31 Temmuz 2019 Çarşamba
''Dünyaya alışan şiir yazamaz.''
''Dünyaya alışan şiir yazamaz.''
İsmet Özel
Alışamadım da, şiir gibi şiirler de yazamadım.
Ruhumun saçmalıklarıydı, kelime kelime dökülüp savrulan, savrulmuş hayatımdan...
''Bir yudum teselli'' işte anla, ruhuma terapi.
Alışamamaktan fazlası, sıkıldım bu dünyadan!
Sen, de ''doydun,'' ben diyeyim ''sıkıldım!''
Evim var, araba istemem, pek çok ülke, şehir gezmişliğim görmüşlüğüm var.
Aşkların kıyısına uğrayıp demir atmışlığım var.
Olmazların içinde kaybolmuşluğum...
Ben mi bu dünyaya alışamadım, dünya mı bana o da ayrı muamma?
- Canım kahvem geliyor mu?
Hayır kalkıp yapmadıkça, 40 yıl bile beklesen getirenin yok...
Ve bir soruya net cevap olsun. Eskiden bir eklentim vardı, onda anlık girişleri de hep birlikte canlı görüyorduk, sayfam daha sade olsun diye onu da kaldırdım. Ama blog mutfak kısmında istersem buna benzer tablolardan hangi ülkeden kaç kişi hatta kimler isimleriyle görmek mümkün, dermişim :)) Mesela ABD'den Trump ve Sevgili Karya takip ediyor ;) Trump'u boşver, Karya'ya selam ve sevgiler.
Blogculuğun klasikler arasına girmeye başladığı, hatta unutulduğu zamanda cep telefonundan girişleri kayıt altına almasa bile bilgisayarlar üzerinden aylık 5 binin üzerinde bir ortalama bu fakir için büyük bir iltifat. Takibi bırakmayan herkese sonsuz teşekkürler ediyorum.
*
Bir Murat Mesut olmak nasıl bir şey...?
Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz... ?
Uygun zamanda beni star gibi hissettiren bu soruya da belki bir şeyler karalarım.
Mikrofon hazır olsun :))
30 Temmuz 2019 Salı
kerevet
Belki de başka iklimlerin insanlarıydık biz.
Belki de olmazları oldurma hayali,
Böylesine yordu gönlümüzü.
Bu masala inanmak istedik,
Derken, sen ermiş ol muradına,dualarımla,
Ben çıkayım hüznün kerevetine...
29 Temmuz 2019 Pazartesi
bakarsın bir mucize olur...
..biraz nadasa bırakalım yoğun ve yorgun duygularımızı,
bakarsın bir mucize olur, yeniden buluruz baharımızı...
27 Temmuz 2019 Cumartesi
varlığın...
..varlığın varlığıma meçhuldü,
vardığımı sandığımda,
varlığın sır oldu varlığıma,
bilemezsin nasıl da üşüdü sonra varlığım...
26 Temmuz 2019 Cuma
Öleceğin gün için telaşlanma!
Ey insan!
Öleceğin gün için telaşlanma!
Onca değer verdiğin bedeninin başına neler gelecek diye kaygılanma!
Ne olacak, nasıl olacak diye hiç üzülme!
Çünkü Müslüman kardeşlerin senin için gerekenleri yapacaklar:
1- Elbiselerini bedeninden çıkaracaklar.
2- Bedenini yıkayıp gusledecekler.
3- Yeni elbisen olan kefeni bedenine giydirecekler.
4- Evinden dışarı çıkaracaklar.
5- Ve yeni evine, kabre götürecekler.
6- Cenaze merasimin için birçokları işlerini bırakıp gelecekler.
7- Özel eşyalarını toplayacaklar. Anahtarların, kitapların, elbiselerin, çanta ve ayakkabıların, ne varsa hepsini seçip ayıracaklar; muvaffak olurlarsa onları sadaka olarak fakirlere dağıtacaklar...
Emin ol, sen öldükten sonra kimse işini gücünü bırakıp senin hasretini çekmeyecek. İşler ve ticaret kaldığı yerden devam edecek. Senin görevin bir başkasına devredilecek. Malın ve servetin bölüşülecek, mirasçıların hepsini sahiplenecek. Sen ise kazandığın o malların hepsinden tek tek hesaba çekileceksin...
