Daha sonraları siyah-beyaz TV.ler tek tek evlerin baş köşesine kurulunca tüfenk icad olundu mertlik de bozuldu..Sohbetin yerini bu kutu kolayca alıverdi..
Hele renklenip, makyajını bir koyuca yapıp; kanal sayısı çoğalınca, bırak sohbeti, ara ki misafir bulasın durumu oldu..
İnternet gibi muazzam bir şey çıkınca, TVlerin pabucu büyük ölçüde dama atıldı..Her aradığınızı anında camınıza getiren bu şeyin de, hayrı-şerri uzunca tartışılsa da kimse bu bağımlılık yapan yenilikten yakasını kurtaramadı..
Artık-olmayan- sohbet kelamsız yazıya dökülmüştü..Zamanlar boyu ''çata-çuta'' evlerden gecenin sessizliğini, klavyeden yükselen tuş sesleri bozuyordu..Dünya küçülmüş, faydalarından çok zararları olan bu şeyin çok yuvalar yıktığı konuşulsa da; asıl üzerinde durulan insanı ''bağımlı'' hale getirmesiydi..Bakırköy ruh hastanesin de bile bu alanda bağımlı hastalara özel bölüm açıldığı haberler arasında yer almaya başlamıştı..
Kitap okumak gibi bir güzelliği de yok eden internette geçen zamanın çoğunu sosyal paylaşım sitelerinin çaldığı da bir gerçekliğimiz oluvermişti.Şöyle bir baktığımızda adını duymadığımız ''hapseden ya da zaman hırsızları'' sitelerden bazılarının isimleri: Blogspot, Facebook, Flickr, Flixster, Foodspotting, Formspring, Foursquare Friendfeed,Twitter,Wordpress, Google+,
Getglue, , Instagram, Last.fm, Linkedin, MySpace, Path ,Pinterest, Posterous, Tumblr, Windows Live..
Face hesabımı ortaokuldan bir erkek arkadaşımı bulmak umuduyla açmıştım, bunun dışında yazarların yazılarını beğenmeğe yarıyor.Dostlarımı eklemediğim için sitem ettiklerinde onlara msn yetmiyor mu diyorum iletişim için..
Blogspotta yazmanın yetmediği gibi!
Google+ var bir de uzantısı.Biri tam çalıp ''hapsedemezse'' diğeri hemen devreye giriyor..Ekranında blog, google+, face, msn vesaire aynı anda açık insanlar var ve hepsine kedinin fareye dikkati gibi atik ve ataklar!
Zaman hebası! Aracın amaca dönüşmesinin travmatik görüntüsü.. Doyumsuzluğun, kanaatsizliğin ve evde mutsuz/yalnız insanın, terapi merkezi bahanesi!
Hiçbirimiz artık sorgulamıyoruz ''ben neden sözgelimi blogspottayım? '' diye..Bir arkadaşım dini yaymak için demişti..Bu fikir ve niyette bile samimiyetten sonra kar-zarar hesabı yapılmalıdır.Muhatabıma bunun için oldukça iyi bir fıkıh ve akaid bilgin olması şart..Bu alt yapı bende var mı, diye sorduğunda olmadığını münasip bir dille izah etmiştim..Kaş yapayım derken g/özünden olma demiştim..İslami hudutları çiğnenerek ''tebliğ'' ya da ''telkin'' ile iyilikleri anlatmak (maruf/münker) ancak anlattığını sanarak nefsin kendisini kandırmasından başka bir şey değildir..Hele salt makale yazma dışında; karşılıklı laklakaya varan ortamlar için söylenecek çok şey var..Yazı uzun olmasın bu kadarla işaret etmiş olalım.
Sonuç olarak reel yaşantımız uzayda ki ölü yıldızların mezarlığı karadelikler gibi sanal yaşam tarafından; her an çoğalan sosyal ağlarla örülüp yutulmakta..Bana göre tüm cıbıllığına rağmen, bağımlılık sıralamasında ehvenlik açısından TVler daha hafif kalıyor internetten..Zira diyalog, iletişim denen şey yok! Ve medyada TV sebebiyle bir yuvanın yıkıldığını duymadık henüz..!
Obezitenin bir başka sebebi, hareketsiz/sağlıksız insan yığınları meselesine hiç girmiyorum..
Acaba; amacın ve ölçünün ayarlarının kaçtığı (modern) ahir zaman dilimininde; internet de Müslümanların aleyhine bir fitne midir, bu konu çok ciddi düşünülmelidir.