18 Kasım 2016 Cuma

İzlenesi...


İnsan ne zaman öleceğini bilmek ister mi...? Ya da kaçımız bunu samimi olarak bilmek isteriz.
Bir yanıyla bakınca büyük avantaj gibi, diğer yandan ölümüm o itici, soğuk yüzünü her an düşünerek her anı kâbusa çevirmek..? Kimler için tabi...

Ölümün acı ve sıkıntılık bir şey olduğunu düşünenler,aynı zamanda başka bir dünyaya doğum olduğuna da iman etmişlerse, ürpertici bir korku dışında paniklemezler...

Hele, buradayken, Yaratan ile güzel ve iyi bir irtibatları olanlar için şeb-i aruzdur.

Ölümü yok oluş sananlar içindir asıl, ölüm zamanını bilmenin huzursuz ediciliği...

Hz.Mevlana ne kadar güzel söyler bir rubaisinde bilirsiniz :

''Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? 
Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun? 
Hangi kova kuyuya salındı da dolu dolu çıkmadı? 
Can Yusuf’u ne diye kuyuda feryad etsin? 
Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç...
Zîrâ senin Hayy u Hû’yun, mekânsızlık âleminin fezâsındadır.''

İnsanın kuyruk sokumunda asla yok olmayacak tohumu (acbüz-zeneb) yani cip'i var ve bu tohumla yeniden dirilecek...

Belki bazılarımız ne zaman öleceğimizi bilmek isteriz. En azından bendeniz öleceğime yakın 3-4 gün öncesinden kesin olarak bilmeyi çok isterdim...

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?

*
O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,
Azrail’e hoş geldin, diyebilmek de hüner...

*

Ufka bakarlar; ölüm uzakta mı uzakta...
Ve tabut bekler, suya inmek için kızakta...
Sultan olmak dilersen, tacı, sorgucu, unut!
Zafer araban senin, gıcırtılı bir tabut!

N.Fazıl Kısakürek