Öldükten sonra senden alınacak ilk şey adındır. O nedenle öldüğünde sana “cenaze” derler; kimse seni isminle çağırmaz. Sana namaz kılmak için geldiklerinde, adını sormaz, “Cenaze nerede?” diye sorarlar. Omuzlarında taşındıklarında ve defnettikleri zamanda da adını söylemez, cenazeyi tutun derler...
O hâlde, dikkatli ol; soy, nesep, milliyet, para ve makam seni aldatmasın...
Bu dünya ne kadar değersiz, karşılaşacaklarımız ise ne kadar da büyük ve korkunç!...
Öldükten sonra senin için üç tür üzüntü olur:
1- Seni biraz tanıyanlar, “Yazık!” derler.
2- Seni daha fazla tanıyan dost ve arkadaşların birkaç saat veya en fazla birkaç gün üzülür, sonra da şakalarına ve gülüşlerine devam ederler.
3- Yokluğunu ve ayrılık acısını derinden hisseden ailen ise birkaç hafta, birkaç ay veya en fazla bir yıl üzüntünü yaşarlar, sonra da seni kendi hatıralar arşivine atarlar...
İşte bu şekilde senin halk arasındaki öykün son bulur ve güzelliğin, sağlığın, çocukların, evin, eşin, malın ve mülkün ne varsa hepsi elinden çıkar ve gerçek öykün başlar... Yani ahiret hayatın...
Peki, ölüm için, kabir için, ahiretin için ne kadar hazırsın?
Bu, üzerinde durman ve çokça düşünmen gereken bir gerçektir...
Öyleyse kurtuluşa ermek için şunları yapmaya özen göster:
Farzlar...
Sünnet ve müstahap ameller...
Dualar ve münacatlar...
Yardımlar ve gizliden sadakalar...
İyi ve salih ameller...
Halka hizmetler...
İnsanları mutlu etmeler...
Şunu da unutma:
Diri olmak yatay bir harekettir, beşikten mezara kadar...
Yaşamak ise dikey bir harekettir, arzdan Arş’a kadar...
O hâlde yaşarken:
Gönüllerin sultanı ol; ama asla kalp kırma...
Yükselmek için merdiven yap; ama kimseye basıp yükselme...
Etrafını kalabalık tut; ama kalabalıkta kendini kaybetme...
Altın ol; ama haki olmayı da ihmal etme...
Mutlu olmak için elinden geleni yap; ancak mutlu olmanın bir yolunun da mutlu etmekten geçtiğini unutma...
Ey insan! Sen dünyanın senin olduğunu mu sanırsın?
Ecelin her saat senin peşinde olduğunu bilmez misin?
Yediğin her şey karıncanın, götürdüğün her şey kabrindir.
Topladığın her şey vârisindir, senin olanlar ancak yaptıklarındır.
Kaynak : http://www.ehlibeytalimleri.com/olecegin-gun-icin-telaslanma_m2303.html
____________________
Sosyal medyada isimsiz bir kısmına denk geldiğim makalenin tamamını buldum. Burada saklamak istedim. Bereketli cumalar...
Öleceğin gün için telaşlanma!
Onca değer verdiğin bedeninin başına neler gelecek diye kaygılanma!
Ne olacak, nasıl olacak diye hiç üzülme!
Çünkü Müslüman kardeşlerin senin için gerekenleri yapacaklar:
1- Elbiselerini bedeninden çıkaracaklar.
2- Bedenini yıkayıp gusledecekler.
3- Yeni elbisen olan kefeni bedenine giydirecekler.
4- Evinden dışarı çıkaracaklar.
5- Ve yeni evine, kabre götürecekler.
6- Cenaze merasimin için birçokları işlerini bırakıp gelecekler.
7- Özel eşyalarını toplayacaklar. Anahtarların, kitapların, elbiselerin, çanta ve ayakkabıların, ne varsa hepsini seçip ayıracaklar; muvaffak olurlarsa onları sadaka olarak fakirlere dağıtacaklar...
Emin ol, sen öldükten sonra kimse işini gücünü bırakıp senin hasretini çekmeyecek. İşler ve ticaret kaldığı yerden devam edecek. Senin görevin bir başkasına devredilecek. Malın ve servetin bölüşülecek, mirasçıların hepsini sahiplenecek. Sen ise kazandığın o malların hepsinden tek tek hesaba çekileceksin...
