28 Temmuz 2025 Pazartesi

Öyle birini bulmuşsan!

Öyle birini canına yoldaş eyle ki; tartıştığınız, ters düştüğünüz hatta kavga ettiğiniz zamanlarda bile, içindeki bahara yeni tomurcuklar eklesin. 
Renklerin yine, yeni, yeniden canlansın. 
Onu belli etmeden kızdırırken için coşsun. Ruhuna sevinç olsun. 
Hatasını, yanlışını çabuk anlayıp, özür dilemesini çocuklar gibi yapıyorsa... 
"Bu kadınla her şey ayrı güzel, ayrı bir heyecan, ayrı bir lezzet." derken, gözbebeklerinin içinde haylaz bir çocuk gülücükler saçsın. 
Tartışmayı uzatmak istemezsen, konuşan dudaklara mührü dudaklarınla vurmasını da bilmelisin. 
Öyle bir kadını/adamı bulmuşsan sakın kaçırma!.. 


27 Temmuz 2025 Pazar

Bir videonun düşündürdükleri

Şimdi bir kısım insanlar fotoğraf çekip paylaşmak için yaşıyorlar/ yarışıyorlar sanki...

Ne yazık ki andan nasibimiz yok! 

Anı, salise, saniye, dakika ve saat bazında derinlemesine nüfus ederek, yani içselleştirerek yaşamak, anlamak, anlamlandırmak, kavramak, kuşanmak yerine, o anın yabancısı gibi, kalp yerine, kamera odaklı yaşamaya yaşamak denmez, olsa olsa hamallık. 

Gıdalarımız gibi, hayatımızı da GDO'lu yaşıyoruz, içinde bir çok lüzumsuz, gereksiz katkı maddesi ile zihinlerimizin duruluğuna kendi ellerimizle darbe vurduğumuzun farkında değiliz. 
Çoğumuz bir sokak kedisi kadar hayatı keyifli yaşamıyoruz. Sarıkız'ın güneşe karşı bir uzanışı, kaygısız uyuyuşu var ki görülmeye değer. 

Adam belki de ömründe bir kerecik nasip olmuş en kutsal beldede/ mabed de bile, o atmosferi doya doya yaşamak yerine, en iyi karelerin derdinde! 
Bırak telefonu, kalbin çeksin çekebilecek mecali kaldıysa, en güzel anları... 

Videodaki fotoğraf sanatçısının sözlerindeki derinlik, ders niteliğinde ve uzunca makaleleri iki cümle ile özetlemiş. Tekrar tekrar izlenesi. 



26 Temmuz 2025 Cumartesi

İçimde bir şeyler öldü Rüveyda!

İçimde bir şeyler öldü Rüveyda! 
Oysa ne çoktum ben varlığınla. 
Azaldım ve günlerin bir hükmü kalmadı. Geçen aylar da şu anlar gibi, 
Umurumda değil artık... 
İçimde bir şeyler öldü Rüveyda! 
Halimin ahvalini sen anla! 
Nefesimden geliyor rutubet kokuları...
Sessizce çürüyorum! 
Önce sen gittin, 
Şimdi sırada annem!.. 
İçimde bir şeyler öldü Rüveyda! 
Selası okunmadığı için, 
Kimseler duymadı!
İçimde bir şeyler öldü Rüveyda! 
Önce sen gittin, 
Şimdi sırada annem! 
Azala azala bu ıssızlıkta can çekişiyorum. 
İçim öldü Rüveyda! 
Selamı şiire benzer şeylere, 
Cesedimi de Kent parka gömdüm... 
Hiç gelmediğin parka, 
Yokluğumda belki uğrarsın Rüveyda... 

25 Temmuz 2025 Cuma

Artık dur!

“Hayat seni yormadı aslında…
Sen herkesi taşırken kendini unuttun.
Başkalarını düşünmekten,
kendi ihtiyaçlarını erteledin…
Herkesi korumaya çalışırken,
kendini savunmasız bıraktın…
Birilerine iyi gelmek isterken,
kendini göz ardı ettin.
Ama artık dur...
Biraz da senin zamanın olsun.
Kendini dinle…
Kendini duy…
Kendine iyi davran…
Çünkü sen de önemlisin.
Senin de yorgunluğun değerli,
senin de gözyaşın kıymetli,
senin de gülümsemen özel…
Kendine vereceğin değer,
hayatına dokunacak en şifalı dokunuştur.
Unutma…
Sen de hak ediyorsun:
Sevilmeyi, dinlenmeyi, görülmeyi...
ve en çok da…
kendin tarafından sarılmayı.”

