''Her şey gönlünüzce olsun''
- Gönlünde Allah kaygısı var ise olsun..!
- Allah kaygısı ne demek hocam?
Allah'ın rızasını gözetmek, Onun muradınca nefes alabilme cehd ve gayreti.
Bu gayretin vecde bürünerek, haşyet kapısından içeri aşk ummanına düşmek...
Senin anlamadığın şeyleri yazmak bana ne kolay, ya uygulaması, ya yaşaması...
Ya o gönlü Allah'ın ''boyası ile boyamak'' (1) Allah'ın nuru ile nurlandırmak. (2)
Bu da salt bilgi ile ve tek başına olacak bir şey değil, öyle olsa, aklımıza gelen onlarca tasavvuf yolunun büyükleri soluğu bir mürşidin kapısında almazlardı.
Düşünsene, Hüdayi hazretleri zamanın meşhur kadısı idi, mürşid kapısında (Üftade hz.ks) tuvalet temizledi, sokaklarda ciğer sattı, ta ki enaniyetin, varlığın var'ı, böylece değirmen taşında ezilir gibi un ufak olsun da, gönül olması gereken yere gelip, nefsin galebesinden kurtulup ''mutmain''(3) olsun.
Sonrası razı oluş basamaklarında Hakkın tecellilerinde deveran ve halk içinde Hakla birlikte oluş sırrında, Haktan aldıklarını halka sunuş...
''..göğüslerde olan kalpler körelince...'' (4) değil bunları yaşamak, yazılanları bile anlamak mümkün olmaz. Din ile ilgili hiç bir söz duymak istemez, okumak istemezsin.
İnsan ne kadar teveccüh ederse bu yola, o kadar anlar ve nasiplenir. Herkes kabı kadar doldurur.
İtminan olmuş, daimi bir huzura erişmiş gönül yani kalbin gıdası da, Allah'ın zikridir. ''Kalpler ancak Allah'ın zikri ile itminan bulur,'' (5) yatışır, huzura ve ilahi lezzetlere erişir. Çünkü ''hakiki iman ehli oluşun temel özelliği Allah anıldığında, kalplerin titremesi'' (6) diye tavsif buyrulmuştur.
Allah kulun suretine bakmaz, kalbine,niyetine bakar.
"İnsan vücûdunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücut düzelir, o bozuk olduğunda bütün vücut ifsâd olur. İyi bilin ki, işte o et parçası kalbtir" (6)
Bu sebeple Sevgili Peygamberimizin (sav) sıklıkla ''selim kalp''için dua ettiğini görürüz. (7)
Bizlerin dahi dilimizden düşürmememiz gereken çok önemli dualardan biri de şudur :
"Allahümme Yâ Mukallibel Kulûb Sebbit Kalbî Alâ Dinike''
"Ey kalbleri hâlden hâle çeviren Allah'ım, kalbimi dinin üzere sabit kıl" (8)
Gönül, Allah'ın mümin kulunun nazargahi ilahisi olan sırlar ve iman evidir, orada nefse yer yok. Kibre, benliğe yer yok. Şüpheye,itiraza yer yok.
İman nurunun önüne bulut olacak küçük-büyük her tülü günah, kalbe leke bırakır, büyümesi gerçek tehlikedir ve kişi kendisine çeki-düzen vermez tevbe ile o pasları, lekeleri yıkamazsa, Allah korusun kalbin mühürlenmesi ile sonuçlanır. (9)
Allah ezeli ilmiyle kullarını bildiği için, kalplerini mühürledikleri de vardır. ''Doğrusu onların kazandıkları günahlar, kalblerini kaplamıştır.'' (10) Günahların en büyüğü ve (imana dönmedikçe bağışlanamaz olanı ise) şüphesiz ki şirktir...(11)
Kalbin mühürlenmesi kulun kesbidir. Kul hür iradesi ile yolunu seçer, Allah-u Teala'da (rızası olmaksızın) fiileri yaratandır. (12) Dünya imtihanın sorularının cevapları da kabirden başlayarak mahşer yerinde neticelenir. Çok insan hem iman etmez, hem Allah'a ve kutsala saygısızca hakaretler eder, hem de maddi refah içinde yüzer ve kendisinin statüsünün, fikrinin böylece haklı olduğu zannı ile yaşar. O kişiler keşke Allah'ın mekrinden haberdar olsalardı! (ve mekeru ve mekerallah, vallahü hayrül makirin) (13)
Halbu ki, ''Mü’minler korku ve endişeyle ibâdet ederken, kâfirler güven içinde günah işlerler.'' (14) Bu sebeple insan olarak, günahlara düşsek bile, o günahı işlediğimiz anda, bu durumdan hoşnut olmamalı, olmuşsak da tevbe ile hemen üzülmeliyiz. Zira ''Gülerek günah işleyen, ağlayarak Cehenneme gider!'' (15) Madem ''Pişmanlık tevbedir.'' (16) buyruldu, o zaman hüzünlü bir gönül ile bağışlanma o gönlü günah kirinden arındıracaktır.
''Hüzünlü, gönlü kırık kimse, Allah’ın himâyesine girer, her türlü hayra mazhar olur.'' (17)
Yazımı uzun tutmak istemedim ama özetlerken bile sanırım uzadı. Sonuç olarak ''her şey gönlünce olsun'' diye ağız alışkanlığı ile söylediğimiz söze bundan sonra şu görünmez niyetimizi de ekliyoruz. Her şey Allah'ın rızasına uygun olsun inşallah. Gönlün Allah'ın nuru/zikri ile dolsun.
Aksi durum her şey nefsin/egonun bitip tükenmeyen arzuları ve şehvetlerine uygundur.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi, yazmakla, yazdığı gibi olup, anlamak bambaşka şeyler. Mübarek onbir ayın sultanı geliyor, bu fukara Murat'ı bir kırıntıcık insan eyleyince böyle ''hoca'' gibi makaleler çıkıyor.
Bunlar hep Ramazan-ı Şerif'in eserleri, esintileri,güzellikleri.
Allah'ın gazabından emin olmadığımız gibi, Allah'ın azabından Allah'ın merhametine sığınıyoruz.
Hangi halimizin, günahımızın, iç geçirişlerimizin Mevlayı gazaplandıracağını bilmiyoruz. Aynen bunun gibi, hangi iyiliğimizin, iç çekişimizin Allah'ın rızasını celb edeceğini bilemediğimiz gibi.
Duamızı tekrarlayarak noktalayalım:
"Allahümme Yâ Mukallibel Kulûb Sebbit Kalbî Alâ Dinike''
"Ey kalbleri hâlden hâle çeviren Allah'ım, kalbimi dinin üzere sabit kıl"
_______________
(1) Bakara : 138
(2) Nur : 35
(3) Fecr: 28
(4) Hac suresi : 46
(5) Ra'd : 28
(6) Buhari
(7) Buhari
(8) İbn Mace
(9) Tirmizi
(10) Mutaffifin, 14
(11) Nisa; 116
(12) Elmamlılı tefsiri
(13) A'raf : 99 ; Mü'minun: 55-56
(14) Hasan-ı Basri kuddise sirruh.
(15) Ebu Nuaym
(16) İbn Mace
(17) İbn Asakir