Öldükten sonra senden alınacak ilk şey adındır. O nedenle öldüğünde sana “cenaze” derler; kimse seni isminle çağırmaz. Sana namaz kılmak için geldiklerinde, adını sormaz, “Cenaze nerede?” diye sorarlar. Omuzlarında taşındıklarında ve defnettikleri zamanda da adını söylemez, cenazeyi tutun derler...
O hâlde, dikkatli ol; soy, nesep, milliyet, para ve makam seni aldatmasın...
Bu dünya ne kadar değersiz, karşılaşacaklarımız ise ne kadar da büyük ve korkunç!...
Öldükten sonra senin için üç tür üzüntü olur:
1- Seni biraz tanıyanlar, “Yazık!” derler.
2- Seni daha fazla tanıyan dost ve arkadaşların birkaç saat veya en fazla birkaç gün üzülür, sonra da şakalarına ve gülüşlerine devam ederler.
3- Yokluğunu ve ayrılık acısını derinden hisseden ailen ise birkaç hafta, birkaç ay veya en fazla bir yıl üzüntünü yaşarlar, sonra da seni kendi hatıralar arşivine atarlar...
İşte bu şekilde senin halk arasındaki öykün son bulur ve güzelliğin, sağlığın, çocukların, evin, eşin, malın ve mülkün ne varsa hepsi elinden çıkar ve gerçek öykün başlar... Yani ahiret hayatın...
Peki, ölüm için, kabir için, ahiretin için ne kadar hazırsın?
Bu, üzerinde durman ve çokça düşünmen gereken bir gerçektir...
Öyleyse kurtuluşa ermek için şunları yapmaya özen göster:
Farzlar...
Sünnet ve müstahap ameller...
Dualar ve münacatlar...
Yardımlar ve gizliden sadakalar...
İyi ve salih ameller...
Halka hizmetler...
İnsanları mutlu etmeler...
Şunu da unutma:
Diri olmak yatay bir harekettir, beşikten mezara kadar...
Yaşamak ise dikey bir harekettir, arzdan Arş’a kadar...
Gönüllerin sultanı ol; ama asla kalp kırma...
Yükselmek için merdiven yap; ama kimseye basıp yükselme...
Etrafını kalabalık tut; ama kalabalıkta kendini kaybetme...
Altın ol; ama haki olmayı da ihmal etme...
Mutlu olmak için elinden geleni yap; ancak mutlu olmanın bir yolunun da mutlu etmekten geçtiğini unutma...
Ey insan! Sen dünyanın senin olduğunu mu sanırsın?
Ecelin her saat senin peşinde olduğunu bilmez misin?
Yediğin her şey karıncanın, götürdüğün her şey kabrindir.
Topladığın her şey vârisindir, senin olanlar ancak yaptıklarındır.
Kaynak : http://www.ehlibeytalimleri.com/olecegin-gun-icin-telaslanma_m2303.html
____________________
Sosyal medyada isimsiz bir kısmına denk geldiğim makalenin tamamını buldum. Burada saklamak istedim. Bereketli cumalar...
24 Temmuz 2019 Çarşamba
23 Temmuz 2019 Salı
21 Temmuz 2019 Pazar
19 Temmuz 2019 Cuma
Steve Jobs’un son yazısı
56 yaşında hayata gözlerini yuman milyarder Steve Jobs’un son yazısı:
''İş yaşamında büyük başarılara ulaştım.
Kimilerinin gözünde yaşamım başarının simgesi, fakat işin dışında çok az neşem oldu benim.
İşin sonunda zenginliğim alışmış olduğum hayatın bana getirdiği tek gerçeklik.
Ölümle yüzleştiğim şu anda,
Yatağımda uzanıp hayatımı gözlerimde canlandırırken, fark ettim ki gururlandığım, bilinirliliğim ve servetim ölümün karşısında ne kadarda anlamsızmış.
Arabayı kullanmak için, size para kazandırması için birilerini işe alabilirsiniz ancak hastalığınızı taşıması için kimseyi işe alamıyorsunuz.
Kaybedilen maddesel şeyler bulunabilir ya da yerine başkası konur fakat kaybedildiğinde bulunamayacak ya da yeri dolmayacak tek şey var o da “Yaşam.”
Şu an hayatınızın hangi sahnesinde olursanız olun,
Zaman ile, o sahne perdesinin kapanması ile yüzleşeceksiniz…!
