31 Ocak 2025 Cuma

Yol bitti


Yol bitti,
Adam hücresine döndü...
"Zaten uçmak için kanat yoktu" dedi.
Kadın küfretti!
Adam; "az bile" dedi!..
Fakat geri dönmedi...
Film de böyle bitti.
Gel bir de sen sövme!..


[ Taslak bölümünde kalmış. Evet tarzım dışı görünse de yayınlayayım. Umarım kim, niçin küfretti gibi saçma bir soru gelmez. Şiir icabı canlarım, şiir...]

30 Ocak 2025 Perşembe

Ölüme yakışmak gerek

Muhyiddini Arabi hazretleri kuddise sirruhu:
 "Ölüm meleği kişinin ahlâkı suretinde görünür."buyurmuş...

Ölüme yakışmak gerek,
Ölüm cana yakışmalı zakir...
Nefisle güreşmedikçe,
Murad hasıl olmaz zakir...

Söylemekle, istemekle varılmaz,
Gayret de lazım zakir...
Zaman hızla akan bir nehir
Boğulmadan uçmak lazım zakir...


29 Ocak 2025 Çarşamba

Zülf-ü Kâküllerin Amber Misali

Zülf-ü kâküllerin amber misali
Buy-u erguvandan güzelsin güzel
Kızarmış gonca gül gibi yüzlerin
Şah-ı gülistandan güzelsin güzel

Yüzünde yeşil ben aşikar olmuş
Çekilmiş kaşların zülfikâr olmuş
Gözlerin aleme hükümdar olmuş
Mühr-ü Süleyman'dan güzelsin güzel

Kurulmuş göğsünde bahçe-i vahdet
Hatmolmuş kadrinle tûbayı hikmet
Cemalin seyreden istemez cennet
Sen huri gılmandan güzelsin güzel

Gözlerin velfecri benzer imrân'e
Seni seven âşık olur divane
Yanakların şûle, vermiş cihane
Yüz mahı tabandan güzelsin güzel

Çiğ düşmüş çayıra benzer yüzlerin
Âşıkın öldürür şirin sözlerin
Mısrın hazinesi değer gözlerin
Zühre-i rahşandan güzelsin güzel

Sıdkı der suretim hattın secdegâh
Cümle güzellere oldum pişegâh
Güzeller tacısın yüzün padişah
Yusuf-u kenan'dan güzelsin güzel.

Sıdkı Baba 

Sevgili Peygamberimiz Efendimiz [sav]'e yazılmış bir naatı şerif. 

Bazı kelimelerin (secdegâh, velfecr gibi) farklı anlamları olduğu notunu düşeyim. Bilmediğinizi web arama söylüyor nasılsa, biz mânâya buy'u erguvana yönelelim. 

Erkan Oğur'dan dinlemelisiniz: 

https://youtu.be/8cB7wb001Eo?si=ATlxWatx2NaQyADD




Telafisi olmayan

Yazık bir aşka yazılı, yazık bir ömürsün sen...
Ne telafisi mümkün, ne de vazgeçilesi...


28 Ocak 2025 Salı

Sessizlik [18]

Sesine ses duyamaman, karşılık alamaman, her zaman bir ceza bir küsme olmayabilir...

Umutsuzluğun, bir olmazın en keskin cevabı, ifadesidir belki de...

Senin ceza olarak gördüğün, gerçekte senin lehine bir sessizlik olabilir.

Kimbilir senin göremediğin ya da görmek istemediğin ne çok sebep saklıdır o sessizlik yaylasında...

Bir olmaza, bir açmaza, bir muammaya ya da imkânsıza koruma kalkanı da olabilir, sitem ettiğin sessizlik...

Bazı sessizlik tercihlerine, sessiz kalmak, yerinde bir eylemdir.

Teşekkür ediyorum, herkes her yerde. Bizim millet de öyle...


27 Ocak 2025 Pazartesi

Sessizlik [17]

Belki de sessizliklerin en kötüsü; sesin, karşılık olarak koca bir sessizliğe toslamasının o korkunç kalp kırıklığında saklı hıçkırıklardır...

Yürüdüğün yerler, çaresiz baktığın duvarlar, duvarda çerçevesini kaybetmiş öylece bir başına manasız duran çivi, haline gizli haldaş, mahcup birer yoldaştırlar...

Sessizliğin, bir meçhule yuvarlandığı andaki, o iç titreten yankısı, insanda bir ömür susmaz...



25 Ocak 2025 Cumartesi

İki meçhul

Seninle biz, tuhaf bir hikâyede rol aldık...
Hiç kavuşmadığımız gibi, hiç ayrılmadık da...
Dargın mı, barışık mıydık, onu bile anlamadık!
Seninle biz, bir kitabın sayfaları arasında yaşamayı seçmiş, 
İki meçhul olarak kaldık...


24 Ocak 2025 Cuma

Fast food nesli!

Evde bile fast food sipariş veriyorlar. 
Kısa cümle ve bozuk lisanları var!
Cümle demişken, teşekkür etmeyi nadiren akıllarına getiriyorlarsa da özür dilemek sanki lügâtlerinde yok!
Hepsinin kaşları, duruşları, yaşam tarzları aynı...
Saçları eski Amerikan yerlileri gibi...
Ne Cuma ne bayram namazı biliyorlar!
Şükürden kanaatten bihaberler!
Çalışmadan kazanmak, çok kazanmak istiyorlar, çalışacaklarsa da bilgisayar başı ve yüksek maaşlı olsun diyorlar.
Dünya ve memleket meselelerinde derine inmiyor, kaygı duymuyorlar.
Başkalarının acılarıyla ilgilenmiyorlar!
Son derece bencil ve çıkarlarına göre davranış sergiliyorlar.
Üniversite bitirdikleri halde yabancı bir lisan ile kendilerini ifade edemiyorlar.
Tarih, yakın tarih konularında dünyayı okuyacak birikimleri yok.
Hedonizmin kucağında, deist, ateist, kapitalist olmayan inançlılarıysa dinlerinin cahili...