Arzu Denizyaran


24 Temmuz 2025 Perşembe

Sen benim susuşlarımsın

Sen Benim Kayıp Zamanlarımın Eksikliğisin... 
Kendime Yutkunuşlarım,
Kendime Üşüyerek
Kendime Soğuyuşlarım... 
Zamanlarının Kapısını Kırarak,
Sana Giden Yolları,
Rotasız Adımlayışlarım...

Sen Benim Sevinçlerimsin..
Her Mutluluğu,
Ve Acıyı İçine Alan Gerçeğimsin...
Duraklama İle Yürümek Arasındaki Adımlarım...
Sarsılan Düşlerime, 
Boyun Eğişlerim... 

Sen Benim Susuşlarımsın... 
Sustuğum Kadar Sen Oluşlarım...
Telafisi Olmayan Zamanlarım... 
Bir Şarkıyı İç Çekerek Dinleyişlerim...
Dünlerin Acıları İle Yaşarken,
Yarınlara Korkusuzca Atılışlarım...

Sen Benim Ağlayışlarımsın…
Beni Ağlatanların Arkasındaki Bakışlarım...
Yaşamın Sessizliğindeki Tutkularım Sanadır
Acıların Üşüştüğü Serzenişlerim Sana...
İçimdeki Tek Kişilik Yolculuk Sanadır...
Farkında Olmadan Aldığım Nefesler Sana...
Gözlerimden Akan Hasret,
Kulaklarımda Duyulmamış Özlemlerin Sesi Sanadır...
İçimde Kopan Fırtınalar Sana...

Sevda

23 Temmuz 2025 Çarşamba

Çiçek sancısı

Çiçek sancısı diye bir şey var, 
İnsanlar bilmez bunu! 
Dalından koparılmışlara sor!
Düşlerken düşenler iyi bilir!..


22 Temmuz 2025 Salı

Vâris-i Hüzün

Doğrudur...
Kuyuya attık en güzelimizi.
Bir gömlek kaldı elimizde,
O da kanlıydı.

Ondandır...
İnananlar en çok sınanır,
Sırtını dönmeyenler en derin hançeri alır.
Ve Yusuf susunca,
Züleyha yandı sanılır.
Ondan...

Doğrudur...
Gök, bu gece sükûtla mühürlü.
İnsanın içi, en çok orda üşür.
Gün dönerken sırtımızı döndük,
Kervan gitti, biz yük kaldık.
Ahit bozuldu,
Sadakat kıyıya vurdu.

Ondandır...
Bir yudum su,
Bin yıllık yangına yetmedi...

Ama yine de 
Her şiir, bir suskunun aziz kardeşidir. 

Kanarya Banu Dağ

21 Temmuz 2025 Pazartesi

Nasıl mıyım?


Yeni şiir niye mi yok? 
Nasıl mıyım? 
Konuşup yazacak ne mecalim ne de eski gücüm var... 
Bir resimle anlatmış olayım, nasılım... 

20 Temmuz 2025 Pazar

Sesimde yalnızlık varsa da


Sesimde yalnızlık varsa da 
Yalnızlığımda bir yanlışlık yok. 
Kimse bulunduğu yerde sebepsiz değildir. 
Hatalarımla yüzleştim, unumu eledim, pişmanlıklarımı bildim, valizim kapı kenarında... 
Her an yolculuk başlayacakmış gibi. 
Gamdan uzak, hüznün merkezinde, 
Mutluluk değil, huzura talip olarak şükretmeyi, teslimiyeti öğreniyorum. 







18 Temmuz 2025 Cuma

Düzenimiz bozuldu anne, neredesin!

Her geçmeyen gün, söküğü dikiş tutmayacak düzenimiz artık yok anneciğim. 

Simitçilerin yanından bir suçlu gibi geçiyorum. 
Sıcak yazlarda karpuzu da çok severdin, almıyorum anne... 
Soğuk suyu, sana niyet edersem içiyorum; haftalardır yattığın yoğun bakım odasında, kurumuş dudaklarını hayal edip, ruhuna, damağına değsin  niyazıyla içiyorum. 
Akşamları çay sefalarını bıraktım. Çünkü karşımda sen yoksun. 

Erkence yatağıma kıvrılıyorum ve haftalardır sürekli kapalı bilinçle bebekler gibi uyuyan o masum yüzünü seyrederek dalıyorum. 