Ailenize, eşinize, arkadaşlarınıza çok kıymet verin ve onları sevin.
Kendinize iyi davranın ve insanlara değer verin.
Yaşlandıkça ve umut ediyorum akıllandıkça farkediyorsunuz ki 300 dolarlık saat de 30 dolarlık saat de aynı zamanı söylüyor.
İç huzurun bu tarz şeylerle elde edilemediğini anlıyorsunuz.
İster firstclass ister ekonomi uçun,
Bilin ki o uçak düşerse siz de düşeceksiniz.
O yüzden umut ederim ki şunu anlarsınız;
Kahkaha attığınız,
Sohbetettiğiniz, şarkılar söylediğiniz, kuzeyden, güneyden,
Doğudan, batıdan,
Cennetten ve dünyadan konuştuğunuz,
Ahbaplarınız, dostlarınız,
Eski arkadaşlarınız,
Erkek kardeşiniz,
Kız kardeşiniz varsa bilin ki gerçek mutluluk bu.
Çocuklarınızı zengin olması için eğitmeyin, onları mutlu olmaları için eğitin.
Böylelikle büyüdüklerinde herşeyin fiyatını değil, değerini bilirler.
Yemeğinizi ilacınız gibi yiyin aksi halde ilacı yemek yerine yersiniz.
Sizi seven kişi sizi asla bırakmayacaktır.
Bırakmak için yüzlerce neden saysa da mutlaka sizde kalmak için neden bulacaktır.
Bilin ki insan ile insan olabilmek arasında çok büyük fark var ve bunu anlayan çok az insan var. Doğduğunuzda sevildiniz ve ölürken de sevileceksiniz.
Bu arada kalan zamanı başarmak zorundasınız.
Hayattaki en iyi altı doktor güneş ışığı,
Dinlenmek, egzersiz yapmak,
Sağlıklı yemek,
Kendine güven ve arkadaşlar.
Bunları hayatınızın her evresinde muhafaza edin ve sağlıklı bir ömrün tadını çıkarın.''
''İş yaşamında büyük başarılara ulaştım.
Kimilerinin gözünde yaşamım başarının simgesi, fakat işin dışında çok az neşem oldu benim.
İşin sonunda zenginliğim alışmış olduğum hayatın bana getirdiği tek gerçeklik.
Ölümle yüzleştiğim şu anda,
Yatağımda uzanıp hayatımı gözlerimde canlandırırken, fark ettim ki gururlandığım, bilinirliliğim ve servetim ölümün karşısında ne kadarda anlamsızmış.
Arabayı kullanmak için, size para kazandırması için birilerini işe alabilirsiniz ancak hastalığınızı taşıması için kimseyi işe alamıyorsunuz.
Kaybedilen maddesel şeyler bulunabilir ya da yerine başkası konur fakat kaybedildiğinde bulunamayacak ya da yeri dolmayacak tek şey var o da “Yaşam.”
Şu an hayatınızın hangi sahnesinde olursanız olun,
Zaman ile, o sahne perdesinin kapanması ile yüzleşeceksiniz…!
Ailenize, eşinize, arkadaşlarınıza çok kıymet verin ve onları sevin.
Kendinize iyi davranın ve insanlara değer verin.
Yaşlandıkça ve umut ediyorum akıllandıkça farkediyorsunuz ki 300 dolarlık saat de 30 dolarlık saat de aynı zamanı söylüyor.
İç huzurun bu tarz şeylerle elde edilemediğini anlıyorsunuz.
İster firstclass ister ekonomi uçun,
Bilin ki o uçak düşerse siz de düşeceksiniz.
O yüzden umut ederim ki şunu anlarsınız;
Kahkaha attığınız,
Sohbetettiğiniz, şarkılar söylediğiniz, kuzeyden, güneyden,
Doğudan, batıdan,
Cennetten ve dünyadan konuştuğunuz,
Ahbaplarınız, dostlarınız,
Eski arkadaşlarınız,
Erkek kardeşiniz,
Kız kardeşiniz varsa bilin ki gerçek mutluluk bu.
Çocuklarınızı zengin olması için eğitmeyin, onları mutlu olmaları için eğitin.
Böylelikle büyüdüklerinde herşeyin fiyatını değil, değerini bilirler.
Yemeğinizi ilacınız gibi yiyin aksi halde ilacı yemek yerine yersiniz.
