10 Haziran 2016 Cuma

Mevila / Gül Tanrıverdi

İkindi ezanları okunurken,Mevila kapımı tıkladı.

Kargodan gelecek olanı bilmenin heyecanı ile kapıyı açtım.

Her zaman yaptığım gibi kitabın önce arka kapağını okudum.

''Gül'de Tanrı vergisi bir saflık,masumiyet ve duruluk var. Bir öyküleme yeteneği ve ısrarı...'' diye başlayan sunum da, yazarın soy isminin kullanılmadan bahsi ile,önce bildiğimiz gül bitkisi sanmam kısa sürdü, daha sonra bu samimi sevecen sunumun sahibinin, yazarın hocası Sadık Yalsızuçanlar'a ait olduğunu anlıyorsunuz.

Kapağı açınca ilk sayfada yazar tarafından ''...Mevila yolculuğunuzun  güzel geçmesi dileğimle...diye adıma kitabın imzalanmış olduğunu görünce bir ilki de yaşamış oldum.Sanırım tevafuken yazar yayınevine uğramış ve kitap isteklerini görünce böyle bir güzellik yapmış olmalıydı.(Kendisinin bu yazımdan haberi olur mu bilinmez ama teşekkür ediyorum.)

Kitap fuarlarına zamanım olunca giderim ama hiç bir zaman sevdiğim bir yazara kitabını imzalatmak kısmet olmadı,sanırım buna pek de önem vermedim.

Şimdi bunun okuyucunun kendisini ''özel'' hissetmesine ve yazar ile daha yakın bir bağ kurmasına sebep olduğunu fark ediyorum.

Artık daha iyi anlıyorum, gençlerin pop şarkıcılarına ya da futbolculara imza attırma meraklarını.

İlk okumada, 102 sahifelik kitabı yarıladım. Sonra iftar vakti yaklaştığından mola verdim.

Mevila, ''Allah'a yürüyüş'' seyr-i ilallah... Anlamı bu imiş.

Gerçekten, günlük,hemen herkesin yaşayabileceği olayları Sadık hocanın da ifade ettiği gibi, hikayeleştirebilmek, öykülemek;bunu yaparken de düşündürebilmek ayrı bir yetenek. Mevila belki de kökleri itibariyle inziva ile de ilgili olabilir. Çünkü kitap içinize inziva tohumu da ekiyor. Ve mavera özlemi...Ötelerin ötesine,geldiğimiz yerlerin hasreti. Dünya gurbeti...

Bu kitapla biraz da çocukluğuma gittim, Kızıl Zindanlar romanı, sonra Ş.Yüksel Şenler'in Huzur Sokağı...

Çocuğunuzun okuma alışkanlığı kazanmasını istiyorsanız eline roman ya da hikaye kitabı verin.

O yıllardan sonra hiç roman,hikaye okumadım. Belli bir seviyeden sonra zaman kaybı gibi geliyor insana. Daha ciddi, entel dantel kitaplarla, dini/fıkhi ve tasavvufi kitapları harmanladım

Son dönemde dini olmayanların da çok da gerekli olmadığına karar verip, kitap konusundaki hassasiyetim ''zamanı akıllıca ve en faydalı olana hasretmek adına'' çoğaldı.

Sonra mı, sonra gözlerim gözlüksüz iş görmez olunca okumadan da soğudum. Kutsal Kitabımız Kur'an ve Kütüb-i Sitte, artık okumaya çabaladığım iki eser. Kur'anı Arapçasından çok akıcı okuduğum söylenemez. Hele biraz ara verip, Yasin'den Yasin'e elinize alırsanız, bu mübarek Kitap size adeta küser ve diliniz tutukluk yapar.



Güya Mevila'dan bahsediyordum. Necip Fazıl'ın  ''O ve Ben '' eserine benzedi. Orada Üstad, ''O'nu anlatacaktım, yine kendimi anlattım..'' gibi bir şey söyler ya öyle olmadan sadede geleyim.

Ne diyordum, yıllar sonra içinde 16 kısa ve hiç sıkmayan, lezzetle tebessüm ettiren,düşündüren eseri az önce bitirdim. Her hikâyede durup kalıyorsunuz, diğerine geçmek için sabırsızlanırken, okuduğunuzu sindirmek için gökyüzüne bakmak oradan maveraya uçmak istiyorsunuz.

Bir de canınız hikaye ya da günlük yazmak istiyor. Hocanın takdim yazısına daha da katılıyorsunuz, yazarın masum, çocuksu,sevgi dolu iç dünyasına misafir oluyor, kitap bitince acaba şimdi, içindeki sayfalara neler yazıyor,neler yaşıyor diye merak etmekten kendinizi alamıyorsunuz.

Kitap ''Satılık Hikâyeler'' ile başlıyor ve bence iyi bir sıralama. Pazarda hikâyelerini satan çocuk ile başlayan o enfes tablo. İlerleyen sayfalarda Murat'ın takibi derken, ''Gece üstümü örtmüyor'''un ardından, insanın tüylerini diken diken eden ''Tuhaf bir adam.''

Mevila yolculuğumun kitaptaki izdüşümünden ipuçları verdim. Okunmasını, hediye edilmesini tavsiye ediyorum. Şehrinizin kitapçılarında bulamazsanız diye işte size ulaşım imkânı :

Peon Kitap Tel : 0 216 330 13 10   atlantisyayinlari@gmail.com



Bereketli cum'alar.