Bitti bu hikâye hem de tutsak kalplere bulaşmadan... Umarsızca harcadım her şeyi, böyle bir sonu tabii ki önceden sezdiniz ama ben böyle bitsin istemiyorum hatta bitsin istemiyorum... Kızgın alevler sarmasın düşüncelerimizi boşu boşuna kırılmasın kalpler... Bazen hoşgörü ile bazen sevgi ile bitsin son...
Ey Şair!
Uzun zaman olmuştu yazmayalı sürekli yazıp siliyordum hazır hissetmiyordum kendimi şimdi yazabiliyorken ve beynin bunu engellemesini önleyebiliyorken bir daha yazmak istedim.
Bu süreçte acı hissederek okuduğum Rüveyda’ya Mektupları bir o kadar hayranlıkla izliyordum... İyi olan ben değilim sizsiniz... O nasıl cümlelerdir ki içimi pare pare edip Rüveyda'yı bulmaya hazırlanıyorum her seferinde... Nasıl bu kadar acı hissettirdiği için de kızıyorum ona... Ona da iki çift sözüm olacak muhakkak ve ona içimden geçeni haykıracağım... Neden haykırmak derseniz haykırışlar kaba sözler değildir sadece kendini ifade etme yolu, tabii bunu yaparken bağırıp çağırmayacağım sadece birkaç söz... Ama bu fırsatı bulmak ne kadar mümkün bilemiyorum... Aslında ne söyleyebilirim ki ona hiç bilmiyorum...
Ey Şair!
Sözcüklerin duygu selini oluşturabiliyorsanız bir metinde ilerisindeki yazılarda bundan vazgeçemeyen okur kitlesi mutlaka olacaktır. Yani şöyle toparlarsam siz metinlerde yoğun duyguyu yakalamış bir yazar/şairsiniz ve bundan ben de kopamıyorum. Bu yüzden her seferinde kendimi yazılarınızı okumaktan, sizi hissetmekten alıkoyamıyorum... Peki, bu hissedişleri fark ediyor musunuz? Beni size bağlayan şey bu kadarla kalmadı elbette... Sizin donanımınız, karakteriniz, duruşunuz... gibi sebeplerle kendimi sizin çemberinizde buldum... Nasıl olur, diye düşünmeden...
Ey Şair!
Sormak istiyorum, gerçekten beni anlıyor musunuz? Yoksa ben konuştukça sadece dinlemekle mi kalıyor bu? Ben boğulduğumu hissettikçe ve uçurumdan bırakmaya hazırlanırken ruhumu öylece bakıyorsunuz değil mi? Yazdıklarımı yüreğimin en derinliğinden geldiğini görmüyor musunuz yoksa? Çaresizce çırpınışlarımı da... Fark etmiyorsunuz ama gittikçe deliriyorum... Bir kalem karakteri değilim ben kalemin ta kendisiyim... Yazılarım da güzel ise içinde siz olduğunuz içindir... Size hitap etme çabasındandır bu sürekli yazışlarım ve her seferinde silişlerim... En iyi nasıl ifade ediyorsam o şekilde düzeltiyorum cümlelerimi ancak bu demek değil ki bu edebiyat gayesidir. Tabii ki değil sadece size en iyi şekilde ifade edebilmek kendimi...
Mektupları okurken fark etmiştim siz bir mektupta, "Her ne kadar edit edilebilse de bilirsiniz bu konuda üşengeç biriyim; tekrarı, tekrarları, tekrar anlatmayı, tekrar okumayı, detayları okumayı pek sevmem, tekrar tekrar aldanmış biri olarak! " (18. Mektup) yazıyordu... Aslında asıl olması gereken buydu ancak bazen tekrara düşmek gerekir farklı sonuç çıkma ihtimalinden... Bu konuda biraz ön yargılı olduğunuzu sezmekteyim. Ama bunu benim sorgulamam doğru değil...
Ey Şair!
Bu arada kendimi ifade edebiliyor muyum? Yazıyorum nereye varacağını bilmeden, tek gayem size ifade etmek kendimi hem de bu şekilde içimdeki yangınlara rüzgâr oluyor kelimeler... Kelimelerin sizinle tanışması onları da mutlu ediyor... Her geçen gün sizinle konuşmak istiyor kelimelerim daha doğrusu kelimelerin aynası olan ben... Ve düşünüyorum da neden yazmayı sürdürmeyip kendime eziyet etmişim. Neden salmamışım maviliklerin derinliklerine...? İsterseniz buna gök deyin isterseniz deniz... Mavinin en güzel hali ile buluşan her yere salabilirdim sözcüklerimi özgürce dans edebilirlerdi... Ama geçmişe çare yok maalesef Şair... Gelecekten bir şey umarak ilerlesek, bir şans versek geleceğe olmaz mı? Ya da her anın tadını çıkartarak günün güne huzurlu uyumu içinde… Mutluluk dediğimiz şeyi iliklere kadar hissederek buna sevda da dâhil…
Ey Şair!
Yoksa ben konudan konuya mı atlıyorum ne? Ama zaten hangi konu olursa olsun size bağlanıyor... Kalbin çığlıkları sözcüklerin özgürlüğünde var olacak belki de... "Belki de..." diye başlayan ihtimal zincirlerini oluşturdukça o umut hep var olacak; hayata, insanlığa, sevdaya dair...
Ey Şair!
Söyleyecek o kadar çok söz varken çağlayanlar oluşturamayan kalemimden mütevelli ya da günden güne eriyen kalemimden sözcükleri sıralayamıyorum. Bu kadar yazmaya alışmışken bitmesinden korkuyorum tıpkı gidişinizden korktuğum gibi...
Unutmayalım Şair vedaları sevmeyiz, her zaman olduğu gibi..!