Sizi seven kişi sizi asla bırakmayacaktır.
Bırakmak için yüzlerce neden saysa da mutlaka sizde kalmak için neden bulacaktır.
Bilin ki insan ile insan olabilmek arasında çok büyük fark var ve bunu anlayan çok az insan var. Doğduğunuzda sevildiniz ve ölürken de sevileceksiniz.
Bu arada kalan zamanı başarmak zorundasınız.
Hayattaki en iyi altı doktor güneş ışığı,
Dinlenmek, egzersiz yapmak,
Sağlıklı yemek,
Kendine güven ve arkadaşlar.
Bunları hayatınızın her evresinde muhafaza edin ve sağlıklı bir ömrün tadını çıkarın.''
18 Temmuz 2019 Perşembe
Burada saklı kalsın!
Kanalımda yüklüydü. Kendimce bir sebeple oradan sildim. Burada saklı kalsın istedim.
''Gece olunca sen!''
16 Temmuz 2019 Salı
Rüveyda'ya mektuplar (50)
Ben seni, başı dumanlı gri gecelerin yalnızlığında, yanıma dönmüş yatarken, nefesini yüzümde hissettiğim anlarda sevdim en çok...
Ben seni, nazlı bir Kent Park gününde, nisan yağmurlarının, yeni açan tomurcukları şenlendirip, sevindirdiği bahar mevsiminde mest olduğum, toprak kokusunda sevdim en çok...
Ben seni, Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerinde dizilmiş kedilerin, huzurla kısılan gözlerindeki yaşam sevincinde sevdim en çok...
.............devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.
Ben seni, nazlı bir Kent Park gününde, nisan yağmurlarının, yeni açan tomurcukları şenlendirip, sevindirdiği bahar mevsiminde mest olduğum, toprak kokusunda sevdim en çok...
Ben seni, Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerinde dizilmiş kedilerin, huzurla kısılan gözlerindeki yaşam sevincinde sevdim en çok...
.............devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.
kesik kesik!
biliyorum,
kavrayamadım
anlayamadım
başaramadım
altından kalkamadım
ben bu hayatın...
ezildim,
yenildim,
ne kadar çabaladıysam da
kaybettim!
kırgınım
kızgınım belki de
sadece kendime...
eğreti duruyorum,
hangi resmin yanında dursam
ne kadar çabalasam...
yılgınlığım
kırgınlığım
sebepsiz değil!
soru sormadan,
sorgusuz anla,
anlamak istiyorsan...
sonu gelmez hayallere yazıldı adım
sonum geldi adım adım
ne sen anladın
ne ben anlattım...
biliyorum,
kavrayamadım
anlayamadım
başaramadım
altında kaldım
ben bu hayatın...
13 Temmuz 2019 Cumartesi
11 Temmuz 2019 Perşembe
10 Temmuz 2019 Çarşamba
8 Temmuz 2019 Pazartesi
Bir tek şey!
- Neden gözün kapalı yürüyorsun?
- Bütün yolları ezberledim.
- Ama düşebilirsin.
- Bütün düşüşleri de ezberledim. (*)
İnsan yaşamında öyle bir basamağa geliyor ki, hiç bir şey onu şaşırtmaz oluyor...
Üzülmemek elbette elimizde değil ama, artık şaşırmadan üzülüyoruz olan bitene!
İhanetler, vefasızlıklar, nankörlükler, sevgisizlikler, merhametsizlikler, aptal öfkeler, seviyesizlikler...
Kimselere bir şey diyecek, kınayacak halimiz de yok, çünkü yaşarken şaşırdığımız bir tek şey kalıyor geriye; kendimiz...
________________________
(*) (Dancer in the Dark (2000) Karanlıkta dans filminden.)
5 Temmuz 2019 Cuma
Benim hüznüm sizi yorar!
Okur : - Meğer sesli şiir çok önceden yayınlanmış, niçin blogtan duyurmadığınızı merak ettim!
MM : - YouTube kanalıma abone olanlara otomatik bildirim gidiyor, blogta yayınlamak için bazen başka şeyler gerekiyor, ya da bir plan diyelim...
*
Okur : - Sizin şu kitap neden gecikti, kaç ay önce duyurusunu yapmıştınız?
