Dağılmışlıklarımızı toplamak için gelir Ramazan- Şerif...
Her yıl böyle olur zaten...
O gelir bizi derler toparlar. Disipline eder, daha Türkçesi biraz adam eder.
Sonra biz onun ardından sanki haramlar mübahmış gibi dalarız dünyanın nefsimizi tatmin eden lezzetlerine...
Bu ay, gelişiyle bize bizi gösterir, öyle bir ayna olur ki, yalanın kırıntısı yok.
Vicdanımızı parlatır, öyle keskin olur ki, kendimize ait ne kadar fazlalık, israf edilmiş aşırılıklarımız varsa, törpületir...
İlk günler nefsimiz içeride bas bas bağırır. Kendisine güç verecek materyaller bir bir elinden alınır.
İstediği zaman istediğini yiyemez, içemez, güçten düşer. Cinsel dürtüleri dumura uğrar ve feryat eder: ''hayat bitti beni kabre koydular!''
İftarda sevincimize ortak olur sinsice. Biz Allah'ın bize olan emrini başardığımız için huzurlu sevinçliyken, o tek kişilik orucumuza beş kişilik iftar yaptırma derdindedir.
O zaman anlarız ki, yine yeni bir sınav var, rahat durmayacak. Disiplinimizi bozmak, sekteye uğratmak isteyen sinsi bir düşman yine sahnede!
Dağınıklarımız toplanacak ya, hazır şeytanların büyükleri de zincire vurulmuş. Bu kez günahlarımıza, suçlarımıza şeytanı bahane edemeyeceğiz. O ve ben var...Nefs ve ruh...
Günler ilerledikçe, insan/kul olarak aslında ayarlarımızın nasıl da kaçtığını, bozulduğunu anlarız. Fabrika ayarları dedikleri şeyi, Ramazan- Şerif yapar bize...