24 Mayıs 2014 Cumartesi

Merhamet...

Merhamet...
Yazarken bile ''burnunun direği sızlamalı'' bir insanın...

Bir diyaloğa en çok yakışan belki de ilk önce odur. Yanında adalet de oldu mu, kalite var demektir.

Merhameti olmayana insan demem ben...

Şu var ki, söz gelimi bir aşkta, birinde aşk yerine merhamet varsa, yani taraflardan biri, acıma hissiyle o ilişkiyi ya da evliliği sürdürüyorsa, bu kişinin hem kendisine, hem de karşısındakine yaptığı/yapacağı büyük bir kötülük olur.

Merhametin maraza evrildiği alanlardan biri de budur.

Aşka aşkla cevap vermek yerine, gizli bir merhamet, ihanettir.

Yazık hayatlara bir örnek olabilir ancak...
Allah kimsenin başına vermesin. Başa gelince merhameten mi devam edilir, yoksa nokta mı denilir; gerçekten zor bir imtihan. Böylesi bir durumda olmadım mı hiç, evet gençliğimde okul yıllarında; beni seven aşık kıza; ben de ''merhameten'' kıyamadığım için ilgisiz kalmamıştım ve zaman içinde o kişi de, kendi kalbine benzer bir kalp göremediği için bendeniz de, ayrılmıştık.Çocuktuk, çocukçaydı...

Bir daha bu duruma düşmemeye söz vermiştim kendime, işi baştan sıkı tutmaya çalıştım bir daha.
Merhametin bu çeşidi gerçekten her iki tarafa da zarardan başka bir şey değil çünkü.

Bunun dışında bir ilişkide, evliliklerde seven taraflar arasında olmazsa olmazlardandır merhamet...
Korumacı..
Çocuğunu korur, kollar gibi...
Koltuk üstünde uyumuş mu ?
Hemen, usulca öper gibi, örteceksin üstünü, üşümesin...
Uyandırmadan, uykusuna kıymadan...
Bir baba şefkatiyle...

''Merhameti olmayana, merhamet edilmez'' hadisi ile (sav) yazımızı noktalayalım.