6 Temmuz 2013 Cumartesi

Ramazan yazıları (1) Ne dersiniz ?


Bir manayı anlamak, yaşamak,
Kelimelerden medet ummak gibi gözükebilir...
Sığınmak, saklanılası bir ev gibi..!
Kime, hangi makama, ne için hitap ettiğine göre anlamlandırılabilir...
Kelimeler bir dua ise, virgülü noktasına kadar sarılırsın,
Sımsıkı, 
Ümitle...
O zaman kelimeleri daha çok sever insan,
Daha bir muhtaç,
Daha bir aciz...

***

Hani şairin dediği gibi : 
''Ölecek miyim ?
 Tam da söyleyecek çağımda...'' N.Fazıl Kısakürek

Ya da Hz.Mevla'namızın :
''Dünle beraber 
Gitti cancağızım 
Ne kadar söz varsa 
Düne ait 
Şimdi yeni şeyler 
Söylemek lazım..''  dediği gibi...

Yeni şeyler söylemek, sanıldığı gibi kolay değildir.Kendime bakıyorum artık okumuyorum kitapları...Ara-sıra hayatı, mesela kıvrılmış bir yaprağı, bir an sonra ölecek sineği, her sabah karşı komşu damında sevişen mutlu kumruları okuyorum...

İyi ki diyorum, yakın gözlüğüne muhtaç olmadığım zamanlarda çok iyi bir okuyucuymuşum. Altını çize çize, notlar düşerek, hatta yazara kimi zaman itiraz/hitap ederek, dip notlarla tefsir ederek okurdum ve arkadaşlarım bayılırdı buna.Hatta yeni bir kitap aldığı zaman, önce bana verip ''abi önce sen senin usulünde okuyup bana verir misin'' diyen dostlarım bile vardı...

***

Yeni şeyler söylemek, günümüz de çok daha zordur...Bir kere okumuyoruz, okuduğumuzu 140 harfe sığdırmamızı isteyen tweet'lerde heba ediyoruz...Bu bana biraz da, eski cahiliye zamanlarında, Kâbe duvarına putpereslerin astığı şiir ya da güzel sözleri anımsatıyor! 

***

Ve sonra O (sav) geliyor, ''ikra'' oku emri ile...Ne okuyacağız sorusuna cevapla : ''Yaratan Rabbinin  adı ile...'' Yani bırak onlar yazadursunlar, hevalarını, boş ve gereksiz şeyleri, sen önce Rabbin'den gelenleri, Rabbinin yolunu OKU...! Senin işin okumak, açıklamak, örneklik ve önderlik etmek, tüm insanlığa...Yumuşaklıkla, sevgiyle, anlayışla...Yeni şeyler söyleyip, tebliğ edeceğin, kafa konforlarını yerle yeksan edeceğin, çıkar işbirliğini sarsacağınsa kesin...!

Öyle mübarek bir ayın gölgesi üzerimize düştü ki, bu ayı Hira mağarası yapmalıyız...Tefekkür ve okuma ayı...Yazma değil...! Kur'an ayı denilmiştir Ramazan-ı şerife...O zaman arapçasından okuyamazsan, açıklamalı tefsirini al eline...Seni yoktan yere yaratıp, dünya sahnesinde adam yerine koyup, muhatap alanın gönderdiği kelamını,Kitabını, tefsirinden, mümkün olmuyorsa, kısa açıklamalı mealinden şöyle bir oku bu ay ve bitir...

Yok şu ünlü yazar, yok bu yazar (isim sayıp reklam yapmaya gerek yok ) demeden, ''en ünlü, en namlı, en şanlı, ve kutsal olanı, şüphesiz olanı, hakikate götüreni, geçmişi, sana ne olduğunu, nereden geldiğini ve seni daha nelerin beklediğini, müjdeleyip, korkutanı, sakındırıp, koruyanı, haber vereni'' oku. Bir yazarın dediği gibi, yazarı ALLAH olan bir kitap okumadıysan bu zamana kadar, durma; sahih güvenilir alimlerden birinin mealini ya da en güzeli tefsirini kütüphanenin baş köşesine diz ve cilt cilt okumaya başla...
Her meşhur isimli yazarı da alim sanma! Elmalılı meal ya da tefsirinin adını verebilirim...

İslam'ı merak eden batılılar kadar da mı merakın yok dininin Kitabına..?
Başta İngiltere ve Amerika olmak üzere dünyada Kur'an'ın en çok okunan kitap olduğunu da bilmiyorsun belki.
Oruç tutmak, bedenin aç kalması değildir !
Bilakis aç ruhu doyurmaktır...(Nasipse bunu da yazmayı deneriz.)

Kelimeler derken, başka şeyler yazmayı planlamıştım, ama kaderim bana başka şeyler yazmayı nasip etti...Yeni şeyler söylemek lazım diye kıvranırken, sanırım bazılarımız için, yeni şeyler oldu...

Ne dersiniz ?