''Sen önüne bak milletten sana ne, ayrıca ne kadar saçma bir cümle "bu erkek kulların oruçlarına yardımcı olsanız ölür müsünüz" ee oruç bitince ne olcekkkk! .. hem iki kişiyle mi tutuluyor oruç, yardım isteniyor!.. HASBÜNALLAH.....
Kişisel fikirlerini kendilerine göre paylaşan ve bunu doğru görenlerin paylaşımları sevmiyorum... Kaynaklara dayalı olmalı yazılanlar (hele dini paylaşımsa) ..''
Sevgili okurumun eleştirisine cevap vermeye başlarken, altı çizilmesi gereken bir şey de; ''milletten sana ne'' cümlesi. Bekara eş boşamak ne kolay diyerek tebessüm ettim.
İslam'ın bu ümmeti ümmet yapan en önemli özelliğimiz olarak diğer ümmetlerden farklı kılan, kötülüklere kayıtsız kalmadan, imkanlarımız ölçüsünde engelleme görevidir. Din buna emr-i bil ma'ruf, nehy-i ani'l münker der, pek çok ayet/hadis var.Milletten sana derken, sen etkilenme anlamında söylediğinizin farkındayım. Ama dediğiniz gibi olsa, Allah kadına tesettürü farz kılmazdı. Kadına, kadın olmasından dolayı bir çekicilik, erkeğe de, bu çekiciliğin cazibenin çekim alanından etkilenmeme sınavı verilmiş. Hikmetleri de sayılamayacak kadar çok. Hiç bir sınavda, insanın önüne boş kağıt koymuyorlar...
Kadın dünya hayatının ziyneti, süsü.Ölçüler de belli.Dünkü yazıma, yine çok değer verdiğim bir arkadaşım da şu maili atmış :
''Yazılarına ben de eleştiri yapacağım.
Bloğunda 12. yazın çok güzel olmuş,
Tebessüm ederek okudum.
Hemcinslerime ben de kızıyorum valla, çok haklısın aslında
Bayan olduğum halde benim bile gözüm kalıyor...''
Ah bir de erkek olsanız, o zaman daha iyi anlardınız hal-i pürmelalimizi...
Benim gibi bekar erkekler bir yana, evli erkekleri de geçtik. Görüldüğü gibi, kadınlar bile kendi hemcinslerine kayıtsız kalamıyorlar.Ah ah diyorum sadece...
Hadiste geçtiği gibi :'' Ahir zamanda kadınlar, giyinik çıplak olacaklardır.Cennetin kokusu 500 yıllık mesafeden alındığı halde, vallahi onlar kokusunu dahi alamayacaklardır.'' Büyük ikaz..!
Çarşılar pazarlar erkek gözüyle bakınca çırılçıplak. ''Sen önüne bak'' demek sanıldığı kadar kolay değil. Birine bakmadın, diğerine bakmadın, eh biz de can taşıyoruz. Hele benim gibi bekar erkeklerin bundan etkilenmemesi mümkün mü ?
''Oruç bitince ne olacak'' sorusuna da kısa cevap verip asıl konumuza girelim. Oruç bitince de haramlar/hükümler elbette devam edecek. Ama bir sultan geldi. Onbir ayın sultanı şehr-i ramazan diyoruz.
Sultan, emrine, buyruklarına uyulandır.İstekleri yerine getirilendir.Senenin diğer ayları berbat geçiyor diye, bu ayda öyle geçsin denilemez. Diğer aylarca alkol alıyorum, bu ayda da içerim demek, hem hürmetsizliktir, hem de akılsızlıktır.Ki genel olarak koyu alkoliklerin dışında, içki içenler bu aya hürmeten tutarlar kendilerini.
Aynen bunun gibi de, diğer aylarda zaten seksi geziyorum, bu ayda da gezsem ne olur diyen bir kadın, öncelikle gelen misafiri (oruç ayını) incitmiş olur ve fırsatları tepmiş olur,(önceki yazımda oruca hürmetin kazandırdıklarından söz etmiştik) sonra da, -işte konumuz olan- biz erkeklerin ibadetini güçleştirmiş, zora sokmuş, yer yer sevabımızı yemiş olarak, bizlere ''yardımcı olmamış olur.''
Aslında bu cümlenin anlaşılmayacak bir yanı yok.
Mezkur yazımda ne demişim ve her zaman arkasındayım :
"Be mübarekler, erkek olmadığınız için anlamanız zor ama empati kurun.Hiç değilse bu ayda, biraz açmasanız bazı yerlerinizi..!
Mini etekler, açık omuzlar, iç çamaşırlarını gösteren kıyafetler.
Böylesi önemli, ciddi ibadet maratonunda, bir aycık özenli olsanız, erkek kulların oruçlarına yardımcı olsanız ölür müsünüz ?"
İslamda pek çok ibadet vardı ki, ''iki kişiyle mi tutulur oruç demişsiniz'' evet toplumla birlikte ifa edilir/tutulur.
İslam, ferd dini değil, sosyal, toplum/cemaat dinidir ve buna çok önem vermiştir.
Esası da, ''yardımlaşma, dayanışma, cemaat üzerine bina edilmiştir.''
Esasen İslam'ın Medide'de devlet halini alışının temelinde de bu vardır. İslam şeriatine göre devlet, halkını günahlardan koruyan, günahları yasaklayıp engelleyerek, teb'asını zorla cennete sokan ilahi bir sistemdir ve hiç bir rasyonalist ideoloji/sistemle uyuşmaz.
