25 Nisan 2020 Cumartesi

''Sünnetin ihyası, ''Rasulullah peynir mi yedi, karpuz mu yedi?''


''Sünnetin ihyası, ''Rasulullah peynir mi yedi, karpuz mu yedi?'' meselesi değildir! Sünnetin ihyası Kur'an-ı Kerime tabi olmaktır!''

Doğrusu bu cahilane söz gerçekten İsmet Özel'e mi aittir, bilmiyorum.

Burada bilinen şeyleri alt alta sıralamayacağım. Her Müslüman zaten bilir ki İslam'ın önce gelen iki kaynağı Kitap ve Sünnet...Sonraki gelen kaynağı İcma ve Kıyastır. 4 mevsim gibi dinimizin kaynağı da 4'tür. Bizatihi Kur'an bizi Resulullah sallahü aleyhi ve selleme yönlendiriyor. Bununla ilgili bu blogda sayısız ayet paylaşmıştım. (Bakınız: ''Kutsal kitabımızda Sevgili Peygamberimiz'' başlıklı yazım.)

Peygamberimizin sünneti, yani yaşamı ve tasdiki/takriri/onayı olan olaylar olmasa bizler abdest alıp namazı nasıl kılacağımızı, orucu nasıl tutacağımızı, haccı nasıl eda edeceğimizi bilemeyiz. Çünkü bunların açıklaması Allah'ın merhameti olarak Peygamberimize, yani ''içinizden bir elçiye'' bırakılmıştır.
O bir melek olsa, bize benzemediği, bizim gibi yeyip içmediği, uyumadığı için başından havlu atar, taklidi ve dolayısıyla yaşanması imkansız bir dinden söz ederdik. Kısaca meselenin fıkhi boyutuna özet işaret ettiğim gibi, Hz. Aişe (ra) annemizin Peygamberimizi (sav) soranlara cevaben buyurduğu: ''Siz hiç Kur'an okumaz mısınız? Onun (sav) ahlakı Kur'andı.''
Bu nasıl bir Kur'an okuması (!) ki İsmet Özel'e atfedilen cahilane sözü insana benimsetsin! Tersinden okursak; ''Sünnete tabi olmak, Peygamberi haşa es geçerek direk Kur'andan kendi kıt aklımızla anladıklarımızdır ki- ortada sahih din kalmaz- bu da bizi Buhari hadisine göre azaba düçar eder. Aynı zamanda Peygambersiz İslam hedefinde olan müstekbirlerin ekmeğine yağ sürer!

Bu kısa girizgahtan sonra fıkhi boyuttan hikmet boyutuna geçersek; ''Sünnetin ihyası'' denilen kavram aynı zamanda Kur'anın yani İslamın ihyası olarak, bazen ''en güzel ahlakı tamamlamak'' bazen ''elinden dilinden emin olunmak'' bazen ''asla yalan söylememek'' bazen de '' aldatan bizden değildir'' ihtarına muhatap olmaktır.

Bununla beraber sünnet-i seniyye, birilerinin sandığı gibi yalnızca hukuk, fıkıh, ibadet diye bildiğimiz kavramlarla sınırlı değildir.

Sünnet aynı zamanda aşktır.
Onun gibi -sallahü aleyhi ve sellem- insanlara şefkatli davranmak, yalansız hilesiz yaşamak, nazik ve temiz olmak, israf etmemek, insanlar arasında adaletle muamele etmek, gelmiş ve geçmiş günahlarının affedildiğini bildiği halde gece öpülesi ayakları şişene kadar namaz kılmak, kuşu ölen bir çocuğa taziyeye gitmek....Ve Onun gibi karpuz yemek, o karpuzu yerken Onu anmak. Karpuzun yanında peynir yemeyi tavsiyenin tıbbi hikmetlerine erişmek. Ve bazen de bazı aşıkları gibi, karpuzu çekirdekleriyle mi yedi, çekirdeksiz mi diye inceler incesi bir ruha erişip hiç yememektir. (Modern zamanların iğdiş edilmiş, izm ve felsefelerle dumura uğratılmış bulanık akıl sahiplerinin işbu hiç yememektir kısmına enaniyetle ve nefslerinin emini olarak nasıl burun kıvırdıklarını görür gibiyim.)

Bu, aşktır ki Hz.Veysel Karani gibi O'nun -sallahü aleyhi ve sellem- Uhud'da mübarek dişlerinin şehit edildiğini duyduğunda hangisi olduğunu bilemediğinden ağlaya ağlaya bütün dişlerini kanatmaktır!

Sünnetin ihyası başka, Kur'an-ı Kerim'e tabi olmak başka şeyler sananların yukarıda verdiğimiz örnekleri anlaması cidden nasip işidir!

Evet sünnetin ihyası, (Peygambere özel/mahsus olanlar müstesna olarak) Onun (sav) her yaptığını aşkla yapabilme vecdidir.

Karpuzdan, karakter yapısına, peynirden peynir gibi ak alınla insanlara şefkatle muamelesine kadar...

Sevecen, güler yüzlü, haşyet ve aşk ile, ihsan yani Allah'ı görür gibi yaşamaktır bu karpuzla peynir yemenin anlamı. Onun sallahü aleyhi ve sellem  hasretini çekmek, Onu sallahü aleyhi ve sellem özlemek, Onu anmaktır... Bu bir yangındır ki, bir karpuzun serinliğinde karpuzun sularına göz yaşı damlatmaktır. Bu bir sevdadır ki, hasırın izinin yüzünde olduğunu bilip, yumuşacık yüksek yataklarda yatarken utanç duymaktır! Bu bir mecnun işidir ki, O sallahü aleyhi ve sellem açlıktan mübarek karnına taş bağladı diye, oruçlu günlerde hiç değilse yakınmadan orucu ihya etmektir. 

Sünnet bir yoldur ki sonu aşka çıka...
Sünnet bir yoldur ki sonu kişiyi aşık ede...
Sünnet bir yoldur ki aşığı ol Maşukuna kavuştura...Sallahü aleyhi ve sellem...