İyiliklerine, "iyiliklerim" sahiplenme, malik sıfatıyla bakarsan gizli şirke düşersin.
Yapmak nasip olan iyiliklerini unutan bir mizacınla, yeryüzünden beklentinin en azı nankörlük görmemen, en fazlası vefa olmalıdır. Teşekkürü umursama, insan onu çabuk unutur.
İnsanın yaptığı iyilikler için müteşekkir bir muhatap beklentisi nefsini besler. (Köle pazarından köle satın almadın!) Allah sana verdi, sen de sende hakkı olana vereceksin...(Zekât başta olmak üzere bütün sadakalar, iyilikler böyle.) Ver unut! Ver unut! Verirken de az oldu diye sen mahcup ol, boyun bük.
Nankörlük bulaşmamış kalıcı bir teşekkür, vasat insana yeterli bir karşıktır.
İyiliği öncelikle kim için yapıyorsun?
-Allah teala rızası için...
Ve tabii bu da kendi özün için oluyor.
Çünkü bilmektesin ki Yüce Allah, razı olduğu cömert kulunu, cennetiyle ödüllendirir.
O zaman verdikten sonra kullardan-en fazla- bir kez teşekkürden başkası olmasın.
Bu da şu hadisin işaretine uymak içindir: "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez." [Tirmizi]
Ve illa bu teşekküre vefa, iyilik yapanı hatırlayınca dua ile anmayı eklemek zarif bir güzellik olur.