Kuyucaklı Yusuf"ta geçer ya:
"Varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette değildi; fakat yokluğu müthişti." [Sabahattin Ali]Kendi varlığımı düşündüm ilkin...
Kendim kendimdeki boşlukları doldurabiliyor muyum? Her şeyden önce boşluk nedir? Göreceli bir muamma mı, problem mi ve nasıl dolar?
Bir yazımda "varlığında kıymeti bilinemeyen, yokluğunda aranan adam"diye bir tanımlama yapmıştım kendim için...Bazı çevre ya da kişilerde öyle oldum...Şimdiki halde yine öyle miyim, artık ne biliyor ne de merak ediyorum...
İnsan hayata dair beklentilerini minimuma/asgariye indirince, yaşamak daha sade, duru ve tefekküre açık oluyor. Muhasebe için bolca zaman...
"Varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette değildi; fakat yokluğu müthişti."
Ne müthiş bir paradoks aslında. Varlığında aradığını bulamadığın halde, kanıksanmış bir alışkanlık yokluğunu müthiş etkileyici bir mahrumluğa, hasrete dönüştürebiliyor...