[*] Böyle bir fast food kesim var. Genel bir Z kuşağı irdelemesi olarak algılanmasını istemem. 
Bunu sosyal medyada yayınlasaydım, altına korkunç hakaretli yorumlar geleceği muhakkaktı...
Geçen gün bir ev ilanının altındaki alakasız ve çirkin yorumları görünce dedim ki biz bitmişiz, bu ne seviyesizlik. 
Kişi bütçesine göre ev arıyor. İnsanlar saldırmak için, şiddet konusunda en ufak bir fırsatı kaçırmıyor!
Gerçekten ev odaklı bir yaşam biçimi ile, hiç bir yerde yazıp çizmeden, sosyal medya çöplüğüne  bulaşmadan geçip gideceksin bu dünyadan. 
Hayat korkutucu oldu!


22 Ocak 2025 Çarşamba

Siz Aşktan N'anlarsınız Bayım

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz, 
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım! 

Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır 
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse göz yaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.



Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allah'ını bilirim bayım

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi? 
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin 
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım

Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz 
Zehir aşkı bilir oysa bayım! 

Ben işte miraç gecelerinde 
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım, 
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım, 
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem 
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı, 
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya, 
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak, 
Öyle kötü kokan, 
Yırtık ve perişan.

Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız! 

Didem Madak




21 Ocak 2025 Salı

Dokunmak 12

Dokunmak önce ruhta başlıyor Rüveyda...
Tarifi olmayan  ılıman bir iklimden taşan bir lezzet, sonsuzluğa uzanan...
Ruhta olunca ulvilikten...
Kanat çırpmadan saatlerce göklerde yüzen kuşlar gibi...

"-Sen onu çok sevmişsin, başkasını sevemezsin artık!"demişti bir dost...
Sevmekse seversin, aşksa haklı olabilirsin diye bir cevabı içimde saklı tutmuştum...

Önce ruha dokunduğu içindir...
Bir piyanonun tuşlarında, incitmeden gezinen narin parmakların katıldığı ahenk gibi  emsalsiz bir fani tat...

Evet, dokunmanın tarifi yok ama tadı var Rüveyda...

En çok da gece pencereyi açınca ve sabaha karşı, seher konfetilerinde...

Bir kere dokunmaya görsün ruhlar birbirlerine...Bir daha o kilidi kimseler açamaz...

Ne suskunluklar ne mesafeler...
Dokunmanın mesafelerle de zerre ilgisi yok...
O düşünce gibi bir şey...Işınlanmak gibi...Zamanda tay, zamanda raks...

Meselâ bir adam tanımıştım; derdi ki ne zaman Peygamberimize (sav) özlemim çırpınış olsa, hemen cebimden bu gül esansını çıkarıp kokusunu elimi, Onun elini öper gibi öperek koklar koklar, ruhuma çekerim...

Dokunmak böyle acaip, tuhaf, derin, gizemli bir bağışıklık Rüveyda...

Bazen bir cümle, bir cümlede bir kelime...
Bazen bir melodi, bir melodide aynı nakarat...öyle bir dokunur ki, çaresi anca ağlamaktır...

Aşk, dokunmaktır...
Ruha, kalbe...
Hayata...

Tensel dokunuş şehvettir, bahsi diğer de geç...
Hiç o adamın hasretinin çırpınışındaki gül esansına sarılışıyla kıyaslanabilir mi?

Bir dokundun, kendimi unuttum,
Bir sustun, seninle avundum...




20 Ocak 2025 Pazartesi

Benim seni görmem lazım Rüveyda!

Benim seni görmem lazım dese de şarkı, 
Ne kollarıma alacak gücüm ne de gözlerine bakacak gözlerimde fer kaldı Rüveyda...
Çıldırmak, bu hasrete rağmen hâlâ ayakta durma çaresizliğinin tanımı olsa gerek...
Elbet bittiğini kalbim de anlayacak bir gün Rüveyda!..
Yaşarken olmazsa, ölürken!..



19 Ocak 2025 Pazar

Bu sayılmaz Rüveyda!

Bu sayılmaz,
Bunu ayrılıktan sayma Rüveyda!..
Ne zamanki ikimizden birinin kalbi sabahlara yalnız uyanır...
Geceleri hasreti üzerine çekmeden uykuya dalar,
İşte o an esmeye başlar unutuluş rüzgârları...
İşte ondan sonra  başlar ayrılık...
Mesafelerce uzaklık...






17 Ocak 2025 Cuma

Bitmez sanıyordum

Böyle bitmez sanıyordum!..
Aşkı yaşayamadan, 
Yârin gözlerine dalamadan,
Ruhunu tadamadan,
Sımsıcak tarifsizlikte kaybolmadan,
Sevdadan hissemi alamadan,
Bitmez diyordum,
Bitmez diyordum ömrüm...




14 Ocak 2025 Salı

İyiyim

"Yönsüz kaldın yolunu bulmak için, bloğundan bile uzaklaştın…
Ve yaşadığın tüm tecrübelerden ders çıkarmak için kendini kapadın…"

*

Merak edilmeyi, ilgiyi hemen herkes ister...

Bir yanda yukarıdaki tespitteki gibiyim, diğer yanda annemin her geçen gün...

İnziva içinde uzletteyim...

Bazen geciken adalet gibi, geciken ders çıkarmaların da pek bir anlamı olmayabiliyor. 

Yukarıdaki mektup, bam telime dokunmasa burada saklamazdım...