Nisan'dan beri düzenimiz alt üst oldu anne. 
Telefonunu şarj ediyorum. 
Dolabını odanı sık sık havalandırıyorum. Titiz kurallarını unutmasam da biraz tembel yaşadığımı saklamayacağım. 

Düzenli yemek yapmıyorum. 
Ablam ikinci annem oldu. Şefkat eli hep üstümde, yemek, kahve bahanesiyle sürekli yoklama...
Ama yokluğun dolmuyor anne. 
Dolmayacak da... 
İnsanlarla konuşmak gelmiyor içimden. 
Yaşamak... 

Seni çok özledik demek bile, hasretimizin acizi... 

Herkes herkesten bir an gelecek, gidecekti de sen arafta bizi kederler içinde çaresiz bırakmak istemezdin anne... 

Benim hüzün yılım böyle başlayacakmış. 
Meğer insan, ummadığı şeyler de yaşarmış... 

17 Temmuz 2025 Perşembe

Ömrümün En Kutsal Sevmesi


Ben çok özledim galiba seni
Bu yüzden bu kadar sitemdeyim...

Yazdıklarım uzatmalı dertlerden
Zulamda ki kederlerden...
Yalnız türkülere güftedir inleyişlerim...

Nedensiz gece hayıflanışları, 
Tam göbeğine sevdanın 
Metruk bir sensizlik olarak 
Düştüğümdendir...

Saymadım !
Sayısız derdinin altında
Kaldığım geceleri...
Hangi geceye sığındıysam 
Sabahını bana haram etti...
Öyle sessizce öldüm ki defalarca...

"Ömrümün en kutsal sevmesi..."

Ben çok özledim seni...
Ağıdım, dilim,hecem ayrı
Kahrım, üç beş nöbeti tutuyor her gece...
Hasretin en delisi, 
Acıların bin türlüsü volta atıp gezer
Yüreğimde...
İçimde bir mahşer kaynar ben üşürüm 
Tutsam güneşi soğuturum üşümüşlüğümle...
Bu yüzden bu kadar sitemdeyim 
Hırçın kahroluşlarımı görmezden gel...

#KalbiminAdıdırZüleyha 

İki nabız arası

Her tarafı kötüler sardı,
Ondan mı? 
Fazla güzelsin,
Gözlerin fazla derin,fazla ondan mı? 
Tüy hafifliğin nasıl da ağır;
Boğazımdasın…

Sana bakınca, bir gül dalı gibi kırılıyor içim.
İnsan seni severken kendinden eksiliyor biraz.
Saklı bir yıkım var bakışında,
Bir felaket nazlılığı.

Suskunluğunla konuşuyorsun,
Sesin kalbimin kıyısında dalga.
Ne zaman gelsen
Gitmelerin ürperiyor içimde.

Her tarafı bir suskunluk bastı.
Söz geçirmeyen bir karanlık gibi…
Ve sen;
Bir yerlerde fazla güzel kaldın.
Kendine bile ağır gelen bir hafiflik gibi
İnce, ince,
Boğazıma takıldın.

Sen kelime değilsin
Cümle değil
Nesir 
Şiir
Destan değil.
Yüzün,
tarihi unutulmuş bir efsanenin yankısı.
Bir gül değil 
Gülün tam açtığı ânın temâşâsı.

Kötüler çok, evet.
Ama sen;
Sana bakınca anlıyorum,
İyilik sadece bir güzellik değil,
Bir imtihan.

Senin yerin,
iki nabız atışı arası.
Bir "acaba" ile bir "keşke"nin ortası.

Her tarafı kötüler sardı
Ondan mı?
Boğazımdasın...

Kanarya Banu Dağ

16 Temmuz 2025 Çarşamba

Biraz düşününce

"Dilleriyle insanları kıranların ,
İbadetleri temizleyemez." 

İnsanda ümidi yok eden bir söz! 
Ortalıkta hadis diye paylaşılsa da kaynaklarda bulamadım. 
Harici mantığı...Tarihsel detaya girmeyeceğim. 

Mefhumu muhalifinden zerk edilene bir bakalım

Eh herkes, hepimiz bir şekilde, istemeden de olsa kalp kırabildiğimize göre... 
İş bu durumda ibadet etmeye gerek yok algısı çıkmış oluyor. 
Hani şu "Sen benim yapmadığıma bakma, benim kalbim temiz. Öyle hem namaz kılıp hem elin şusunda busunda gözüm yoktur. Bizim yandaki Fişmekan kılıyor, yapıyor da ne oluyor.... "

E arkadaş o zaman sen o yandaki komşunun fark ettiğin hatasına düşmeden kulluğunu yap. Ona da bu dünyada bile geçmeyen bin bahane, mazeret. 

