13 Ekim 2013 Pazar

Hayat ve ölüm içi içe...


Aldığımız her nefes bir hayat...
Ve aldığımız her nefes aynı zamanda bir ölüm !
Hayatla ölüm o kadar iç içe ki; her an doğanların ve ölenlerin olduğu şu dünya sahnesinde, artık ne doğum mucizesine, ne de ölüme; hak ettikleri ilgi ve ihtiramı göstermekten bile aciziz !
Sürekli bir koşturmaca...
Nereye...?
Ne için ?

Yaşadığımıza şükrediyoruz, çoğumuz...
Bir bedeli var, biliyor kimimiz !
Ve bilmiyor, anlamıyor çoğumuz !
Zaman hızla bizi öğütüyor değirmeninde..!
Her an hücrelerimiz ölüyor ve yenileniyor...
Milyarlarca kez...
Ama her an değişiyor ve yaşlanıyoruz.
Her an dönüşüyoruz biz faniler...
Toprağa, aslımıza dönüşüyor, ruhumuzu taşıyan ceset !
Bir yanımız, huylarımız, karakter ve asaletimiz bu yüzden göklerden ve göklere bakıyor.
Diğer yanımızsa, topraktan, toprağa bakıyor ve çamur gibi kötülüklerimiz bundan...
Yani her şey aslına rüc'u ediyor, dönüyor.
Kimin madeni altından ise, layık olduğu cennetlerden biri onu bekliyor...
Kimin maden de tenekedense, neylesin cehennem !
Cevherimizi altın ya da teneke yapma kabiliyeti  verilmeseydi ezelde, kendisi dışındaki her şeyi hatta Yaratıcıyı bile suçlandırırdı insan! 
Yine de suçlayanlar, soru, hesap soran bedbahtlar öylesine çok ki...

Aldığımız her nefes bir hayat...
Ve aldığımız her nefes aynı zamanda bir ölüm !

''He'' sesi ile, ''Hay'' hep diri bir Allah diyerek nefes aldığının bilincinde, daimi huzurda oluşla huzura erenler ile, Hay'dan geldik Hu'ya gidiyoruz sözünü, Hay-Huy şeklinde anlayanların; aslında Hay'dan geldik, Hu'ya gidiyoruz'u, hep diri,sonusuz olan Allah'tan geldik, yine O'na (Hu O demektir) gidiyoruz diyenlerin hayatı ve bu hayat içindeki paradokslar, med-cezirler.

Şairin  dediği gibi : 

''Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...'' (N.Fazıl)

Geçen gün uzun bir aradan sonra Beyoğlu, İstiklal caddesi, meşhur parkı vesaire gezerken aklıma gelmişti bu ''Canım İstanbul'' adlı şiiri...

Her günümüz, bir önceki gibi, benzer ya da geçen günü aratacak şekilde.
Oysa ''İki günü eşit olan aldanmıştır.'' 
Politika, trafik, hava raporları, paranın notları...derken ömrüm nereye..?

Gaflet gözümüzde perde,
Gaflet yolumuza pranga...
Bir aldanışla geçiyorsun ömrüm!
Geceler aşıklara ayrı bir dünya,
Tarifsiz lezzet, sonsuzluk kevserinden damıtılan,
Biz gibilere de zaman yiyen hortum !
Ah nefsim, bir an kadar havlamasan..!