenhada bana, beni kırmadan mı söylüyor...?





19 Kasım 2018 Pazartesi

19 Kasım 2018 / Rebiülevvel 1440


Rebi-ül-evvel ayı...
Rebi, bahar demek...
Önceki bahar...
O'nunla başlayan bahar...
Açan goncalar...
O'na açılan goncalar...
Aşkla...
Onsuz açmayı,açmaktan saymayan goncalar, güller...
Güller,kokusuzdular Ondan evvel...
Onunla kokularına büründüler...
O, sallallahü aleyhi vessellem doğunca,Onun pak tenlerinden aldılar kokularını.
Bülbül boş yere, yok yere figan eylemedi Gül için...
Gülde aradığı,Gül'ün kokusu, gülün kokusunda O'na duyulan hasretti, yangındı...
Nerelerdesin diye...
O geldi, O teşrif eyledi, O şereflendirdi dünyamızı, ''bir yolcu gibi...''
Ağaç altında az bir zaman gölgelenip,insana, ''insanlığın'' dersini,yolunu,nizamını,kısaca Hak Dini, tebliğ edip de daha 63'ünde yine bir baharda, Rebi-ül-evvel ayında bu kez, ahiret dediğimiz, beka aleminde, sonsuzlukta kendisini hasretle bekleyenlerin yanına irtihal etti...
''Kim Muhammed (sav) öldü derse, boynunu vururum!'' diyen Hz.Ömer (ra) ''ölüm'' kelimesini O'na yakıştıramamıştı. Fani idi her insan gibi ama bizim sandığımız gibi bir ölüm elbette O'na yaraşamaz, yaklaşamazdı. Zaten bu sebeple Hz. Cibril (as): ''Ey Allah'ın elçisi,kapının dışında Hz.Azrail (as) senden izin ister, seni götürmek için, iznin var mıdır?'' diye sormamış mıydı...
Getirdiği din; Kur'an ve Sünneti varken, O dini,sünnetiyle içimizde yaşarken, kim ölümden söz edebilirdi ki...Hem de ölümsüzlüğün,ölümsüz bir hayattın saadetine bizi çağırmışken...
Hz.Musa (as)'nın, Hz.İsa (as)'nın, O'na -sallallahü aleyhi vessellem- ümmet olmak yakardığı Şanlı Nebi,kendisinden sonra biz günahkârları kardeşleri olarak ilan etti.
Bu kutlu doğumda biz bayram yapmayacağız, biz çocuklardan çok sevinmeyeceğiz, biz güller gibi kokmayacağız,biz divanelr gibi şükürler etmeyeceğiz de, kim edecek?
Allah'ın ''sevgilim'' iltifatına mazhar olmuş güzeller güzeline, başımız önümüzde eğik,gönlümüz mahzun,gözlerimiz yaşlı ve utanarak selamların en güzeli olsun...
Hamd başta ve sonda Onu alemlere rahmet olarak gönderen, alemlerin Rabbine...





17 Kasım 2018 Cumartesi

Okuduklarım,okuyacaklarımla kitap listem.

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Stefan Zweig
Evime ve Nihal'e Mektuplar,Cahit Sıtkı Tarancı
Genç Werther'in Acıları, Goethe
Şatodaki Kadın, Anne Bronte
İnsancıklar, Dostoyevski
Vadideki Zambak, Balzac
İki Yeni Gelinin Anıları (Hatıraları), Balzac
Leydi Susan, Jane Austen
Handan, Halide Edip Adıvar
Piraye'ye Mektuplar, Nazım Hikmet Ran
Canım Aliye, Ruhum Filiz; Sabahattin Ali
Hep Genç Kalacağım, Sabahattin Ali
Yalnız Seni Arıyorum, Orhan Veli Kanık
Bir Kadın Düşmanı, Reşat Nuri Güntekin
Sönmüş Yıldızlar, Reşat Nuri Güntekin
Okuruma Mektuplar, Nurallah Ataç
Boşanmış Kadın(Mutallaka), Hüseyin Rahmi Gürpınar
Elveda Güzel Vatanım, Ahmet Ümit
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git,Susanna Tamaro
Tezer Özlü'den Leyla Erbil'e Mektuplar
Piraye,Canan Tan
Sevda sözleri,Cemal Süreya



Not: Bu türde tavsiyeleriniz gelirse eklerim.

16 Kasım 2018 Cuma

Hakikate ayna olabilmek

Günün birinde bir derviş, hocasına “Hocam ‘ayna olmak’ diye bahsettiğiniz konuyu tam olarak idrak edebildiğimi düşünmüyorum. Bu konuda bana yardımcı olur musunuz?” der.
Hocası dervişi dinler ve ertesi sabah onunla göl kenarında buluşmasını ister. Derviş gün ağarmadan yola çıkar. Bu kadar erken bir saatte hocasının ne anlatacağını merak etmektedir.
Gölün kenarında konuşurlar:
- Evlat, senin iki gözbebeğinden birinde bir leke var. Hangisi olduğunu biliyor musun?
- Hocam çok ufak yaştan beri yanınızdayım. Tekkemizde benim bildiğim hiçbir yerde ayna yok. Uzun zamandır kendi gözbebeklerime bakma şansım olmadı.
- Önce gözlerini kapat ve hangi gözbebeğinde leke olduğunu bana söyle. Ama sakın yanlış söyleme. Eğer bilemiyorsan bilmiyorum de.