MM : - Gözden kaçırmış olmalısınız, kitabın yayın serüvenini daha önce izah etmiştim. Geçen gün saygıdeğer yayıncımla çay içerken bunu ilettim kendisine, esprili bir dille cevap verdi : ''Malın iyisi 6 ayda çıkar!'' dedi, gülüştük.... Daha önce de bahsettiğim gibi, İsmail bey, kitap, yayın işinin sevdalısı, maddi kısmını umursayan biri olsa, kitap çoktan elimizdeydi inanın...
Ama içimdeki istek en sevdiğim aylardan biri Nisan, biri Eylül'dür, eylül'de çıkmasını çok isterim, bunu da kendisine söyledim. Mantıklı buldu.
Yani sizlerin teşviki ile bir işe bulaştım. İyi mi yaptım, kötü mü ben de bilmiyorum diye latife ile bu soruyu da cevaplamış olayım.
Bu hafta bloğumla da fazla ilgilenmedim. Bazen insan içindeki sayfalara yazar da onu dış sayfalara dökecek mecali olmaz...Ben kendinden sıkılma diyeyim, siz yaz rehaveti deyiniz.
Tatilde falan değilim, blog yapmama sebebim depresyondayım, keyfini çıkartıyorum.
Senin de ilginç merakın var sevgili başka okur. Tatilde bir sevgili ile vay be! :)
*
Yazacak/söyleyecek bir şeyim madem yok, size iktibas ettiğim-kaynağını bilen yazarsa eklerim- bir notumla hayırlı cumalar diyeyim:
"Hiç kimse sahici bir ben olmaya cesaret edemiyor;
herkes bir tür 'beraberlik' içerisinde gizleniyor.."
diyordu bir gece vakti Kopenhag sokaklarında yalnız
Kierkegaard sevdiceğine;"Benim hüznüm sizi yorar"
diye veda etmişti malumunuz...Bir başına, yalnız
kalmak istiyor bir yanınız ve aynı yanınız
hep göz önünde olmak..bu yüzden facebook,
instagram twitter icat oldu işte, herkes
ne kadar yalnız olduğunu arkadaşlarıyla
paylaşabilsin diye...''
MM : - YouTube kanalıma abone olanlara otomatik bildirim gidiyor, blogta yayınlamak için bazen başka şeyler gerekiyor, ya da bir plan diyelim...
*
Okur : - Sizin şu kitap neden gecikti, kaç ay önce duyurusunu yapmıştınız?
MM : - Gözden kaçırmış olmalısınız, kitabın yayın serüvenini daha önce izah etmiştim. Geçen gün saygıdeğer yayıncımla çay içerken bunu ilettim kendisine, esprili bir dille cevap verdi : ''Malın iyisi 6 ayda çıkar!'' dedi, gülüştük.... Daha önce de bahsettiğim gibi, İsmail bey, kitap, yayın işinin sevdalısı, maddi kısmını umursayan biri olsa, kitap çoktan elimizdeydi inanın...
Ama içimdeki istek en sevdiğim aylardan biri Nisan, biri Eylül'dür, eylül'de çıkmasını çok isterim, bunu da kendisine söyledim. Mantıklı buldu.
Yani sizlerin teşviki ile bir işe bulaştım. İyi mi yaptım, kötü mü ben de bilmiyorum diye latife ile bu soruyu da cevaplamış olayım.
Bu hafta bloğumla da fazla ilgilenmedim. Bazen insan içindeki sayfalara yazar da onu dış sayfalara dökecek mecali olmaz...Ben kendinden sıkılma diyeyim, siz yaz rehaveti deyiniz.
Tatilde falan değilim, blog yapmama sebebim depresyondayım, keyfini çıkartıyorum.
Senin de ilginç merakın var sevgili başka okur. Tatilde bir sevgili ile vay be! :)
*
Yazacak/söyleyecek bir şeyim madem yok, size iktibas ettiğim-kaynağını bilen yazarsa eklerim- bir notumla hayırlı cumalar diyeyim:
"Hiç kimse sahici bir ben olmaya cesaret edemiyor;
herkes bir tür 'beraberlik' içerisinde gizleniyor.."
diyordu bir gece vakti Kopenhag sokaklarında yalnız
Kierkegaard sevdiceğine;"Benim hüznüm sizi yorar"
diye veda etmişti malumunuz...Bir başına, yalnız
kalmak istiyor bir yanınız ve aynı yanınız
hep göz önünde olmak..bu yüzden facebook,
instagram twitter icat oldu işte, herkes
ne kadar yalnız olduğunu arkadaşlarıyla
paylaşabilsin diye...''
