Okur : - Meğer sesli şiir çok önceden yayınlanmış, niçin blogtan duyurmadığınızı merak ettim!
MM : - YouTube kanalıma abone olanlara otomatik bildirim gidiyor, blogta yayınlamak için bazen başka şeyler gerekiyor, ya da bir plan diyelim...
*
Okur : - Sizin şu kitap neden gecikti, kaç ay önce duyurusunu yapmıştınız?
MM : - Gözden kaçırmış olmalısınız, kitabın yayın serüvenini daha önce izah etmiştim. Geçen gün saygıdeğer yayıncımla çay içerken bunu ilettim kendisine, esprili bir dille cevap verdi : ''Malın iyisi 6 ayda çıkar!'' dedi, gülüştük.... Daha önce de bahsettiğim gibi, İsmail bey, kitap, yayın işinin sevdalısı, maddi kısmını umursayan biri olsa, kitap çoktan elimizdeydi inanın...
Ama içimdeki istek en sevdiğim aylardan biri Nisan, biri Eylül'dür, eylül'de çıkmasını çok isterim, bunu da kendisine söyledim. Mantıklı buldu.
Yani sizlerin teşviki ile bir işe bulaştım. İyi mi yaptım, kötü mü ben de bilmiyorum diye latife ile bu soruyu da cevaplamış olayım.
Bu hafta bloğumla da fazla ilgilenmedim. Bazen insan içindeki sayfalara yazar da onu dış sayfalara dökecek mecali olmaz...Ben kendinden sıkılma diyeyim, siz yaz rehaveti deyiniz.
Tatilde falan değilim, blog yapmama sebebim depresyondayım, keyfini çıkartıyorum.
Senin de ilginç merakın var sevgili başka okur. Tatilde bir sevgili ile vay be! :)
*
Yazacak/söyleyecek bir şeyim madem yok, size iktibas ettiğim-kaynağını bilen yazarsa eklerim- bir notumla hayırlı cumalar diyeyim:
"Hiç kimse sahici bir ben olmaya cesaret edemiyor;
herkes bir tür 'beraberlik' içerisinde gizleniyor.."
diyordu bir gece vakti Kopenhag sokaklarında yalnız
Kierkegaard sevdiceğine;"Benim hüznüm sizi yorar"
diye veda etmişti malumunuz...Bir başına, yalnız
kalmak istiyor bir yanınız ve aynı yanınız
hep göz önünde olmak..bu yüzden facebook,
instagram twitter icat oldu işte, herkes
ne kadar yalnız olduğunu arkadaşlarıyla
paylaşabilsin diye...''