sessiz ağıt!

ne çok öldük biz!

Kavuşmayı hiç yaşamadık biz sevgili!

Kaç kez öldük, her umut sandığımız günün gecesinde..!

Güneşi göremedi ıslak gözlerimiz!

Kaç kez öldük, namluya sürülmemişken mermiler!

Doktorlar çırpınırken, tüyleri döküldü kanatlarımızın!

Uçmaları da kaybedince; yine, yeni, yeniden öldük biz..!

Ölmek deyince mecaz sanıyorlar sevgili!

Evet, bir ölüm meleği yoktu sahnede görünür ve biz tekrar tekrar ölüyorduk!

Göz yaşlarımızla yıkanıyordu teneşilerde, Yıkayıcılara mahrem, kavruk tenlerimiz!

Gassallar bizi görseler, taslarıyla dizlerini döverlerdi!

Biz yine ölmeye devam ediyorduk, iki aşık  Kızkulesinin karşısında buluşurlarken!

Visal teğet bile geçmezken, yazgımız ölümü merkeze almıştı sevgili!

Usanmadan, vazgeçmeden ölüyorduk, özleye özleye..!

"İnna lillah ve inna ileyhi raciun" bu aşkın kader kapısıymış!

Yeni bir ölümle idraki de sır olmaktan çıkmıştı!

Yine de ümitsiz olmadık biz sevdiğim...

Ne de olsa muhteşem bir kapı daha vardı çalınacak:

"Sümme ileyna turceun!" 

Söze nihayet verirsek sevgili:

Bu dünyada temiz bir niyetle sevenler,

Öbüründe visale ererler...

__________

(*) "Bizler, Allah için varız ve muhakkak O'na döneceğiz." [Bakara suresi:156] 

joker!

Güzel olmasına çok güzel bir kadındı ama aşktan yana bütün haklarımı harcamıştım..!

Jokeri de bu saatten sonra beklemek, muhale yelken açmak olurdu!

Biz de yaktık yelkenlimizi, aşka yanmayalım diye!

Anlayacağın dostum, yaşayamadan yaşam sahnesinden inmek üzereyiz.!

Akış!

Artık sormuyorum kim nerede, nasıl diye!

Merak ettiklerim, özlediklerim oluyor; onları da zamanın nasırlı elleriyle naftalinliyorum..!

Yani her şey olması gerektiği gibi, diye düşünüp akışa direnmiyorum!

Tuhaf oldu sonra her şey!

 

Tuhaf oldu sonra her şey!

Tarife sığmadı başa gelenler!

Olması için edilen dualar,

Sessiz bir köşede ağlaştılar..!

Yaşanamamış bir aşkın ardı sıra,

Yarım kalmış kelimeler,

Söylenememiş sözler,

Tenhalarda sürünür oldu..!

Masallardaki gibi mutlu sonu yaşayamadık biz sevgili..!

Hep o aynı şarkının esaretinde,

Bir türlü varamayan,

Girdap olmuş şiirlerde açılan minik bir pencere,

Yetmedi nefes almak için derin derin...

Dedim ya tuhaf oldu bizim hikayemiz!

Belki de bu olmaza Rüveyda dediğimden,

Belki de bile bile çok sevdiğimden,

Ne dersek diyelim hasret düştü hissemize!

Kavuşmayı uman kalplerimize,

Bir büyük acıda buluşmak,

Bölüşüp teselli olmak yazıldıysa,

Emir büyük yerden der,

Parlatmaya devam ederiz gözbebeklerimizi...

Yatak!

can kuşu!

çektik gönlümüzü

Sonra 

yavaş yavaş 

çektik gönlümüzü, 

sevmelerden, 

sevişmelerden..!

meğer!

Meğer en büyük uçurum senmişsin ömrüme!

Ne güzel özlüyor, ölüyorum, düşe düşe..!

sonra gittim..!

aynı!

Zaman ve yer değişse de,

Yalnızlık aynı..!

yollar!

Yollar!

Kimine visal

Kimine firak 

Söyleyeni dinleyen

Tek kelam etmeyen,

Sır tutan

Ser vermeyen yollar!

