Geçen gün okuduğum kitapla, hep sorulan ve genelde herkesin merakı olan bir sorunun (tahmin ettiğim gibi) ilmi cevabını okumuş olmanın mutluluğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Malum, yüksek dağlara, çok eskilerden, MÖ. dayanan, insan yüzlerinin heykellerinin yapıldığını görmüşsünüzdür.
O günkü teknoloji ile...diye başlayan muhabbet, ''Tanrıların Arabaları'' gibi isimli salak kitaplara, Mısır piramitlerine kadar gider. Piramitler insan (köle) eliyle yapılmış da, yüksek dağlara o günkü imkanlarla, daha doğrusu imkansızlıklara nasıl, ne ile çıkıp da, o heykelleri yapabileceksiniz. Hayır o tür kitapların uydurdukları gibi, uzaydan birileri gelip yapmadılar. Ben Piri Reis'in bugünkü dünya haritasına paralel-meridyen olarak çok yakın çizimi için de, ya cinlerden yardım aldı, ya da ilahi bir TV önüne kondu bakarak çizdi demiştim. Başka açıklaması yok, insan dünyayı gemiyle gezse de, o haritayı çizemez.
Gelelim heykellere işte açık ve net cevap size :
"Hz. Süleyman'ın etrafında, içerisine ifritlerin de bulunduğu bir istişâre heyeti var. Meseleleri onlarla tezekkür etmekte, fikirlerine başvurmaktadır. insanlar tarafından sesi işitilmeyen karıncaya varıncaya kadar hayvan ve kuşların dilini bilmektedir. Rüzgâr emrindedir, O'nun istediği yere kısa zamanda götürmektedir. Cinler, Hz. Süleyman taleb edince kaleler, heykeller, büyük havuzlar, çömlek tencere gibi yemek kapları, yerden kalkmayacak büyüklükte ağır kazanlar yaparlardı"
(Sebe suresi: 13)
Hz. Süleyman devrinde heykel haram değildi. Peygamberlerin ve diğer salih ve veli kimselerin heykelleri yapılır, hak onları görerek onların iyiliklerini hatırlar, kendileri de onlar gibi olmada gayrete gelirlerdi. Malum her Peygamberin şeriati, inanç esasları olarak aynı olmakla birlikte, haram ve helal konusundaki imtihan sırrı farklılık arz edebiliyordu. Yani bugün biri heykel ve bütün canlı resmini çizerken, Hz.Süleyman (as) müsaade ediyor ve yaptırıyordu diyemez. Haram ve helal konusunda artık son ekmel dinin Peygamberine (sav) uymak mecburiyetindedir ve tabi Kur'an'a...
O devirde yüksek dağlara, heykel yapma işi, cinlere aitti; onlar için bunu yapmak çok kolay ve çabuk bir şeydi.
Yine eşyanın saniye içinde büyüklüğü ve ağırlığı ne olursa olsun, uzak yerlerden, ülkelerden nakli (ışınlama) da uygulanan bir hadise idi.
Hz.Davud (as) ve Hz.Süleyman (as) devrindeki bilim, teknoloji ve sür'at'e günümüz insanlığı halen erişmiş değildir ve sanırım erişemeden de, kıyamet kopacaktır, vallahu alem...