Gül kokusuna hasret yüreklerimiz..
Koku almaz oldu içimiz..
Güller şimdi mahzun..
Biz sefil..
Biz günahkâr, bizler mücrim..
Bugün..
Sen'in (sav) gecen..
Hani Sidre'de kardeşin Cibril,
Buradan öteye bir adım atarsam yanarım dediğinde,
Ben ne ile geçeceğim diye sorduğunda,
''Ben de olmayan bir şeyle Ey Şanlı Peygamber:
- Aşkla..''
dediği andan beri, biz aşkı karanlıkta fil bacağına anlam yükleyenler gibi, yükledik şehvet basamaklarımıza..
Bu yüzden bizimkisi ''akıl tutulması'', senin ki Ey Nebi ''aşk'', sana hayran yaşayan mecnunlarının ise ''akıl sarhoşluğu'' idi..
Bu yüzden en büyük melek bile o çizgiyi geçemedi..
Oysa ey gölgesi olmayan Nur (sav) Aşk Sendin, Habibtin..
Sevgililer sevgilisiydin..
Bilinmezlikte, zamansızlıkta, mekânsızlıkta, kelamsızlıkta..
Allah (cc)'a misafir oldun..
Sırlar aleminde, kâinata âlem oldun..
Adına mi'rac denildi ve oradan bizlere, bizi de göklere çıkaracak ''uçan halı'', seccadelerimiz hediye edildi..
Mi'racın kutlu zaten, bize de o kutlu geceden konfetiler düşerse; bizler de nasibimize düşen ile, Sonsuzluk sabahının maverasına açan bahtiyarlar olabileceğiz..
Sonsuz zerreler adedince âli pak ruhunun önünde tâzimle, günâhlâr dilimizin selamlarını kabul buyur, lûtfeyle, kerem eyle..
Aşkın mübarek oldu..