Zira birinde vahiy, otorite Allah, Peygamberi ve Peygamberin vekili halifedir.
Diğerinde akıl/heva esasına dayanan, dini kural tanımaz, seküler, Allah'tan bağımsız bir yapı vardır ve insanlara hoş gelen aslında boş bir cümle vardır : ''Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir'' diyerek, Hakimiyeti Allah ve Peygamberinden gasp etme vardır..!Buna dikkat !
Zaten çatışma, tam da bu noktada çıkmaktadır. Birinde tek uyulan, örnek önder Hz. Peygamber (sav) iken, diğerlerinde onun yerine geçen ve adeta putlaştırılmış çağdaş liderlerdir!
Kur'an buna iki yol der ve Kur'ana baktığınızda, şirk; Allah ve Peygamberinin davet ettiği düzene karşı gelenlere açık bir tehdit ile hemen her surede yer verilir.
Yardımlaşma kelimesinin çeşitli ve geniş açılımı vardır.Mesela bir ayette : '' Ey iman edenler! Eğer siz, Allah'a (O'nun dinine, Peygamberine ve O'nun yolunda olanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder de ayaklarınızı sabit kılıp kaydırmaz.''(Muhammed suresi:9)
Allah'ın haşa yardıma ihtiyacı yoktur, bu mecaz bir ifadedir, uzun tefsirine bakarsınız.Bunu yapmak kişinin kendisine cennet adına yardımıdır. Ama bu ayette görmemiz gereken, iman eden dinde kardeşlerin birbirine dini yaşamada''yardımcı'' olmaları gerektiği hakikatidir.
Bir diğer ayet zaten bahsi geçen cümlemi tam olarak tasdik etmiş olacak:
''...İyilik etmekte, kötülüğü önlemekte birbirinizle yardımlaşın! Günah işlemekte, zulümde, haddi aşmakta yardımlaşmayın!...''(Maide 2 )
Yani benim dini yazılarımda ''kişisel bir fikir'' yok çok şükür.Bakmayın çok ayet ve hadise yer vermediğime,gerektiğinde şekil bir A'da görüldüğü gibi yazılarımı ayet ve hadislerle de destekleyebilirim. Yukarıdaki ayet o kadar açık ki, üzerine ekstra açıklamaya sanırım gerek yok, yazı uzun olmasın.
İslam bu, sosyalleşme dinidir.Hristiyanlar gibi ruhbanlık yasaklanmıştır.Hep birlikte yaşanan capcanlı bir dindir İslam. Bu yüzden insanlara güler yüzlü olmak, güzel söz, selamı yaymak, yolda insanlara eza veren şeyleri kaldırmak çok övülmüş, çok sevap denilmiştir. Bir hadiste ''İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır'' buyrulmuştur.
O sosyal hayatta olan hatunlar da, hiç değilse ramazan da bir aycık, erkekleri çeken yerlerini örterek, orucu sakatlamadan tutmalarına ''yardımcı'' olurlar.Hayırda yardımlaşmak övülmüştür. Bu şuna benzer, çarşıya çıktım, adam döneri takmış ortada; mis gibi kokuyor.Vallahi bu hayasızlığı, ben oruç ayı tanımam deyişi, kadınların açık halinden de beterdir. Açık lokantalar var ama en azından dışarı bir şey taşmamış, perdelerle kapamışlar, hadi hasta yolcular gider yer dersin. Ama bu, açıktan dışarı takmış döneri, yuh yani..!Resmen Müslüman mahallesinde salyangoz satmak. Neyse ki artık Müslümanlar epey evrildiler (!) bizim çocukluk zamanlarımızda duyardık, ramazanda bu tip yerleri uçururlardı...
Sanırım işbu ''yardımlaşma''dan kastım anlaşılmıştır.
Artık yorum yapmadan bir iki misalle yazımı bitirmiş olayım. Yazılarıma ilgi duyan, takip eden, paylaşan herkese gönülden teşekkürler.Her konuda, olumlu-olumsuz tepkilerinize açığım.
Enes (r.a.)den rivayet olunduğuna göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Din kardeşin zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım et."
Bir adam:
-Ya Resulallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zalimse ona nasıl yardım edeyim, söyler misin? dedi. Peygamberimiz:
"Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursun. Şüphesiz ki bu ona yardım etmektir" buyurdu. (Buhari, Mezalim 4)
''Din kardeşine yardım edenin yardımcısı, Allah-ü Teâladır.''(Müslim)
Resûlullah’ın (SAV) hizmetkârı ve Ehl-i suffe’den olan Ebû Firâs Rebîa İbni Ka’b el-Eslemî radıyallahu anh şöyle dedi:
“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte gecelerdim. Abdest suyunu ve öteki ihtiyaçlarını ona getirirdim. Buna karşılık bir keresinde bana:
- “Dile (benden ne dilersen)” buyurdu. Ben:
- Cennette seninle beraber olmayı isterim, dedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Başka bir şey istemez misin?” buyurdu. Ben:
- Benim dileğim bundan ibarettir, dedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Öyleyse çok namaz kılıp secde ederek, kendin için bana yardımcı ol!” buyurdu.
Müslim, Salât 226. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 22; Nesâî, Tatbîk 79