Yollar!

Ömrü yiyip bitiren

Kendi bitmeyen,

Göz yaşlarına aldırmayan

Zalim yollar..!

Yollar!

Zebuna despot,

Zalime yardakçı

Hasrete karabasan yollar!

Yollar Ferhat'a geçit vermeyen,

Aşka bigâne,

Yılan yollar...

Yalan yollar!

Kaderin prangası,

Uzayıp giden yollar...

düştü..!

Sana kavuşma isteği,

İmkânsız bir düştü..!

Yadıma şiir düştü!

Hıçkırık makamında türkü düştü...

Semtine yol çoktu!

Bir çıkmazda dizlerim çöktü!

Kalbim yorgun, boynunu büktü!

Bir inşiraha yelken,

Seherlere göz yaşı düştü..!

Yadıma şiir düştü!

Hıçkırık makamında türkü düştü...

Bu aşk baştan sona bir düştü!

Kalbim anlamamaktan hicrana düştü!

Meğer sevmek böyle bir şeymiş!

Ellere sefası, bahtıma vedası düştü...

aslında...

İlginizi esirgemeyin!

 

Ömrümün bu mevsiminde, yaşlılığı neredeyse birebir yaşıyorum!

Annem..!

Yaşlılığı ve hastalıkları..!

Gücün her geçen gün kaybedilişini ve ona bağlı olarak yaşam kalitesi ve sevincinin..!

En büyük ihtiyaçları maddi şeyler değil!

Şefkat!

Güzel söz, sarılarak kelime kelime okşamak...

Yalnız olmadıklarını hissettirmek, moral vermek!

Bunu yapmak, belli periyotlarla onları ziyaret etmek şeklinde olsa kolay...

Sürekli aynı atmosferi soluyunca, iki şeyden biri kaçınılmaz oluyor:

Ya siz o yaşlı ve hastanın moralini motivasyonunu yüksek tutmayı başaracaksınız;

Ya da birlikte tadı kaçmış uçurumlara yuvarlanacaksınız!

Şayet iyileşmesinden ümidini kesmiş ve gözünü toprağa dikmiş biri varsa karşınızda...

Gerisini anladınız!

Son cümle: Çevrenizde, akrabalarınızda, yakınlarınızda ve ailenizde yaşlı ve yalnız kim varsa mutlaka hiç bir bahaneye sığınmadan ve ihmal etmeden şefkatli, içten, gönüllü ilgi gösterin...

*

Koyuluğu artan gri günler...

Allah bu günlerimizi aratmasın..!

Aradıklarımıza da kavuştursun mu demeli...

*

Günlerdir bilgisayar açamadım. Zaman bulamıyorum şu sıralar... 

Hatta mail kutuma bakmak bile bugün aklıma geldi...

Ani bastıran ve korkutan yaz yağmurları ile tanışalı beri, Serdar Ortaç'ın ''Yaz yağmuru'' şarkısını daha bir özledim...

Özledim, özlenesi ne varsa...

 

Lütfen!

 

Masal kitabı!

Çabalarına teşekkürler Doktor!

Çabalarına çok teşekkürler doktor! 

Artık sen de yakinen biliyorsun ki insanlarda tıbbın çaresiz kalıp, tedavi edemediği, cam kırıkları gibi kalbe saplı  onarılmaz kederler var ve onların şifası ancak kara toprakta..!

Yara!

Mecburiyet

Çok uzun yılların doğurduğu, düzeni kaçmış, ayarı bozulmuş bir yorgunluk bu bendeki...

Bu yüzden yalnızlığım bir tercih değil, hazin bir mecburiyet gül gönüllüm..!

kara göründü!

Sonra "kara" siyahın bütün tonlarıyla göründü!

Bitti, sevgiliyi getiren düşler..!

Y

Yanlış adresler! 

Yanıltmış hikâyeler!

Yakmış kadınlar..!

Yalnız bir adam inşa etti!

Yazgı mı?

Yanılsamalar mı?

bilmesine bilirim de

En güzel olsan da

Ayrılıktır senin rengin..!

Bilmesine bilirim de

Yine de çok severim...