GÖRMEK İSTEMEYENDEN DAHA KÖR KİMSE YOK

Hoca cebinden çıkardığı bir ayna parçasını dervişin suratına tutar. Derviş gözleri kapalı halde hissetmeye çalışır ama nafile...
- Bilemiyorum.
- Birinci ders: Bu dünyada görmek istemeyenden daha kör kimse yoktur. Eğer biri görmek istemiyorsa, gözlerini hakikate sıkıca kapatmışsa ona ayna tutman imkânsızdır.

Hoca yavaşça dervişin başını eğer ve bir çamur birikintisine bakmasını ister. Derviş ne kadar dikkatli baksa da gözbebeklerini göremez.
-İkinci ders: Kendini temizlememiş kimse sana berrak bir ayna olamayacaktır. Etrafında seçtiğin insanların samimi birer gönül yolcusu olduklarından emin ol.

Derviş, hocasının dediklerini dikkatle dinlemektedir. Hoca gölden bir kap temiz su alır ve dervişin önüne koyar. Derviş tam eğilip gözbebeklerine bakacakken hoca hırkasını çıkarıp dervişin başını örter. Derviş:
- Hocam bütün güneşi kapattınız. Karanlıkta hiçbir şey göremiyorum.
- Üçüncü ders: Zihnin karanlığı kalbin aydınlığına gölge düşürdüğünde ayna işlevini yitirir. Birine ayna tutmak istiyorsan kalbini sevgiye açtığından emin olmalısın.

Hoca hırkayı kaldırdığında derviş kendi gözlerini görebilmeye başlar. Bir süre baksa da gözbebeklerinden birindeki lekeyi göremez.
- Hocam, ben hâlâ lekeyi göremiyorum.
- Sevgili evlat, aslında gözbebeklerinden birinde leke yok. İnsan zihinle baktığında kusur, gönülle baktığında aşk görür. Kendimizle ilgili takıldığımız kusurların çoğu sahte aynaların bize gösterdiği yanılsamalardır. Bir ustanın çırağa karşı en büyük görevi çırağın kalbinde yatan bir usta olduğunu ona anımsatmaktır.
Her insanın kalbinde hakikat gizlenmiştir. Bizim görevimiz o hakikate ayna olmaktan başka bir şey değildir. [iktibas]



11 Kasım 2018 Pazar

Benim yerime de sev / seslisi

''Benim yerime de sev,
Dokunamadığım seni..
Koş aynalara,
Benim gözlerimle bak kendine..

Benim yerime de sev,
Hasretlerden gelen..
Çölleri aşmış bir yolcu gibi..
Sana susamışlığımla...
..................................''  diye devam eden şiirime de ses verdim. Dinlemek isteyenler aşağıdaki linke tıklayabilirler. Keyifli pazarlar.

https://www.youtube.com/watch?v=cbbuhVZZA6c&feature=youtu.be





neyse çay içelim...


..yaşamaktan söz ediyorum, 
nefes alıp-vermekten değil !
yaşama sebebi lâzım bana,
aşk gibi mesela... 
bir aşkın kollarında,
bir sevdanın yollarında...
neyse çay içelim,
çay iyidir bu saatlerde... 


4 Kasım 2018 Pazar

Rüveyda'ya mektuplar (42)

Ağustos…

Yazın yaz gibi sıcak ve fiyakalı devam ettiği aydayız. Gri günlerin ardından insana yaşama sevinci ve yâr hasretini çoğaltan günler…

Sokaklar gecelere kadar hareketli. Kent Park ile eskisi gibi dertleşmenin pek imkânı yok. Her santiminden insan fışkırıyor! Ağaçlar gürbüz coşkulu, dere biraz zayıflamış, ama aheste akıyor. Yürüyüş yaparak içinden geçsem de, bu aralar oturmuyorum sırdaşım parkta.

Ağustos… Bu ayda doğmuşum, istemeden üzüp kırdığım insanlardan özür dilerim, ne çare ki doğmuşum işte…


 ....devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.













sesin yankılanınca...


1 Kasım 2018 Perşembe

''Öldüğünü kimseye söylemedim,''


''Öldüğünü kimseye söylemedim,''

benimleyken benim içimde
azar azar öldüğünü,
inan kimseler bilemedi...
sen bile!...


________________

''Öldüğünü kimseye söylemedim,'' Didem Madak'ın Pulbiber Mahallesi, adlı eserinde geçer.