4 Ocak 2019 Cuma

''Çünkü insan, bastırdığı duygunun esiri olur.'' Cahit Zarifoğlu


''Acını yaşa
Öfkeni de yaşa
Ve seyret
Kendini sakın bastırma
Öyle suyun üstünde akan yaprağa bakar gibi bak
Uzanıp onu almaya kalkışma
Kendini suçlama, başkalarını da suçlama
Olacak olandan kaçınamazsın.
O yüzden hiç bastırma kendini
Baskılama
Çünkü insan, bastırdığı duygunun esiri olur.'' Cahit Zarifoğlu

Çok basit bir dil kullanarak özetlersem; Frued ve kızı Anna çocuklar üzerinde araştırma ve deneyler de yaparlar. Anna Londra'da kreşler açarak çocukların istediği ne varsa verilmesini sağlar. Ego, süper ego baskılanmayacak, ne isterse vererek özgülüğün, dahası mutluluğun (!) doruklarına ulaşacaklardı. Kısa zamanda tam aksi oldu. Çocuklar her şeye kolay ulaşmanın şımarıklığı ile disiplinsiz ve sorunları artan varlıklar haline dönüştüler. Anna'nın (dolayısıyla babası ve hocası Ferud'un) bu kuramları çökmüş oldu. Buradan Frued'un yeğeninin öğrendiklerini daha sonraki yıllarda nasıl reklamcılık alanında sömürü odaklı tüketim toplumu çerçevesinde, kapitalizmin emelleri için kullandığı konusu bahsi diğer önemli bir konu. Reklam sektörünün algılarımıza, bilinçaltımıza (psikolojik danışmalanlar eşliğinde) hitap ettiğini bilmemiz yeterli olsun.

Bu girişten sonra şiire dönelim. Elbette insan acısını, öfkesini ''zamanında ve dozunda'' yaşayacaktır. Bunu baskılamak, frenlemek, ötelemek, ertelemek insan ruhunda hasarlar bırakabilir. Acı yaşanır, sonra geçmişe terk edilerek,üzeri yeni gelen anlar,günler ile örtülür.
Öfke konusunda da, uzmanlar öfkenin atılımı için spor müsabakalarına gitmeyi, evde müzik eşliğinde sesli şarkı söylemeyi bağırmayı salık veriyorlar.

Her insanın kendisini suçlayacağı yanlışları vardır, olabilir, olacaktır da...Beklenen, zaman yani yaş ilerledikçe bu yanlışların minimuma düşmesidir. Olacak olandan kaçamamak konusu da yine ayrı bir bahis. Kader; bizim toplumlarımızda çok doğru anlaşılmış bir konu da değil.Uzun yıllar önce bir kadın, kötü yolla bedenini satan bir kadın için, ''kadının ne suçu var, ne yapsın kaderi öyleymiş!'' demişti!
Kader konusunda yanlış bilgi sahibi olmak, ait olduğumuz dünyayı her alanda geri bıraktı desem yanlış olmaz. Oysa gerçek kader anlayışı bana tedbirli,akıllı olmayı öğütlerken, çalışmaksızın bir şey elde edemeyeceğimi de ihtar ediyor. Elimden gelenin, en iyi,en doğrusu ve en güzeli yaptıktan sonra; olacak olandan kaçamazsam kader vuku bulmuş olur. Yoksa :

''Olacak olandan kaçınamazsın.
O yüzden hiç bastırma kendini
Baskılama
Çünkü insan, bastırdığı duygunun esiri olur.'' anlayışı nereden baktığımızla ve şairin ne kastettiği ile ilgili uzun izah isteyen bir şiir.

Araştırmadım ama bu şiir, şaire sağlığında sorulmuş mudur acaba? Konuyla ilgili detaylı bir bilgi gelirse bu yazıya ekler, güncellerim. Yoksa avam gözüyle bakınca hayli problemli bir düşünce!
Bu satırların yazarı, nefsinden çekmiş ve çekmekte olan biri olarak zarif adamın bu şiirinin onun kaleminden çıktığına inanmayasım var!

Zira bu şekliyle bakınca, nefsinin bitmek bilmez, sonu gelmez arzu ve isteklerini ''bastırmadan, baskılamadan'' yerine getiren bir insan, asıl egosunun, duygularının esiri olur. Kaldı ki bunun kötü örneklerini her an kendimizde, çevremizde, haberlerde görmekteyiz. Baskılanıp disipline edilmeyen insan egosu, hayvani derekeye düşer, ''hatta daha da aşağıya'' der Kur'an bize.
Sen nefsini baskılamazsan o seni öyle bir baskılar ki, sen bile kendini tanıyamaz hale gelirsin!
Çünkü insan, BASTIRAMADIĞI duygunun esiri olur.

Benim dinim bana nefsle savaşı, nefsi bilip tanımayı,onu disipline etmeyi harp sahasındaki savaştan daha büyük savaş (cihad) olarak bildiriyor ve bunun aralıksız son nefese kadar sürmesinin gerekliliğinden,faydalarından ve sevabından söz ediyor.

''Kendini suçlama, başkalarını da suçlama!'' Her dizesi problemli. Yaptığım hatalarda, günahlarda elbette kendimi suçlar, kınar, kendime kızarım ve bu suçlayış, başkalarının hatalarını bakışım gibi de olmaz, daha ağır olur. Başkalarını da suçladığımız durumlar vardır ama kınamaksızın! Çünkü insanız, hatalar bizim için. Hata yapanların en hayırlısı, o hatalarda ısrar etmeksizin pişman olup, yeni sayfa açma azmindeki bireydir.