İki tanım, bir kadın.../ Sesimden
Bebek yüz,
Buğulu ses..!
İki cümle,
İki tanım,
Bir kadın...
Dokunmak için çırpındığım,
Boğulmak için yandığım!
Ürkek b/akışlarım
Alevli sarılışlarım.
Hasret kokan akşamlarım...
Tattıkça kanamadığım,
Şaşkınlığım,
Sanki alın yazım.
Biricik zaafım...
Geçmesini istemediğim sancılarım!
Karanlık zamanlarıma aydınlığım...
Beni yormayan adımlarım,
Nefes nefese yakınlığım...
Ömrüme kadınım...
https://www.youtube.com/watch?v=5reRra4wZIQ&feature=youtu.be
1 Temmuz 2019 Pazartesi
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Gözlerim eskisi gibi bakmayacak resimlerine,
Gözlerin bana herkesten farklı gelmeyecek!
Yüzünde ummanlara dalıp kaybolmayacağım...
Üç vakte kadar adını da unutacağım...
Dönüp bakmayacağım anılara...
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Herkes kadar meçhul,
Herkes kadar uzak...
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Sözlerin beni kalbimden vuramayacak!
Hasretin gözlerimi ağlatıp, içimi kanatamayacak.
Gecelere sırdaş, firari uykularım olmayacak!
Hasretlerden arınmış uykulara dalacağım.
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Herkes kadar meçhul,
Herkes kadar uzak...
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Herkes kadar seni gören,
Herkes kadar bilen, tanımayan...
Bir zamanlar emeklerimi yerle yeksan eden!
Kalabalıklar içinde bir noktasın artık sen!
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Herkes kadar meçhul,
Herkes kadar uzak...
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Artık hiçbir şarkı seni söylemiyor bana!
Hiç bir şiirden sen çıkıp gelmiyorsun!
Ne sessizlik sen oluyor,
Ne de duvarlar adını haykırıyor!
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Herkes kadar meçhul,
Herkes kadar uzak...
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Hayallerimde yanağımı okşayıp,
Boynumdan öpemiyorsun beni...
Ruhuma kadar titretip, ağlatamıyorsun artık!
Ne içtiğim kahvenin telvesinden,
Ne de uzaklardaki buluttan b/akamıyorsun artık.
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...(*)
Herkes kadar meçhul,
Herkes kadar uzak...
Anlasana!
(*)Bence Şimdi Sen de Herkes Gibisin
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin
Nazım Hikmet Ran
Gözlerim eskisi gibi bakmayacak resimlerine,
Gözlerin bana herkesten farklı gelmeyecek!
Yüzünde ummanlara dalıp kaybolmayacağım...
Üç vakte kadar adını da unutacağım...
Dönüp bakmayacağım anılara...
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Herkes kadar meçhul,
Herkes kadar uzak...
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Sözlerin beni kalbimden vuramayacak!
Hasretin gözlerimi ağlatıp, içimi kanatamayacak.
Gecelere sırdaş, firari uykularım olmayacak!
Hasretlerden arınmış uykulara dalacağım.
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Herkes kadar meçhul,
Herkes kadar uzak...
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Herkes kadar seni gören,
Herkes kadar bilen, tanımayan...
Bir zamanlar emeklerimi yerle yeksan eden!
Kalabalıklar içinde bir noktasın artık sen!
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Herkes kadar meçhul,
Herkes kadar uzak...
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Artık hiçbir şarkı seni söylemiyor bana!
Hiç bir şiirden sen çıkıp gelmiyorsun!
Ne sessizlik sen oluyor,
Ne de duvarlar adını haykırıyor!
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Herkes kadar meçhul,
Herkes kadar uzak...
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...
Hayallerimde yanağımı okşayıp,
Boynumdan öpemiyorsun beni...
Ruhuma kadar titretip, ağlatamıyorsun artık!
Ne içtiğim kahvenin telvesinden,
Ne de uzaklardaki buluttan b/akamıyorsun artık.
Şimdi ben de herkes gibiyim sana...(*)
Herkes kadar meçhul,
Herkes kadar uzak...
Anlasana!
(*)Bence Şimdi Sen de Herkes Gibisin
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin
Nazım Hikmet Ran
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)