Bu müzikalin şarkısını hemen hemen bilmeyenimiz yoktur.
''Lüküs hayat! Lüküs hayat! Bak keyfine yan gel de yat''
Çok yattınız ayağa kalkın dediler..Ayağa kalktık, yerimize oturdular, biz ayakta kaldık.
Çeyrek asrı aşan bir sürede sahnede kalmayı başaran, Ekrem Reşit Rey tarafından kaleme alınmış olup, zaman içinde günlük olaylara uyarlamalarla kendisini yenileyerek seyircinin karşısına çıkan ve görmeyi istediğim tiyatro oyununu, Üsküdar Musahipzade Celal sahnesinde izlemeye gittim.
Beklentim yüksek olmadığı için, bizim insanımızın batı ile karşılaşma temasını güldürerek (düşündürerek değil) ve operet şeklinde sunan, tıka-basa salonu doldurmayı başarabilen ( biletler, oyun içinde reklam sunumu sebebiyle olsa gerek ucuzdu) ama verilmesi gereken mesajdan epey uzakta bir oyundu..
''Fuzuli ye sormuşlar, sevmek mi güzel yoksa sevilmek mi ?
Sevişmedikten sonra ikiside fuzuli demiş.'' misali gibi, mesajı olmayan sinema ve özellikle tiyatro/piyes, bana perşembe pazarı kargaşası gibi geliyor.
Mesaj demişken haklarını yemiş olmayayım; malum, bizde özellikle, sinema ve tiyatro, sol görüşün hakimiyet ve ilgi alanında olan san'at dalları olarak, politik mesajlar vermeyi ihmal etmediler.
Günümüz komedyenlerinin ilk malzemesi olan, cinsellik ve argo ile güncelleme yaptıklarını sanmışlar..Bunda onları da çok fazla eleştirmiyorum, adamlar bakıyor gişeleri iyi olan filmlere; ne kadar küfürbaz, argo ve cinsellik kokuyorsa, o kadar bol kahkaha ve hasılat..! Halk dalkavukluğu, yani nabza göre şerbet!
Müzikal kısımlarda yan koltukta oturan hanımefendinin, imrenilecek, çocuksu bir neş'e ile el çırparak tuttuğu temposu da, görülmeye değer ayrı bir sahne olarak hafızamda kalanlardan..
Oyuna can veren yılların usta oyuncusu Zihni Göktay idi.Yaşına göre de oldukça iyi bir performansı vardı..
15:30'da başlayan ve 3 uzun perdeden oluşan oyunun süresi 3 saat 50 dakika..2.perde de oldukça sıkıldım.Çok fazla eleştirmemeye çabaladığım için kestirmeden belirtmeliyim ki; san'at için san'at değil, hakikat arayışında mesajı olan bir san'ata evet diyenlerdenim..
Bir eser nasıl olmalı konusuna girmeksizin biraz da olumlu şeyler söylemek adına, farklı bir atmosferi soluyarak, yabancısı olmadığım dünya insanlarının ruh hallerini izleyerek, şefkatle dua ettim. Zira bana göre, hangi san'at dalı ve eser olursa olsun, ''sahibinden'' haber vermelidir..Bir tablo sahibinin adını da hafızalara kazıtır. Eser biziz, hepimiz..Sahibimiz de Allah..Derken kulağıma gelen ezan sesi ile, 2.perde bitince kendimi Üsküdar'ın rahmani kucağına atıverdim.