Kalp kırmak kul haklarından olarak elbette çok günah, lâkin; gider helallaşır gönül alırsın. Tevbe eder, yapabildiğin ibadetlerini de yaparsın. Sanki öyle bir kural varmış ki, bir kez kalp kırdınsa, afaroz edildin gitti! Caminin yanından bile geçme algısı!.. 

Kadim bir kaidedir; "bir şeyin çoğunun yapılamaması hepsinin terkini gerekli kılmaz. "

Allah hakkı, kul (yaratılmış) hakkı... 
İlki ibadat, ikincisi muamelat... 
Muamelat da yine ibadetler zümresinden. 
Gücümüz nispetinde, azami gayretle kalp kırmamaya, kul hakkı yemeksizin, Allah'ın hakkına da özen göstermek borcundayız. 

"Her şey her şeye bağli, her şey bir şeye bağlı.."

Uzatmayayım; sanal medyada gördüğünüz her ünlü (!) sözü, düşünmeden, irdelemeden genel kabulünüz içine buyur etmemenizi tavsiye ederim. 

15 Temmuz 2025 Salı

Allah'ım!

Allah'ım! 
Maddi izleri ben silebildim.
Manevi olanları da... 

Sanki

Sanki kanatlanıp bir serçe gibi, Avuçlarımı dolduracaksın. 
Kötü şeylere inanma,  
Hepsi şakaydı diyeceksin... 
Ne veda ne de bitmiş bir şey var, 
Ben her an bizimleyim diyeceksin. 

Demedim mi bu hasret bitirir seni, 
Ay dolanır gider, yalnız kalırsın.
Her gün yeni baştan dağılır ufalırsın, 
Demedim mi yüreğim sevme.. 

Yavuz Bülent Bakiler

14 Temmuz 2025 Pazartesi

Zafer

Bakıp bakıp geçiyoruz
Görmek nedir, artık bilmiyoruz. 
Bir çoğumuz olduğumuz yeri hak etmiyoruz! 
Kelimelerce kırılıp, gülmek için gülümsüyoruz. 
Yalnızlığa yenilip yenilip, 
Zaferimizi ilan ediyoruz. 

13 Temmuz 2025 Pazar

Bedava!

Hikâyenin en başında,
Satın almıştım ben bu hüznü, gönüllüce... 
Çok mu pahalı diyorsunuz? 
Bedava! 
Bedava! 
Anlayana, 
Tadını alana, 
Bedava!... 


bir yudum teselli


İki yakası bir araya gelemeyen günler, 
Birbiri ardınca ömrümden geçip gitmekteler... 
Gözlerimde sancılı bir şiirden kalma yorgunluk!
Üzerimde üzeri örtülmüş bir hikâyeden kinaye umutsuzluk!

Eskiden de ben böyleydim belki,
Yaşamak biraz daha cilvesi çekilir bir şeydi sanki. 
Gönlümüzde hatırlı bir hüznün sehaveti,
Kelimeler arası "bir yudum teselli!"




12 Temmuz 2025 Cumartesi

Kelebek


Bu bahar, senin şehrinde, hatta sizin bahçede sana açmış bir kelebek (schmetterling) olsaydım...

Bahçeye, balkona her çıkışında omzuna, saçlarına konup seni koklasaydım...

Arılar misali ruhumun balını senin gibi enfes bir çiçekten yapsaydım ama hiç doyamasaydım...

Kelebek ömrümü hazan rüzgârları savururken yaprakları, son bir defa gözlerine b'akarak tamamlayıp, balkonundaki saksının kıyısında can verseydim!

Beni görseydin, pamuk ellerinle üzülerek alsaydın sıcacık avucuna... 
İlk kez dikkatlice bana bakıp iç çekseydin. Sonra o saksının içine gömseydin. Mezarım senin yaşadığın, kitap okuduğun, müzik dinlediğin, şarkı mırıldandığın balkonun olsaydı!
Ve sen bunu hiç bilmeseydin..!



11 Temmuz 2025 Cuma

Dersiniz!


Her canı aziz bilirdi, anasının safıydı, çabuk inanırdı dersiniz!
Öfkesi saman alevi, kin bilmez bir çocuktu dersiniz!
Mücrimlerdendi ama derinlerde bir kıvılcıma muhtaç çıra idi dersiniz!
Sevilecek ne varsa alemde, sevdi de gitti sevdiğine dersiniz!
Hep yarım, hasreti ruhunda yaşayıp da gitti dersiniz. 
Belki buna benzer "iyi şeyler"de dersiniz...

