"Sana önceden yazdığım dizeler söylüyordu;
Seni bundan daha çok sevemem diyenler hani;"dedikten sonra zamana vurgu yaparak, zamanın insanları sadece cismen değil, duygular bağlamında fikren de değiştirebileceğini dizelerinde anlatır.
Zaman kısmına değinmeyeceğim.
"Seni bundan çok sevemem" dizesi muhteşem.
İki şekilde anlaşılabilir; bundan çok sevgimi hak etmediğin için, bundan çok sevemem, sevmem...
İkincisi; Seni o kadar çok, o kadar çok sevdim ki bundan fazlası mümkün değil. Tarifsiz, sınırın sonu...
Hani dinimizde bir prensip vardır, bilirsiniz; "Sahabeyi öyle sev ki, Peygamber demeyecek kadar. Peygamberi (sav) öyle sev, öyle sev ki, haşa Allah demeyecek kadar, Allah'ı ne kadar seversen sev..."
Ölçüler...
Hudutlar...
Aşılmadıkça güzellikler sunarlar.
"Seni bundan çok sevemem" okudukça tekrarlayasım geliyor.
Ve tabii içinde zorlu soruları da barındırıyor.
Sevginin hakkını vermek gibi...
Sevginin hakkı nedir?
Karşılık görmek diyenler sınıfta kalır...
Sevginin hakkı, karşılık göremese dahi sadakattir.
İlmiyle amil olamamış ya da bir şekilde Allah'ı gücendirmiş bir şeyhin müridi gün gelmiş, kalbi/ keşfi açılmış, levhte (gökyüzü defteri) kendi adını evliyalar içinde okumuş lakin şeyhinin ismini bir türlü cennetlikler içinde bulamamış. Sonunda dayanamamış, durumu şeyhine söylemiş. Şeyhi;"Evladım biz otuz senedir ismimiz cehennemlikler arasında diye Mevlamıza ibadetten, şükür ve tevbeden yüz mü çevirelim. Rabbimizin bir bildiği vardır, ne takdir ederse etsin, bize düşen sevgiyle, sadakâtle, saygıyla kulluktur" mealinde cevap verince, ertesi gün müridi şeyhinin ismini evliyalar arasında görür.
"Seni bundan çok sevemem"
Senin gibi kimseyi sevemem...
Sen sevmekten gitsen de ben seni sevmekten gidemem.
Senin sevginde ilahi bir ıtır bulmasaydım, belki sınıra varamazdım.