Osmanlı zamanında bu mübarek ay yarılandığı zaman ''elveda'' şiir ve kasideleri duyulmaya; bu muazzam kazanç, günahlara karşı kalkan ve af fırsatının gidecek oluşu nasiplilerini derinden üzermiş!
İlk 10'nu ''Rahmet'', ikinci 10 ''Mağfiret'', son 10 ise ''Cehennemden azad oluş '' olan ve modern zamanlarda bizim -birçok şeyde olduğu gibi- kadr-ü kıymetini asla idrak edemediğimiz kıymetlimiz....Bizi kıymetlendirenimiz...
Öyle ki ''oruçlunun ağız kokusu'' sırf Allah rızası için belli zaman aralığında nimetler elinin altında, gözünün önünde olmasına rağmen kendini mahrum bırakılışta, Rabbin ''karşılığını/mükafaatını yalnız Ben bilirim'' buyurduğu muhteşem sırlı, hikmetli ve ihlaslı bir ibadet.
Ve yine bu ay vesilesi ile ''kendisini affettiremeyenlere veyl!'' denilen iklim. Buradan şunu da anlamak mümkün, yani kul Ramazan-ı şerif ayına hürmet eder ve orucu ruh ve bedenle tüm gayret ve muhabbetiyle tutmaya, korumaya çabalarsa, bu çabasının neticesi, bayram sabahına ''cehennemden kurtuluş beratını'' almak demek. Bu kadar pratik ve aslında kolay bir ibadete kayıtsız kalışa ''veyl'' yazıklar olsun buyurdu Sevgili Peygamberimiz (sav).
''Elveda!'' İnsanı burkan, hüzünlendirip üzen bir kelime/kavram...
Oysa alışmak lazım. Her şeye mührünü vurmuştur ''elveda''
Annemiz, babamız, kardeş, arkadaş, sevgili, eş...
Araba, ev, para-pul...
Sen Baki olanı bul!
Ona veda yok, Onda gam, Onda vefasızlık yok.
Yeter ki sadık ol, sadıklara sadık ol.
Yeter ki sev.
O zaman Ondan gayrı elveda'ya hazır gönlüne, sonsuzluk yurdunda, burada vedalaştıklarını sana zaten verecektir.
Televizyonlarda iş bu ''Elveda'' kasidelerini dinlemeyi bir türlü taşıyamıyor ruhum.
Vedalar sevimsiz, vedalar isimsiz, vedalar cisimsiz.
Vedalar gri...
Vedalar sonbahar.
Vedalar hasret yüklü.
Vedalar ölüm...
Bazı vedalar hiç yapılamaz, içten içe yanar bir kandil gibi ..!
Gitme!
Gidersen ölürüm!
https://www.youtube.com/watch?v=prW3xTde9HM