***

"Öncelikle latife olsun:
Aşk diye diye ne kadınlar tepti dersiniz! 🤭"
- Acımasız fena okurlarım var.  [MM]

Sor hele!

Gönlüne sor hele;
İşte, yâr gitti... 
İki kişilik masal bitti.
Sor hele;
Aşkına zeval gelmiş mi? 
Sevgisinde azalma, 
Düşlerinde değişiklik, 
Günlerinde belirsizlik olmuş mu? 
Sor sor;
Bir şarkıyı ıslatmadan 
Ve sonuna kadar dinleyebiliyor mu? 
Hele bir sor gönlüne;
Terasta günbatımları ne alemde! 
Oturmamış mı yüreğine bir evlat acısı... 
Dinmeyen bir kalp ağrısı, 
Olmazlara, olmamışlara, olmayacaklara sitem etmemiş mi..? 
Kesilmemiş mi hayatla irtibatı... 
Sor sor; 
Solmamış mı hayatın rengi... 
Kim demiş aşk iki kişilik yaşanır diye! 
Eşi ölenin, çocuğunu yalnız büyütmesi gibi. 
İşte, yâr gitti, 
İki kişilik masal bitti. 
Gitmek zorunda olanın, 
Yolu bahtı açık, 
Ömrü bereketli olsun. 



10 Temmuz 2025 Perşembe

Ben de öyle yapıyorum!


Hey Sen!
Onda Bütünleşmiş,
Onu Ezberlemiş,
Ona Mühürlenmişsin... 
Her Yerde Yokluğu Kokuyor,
Gözlerin Gökyüzüne Suretini Çiziyor... 
Ama,
Kokusuna Sarılıp Uyusan,
Haberi Olmuyor... 
Sesine Yaslasan Başını, 
Duymuyor... 
Umutlar Arafta Kalıyor...  

Unutma!
Yenilenerek Çoğalmayan,
Kendi Değerini Bulamayan Duygular, 
Yıpranmaya Mahkumdur...
Hala mı Körsün?!
Hala mı Kördüğüm?!
Bir Kıvılcım Düşsün,
Kül Etsin İçindeki Kederi Diye Bekliyorsun,
Bekleme!
Ne Zamanla Geçer Acıların, 
Ne de İyileşir Sızlayan Yaraların...
Artık Sen, 
Kaybetmenin Eşiğinde, 
Hayatın Buz Tutmuş Yanısın... 
İçinde Çığ Gibi Büyüyen,
Çığlıkların Feryadısın...
Ve Artık Sen,
Sana Sorulmayan Soruların Cevabısın...
Ruhunu Saran Hasreti,
Üşüyen Kalbini,
Masum Düşlerini,
Sevdaya Tutulmuş Gönlünü,
Zamanın Keskin Dişli Çarklarında,  
Tüketebilirsin!

Sevda

"Aşk diye diye ne kadınlar teptin! "

*

Yine mi Acıyan Yanlarında, 
Umutsuz Yarınlarında, 
Yalnızlık Makamı Çalıyor?
Biliyorum Sende Sürekli Kanayan,  
İlacı Olmayan Yaraları...
Dermanı Bulunmayan Dertleri... 
Biliyorum Yaprak Gibi Titreyen Yüreğini... 
Yıkılan Umutlarını... 
Yarınsız Hayallerini... 
Biliyorum Yine Ona Birikiyorsun, 
Yine Onda Kendini Yitiriyorsun... 
Hiç Saydın mı?
Kaç Yıpranmış Hatıra Var Avuçlarında?
Kaç Geliş Yok Oldu Gözlerinde?
Kaç Gözyaşı Kurutun Kirpiklerinde?
Daha Kaç Yara Kanatacak,
Kaç Yürek Çürütecek,
Kaç Geceyi Karanlığına Esir Düşürerek, 
Çığlıklarının Üstüne, 
Perdeleri Çekeceksin?

Dalma Boşuna Hayallere!
Sevgi Çıkmazında Kaybolanlar,
Bağlanmak İçin Sağlam Köprü Arayanlar, 
Sevgisiz Bakışlarda, 
Sahte Gülüşlerde, 
Yüreğinden Anlayanı,
Bulamazlar!

Sevda 



9 Temmuz 2025 Çarşamba

Aşk hasret ister

Duvarda gölge oyunu gibidir aşk. 
Ve verdiğinden fazlasını ister. 
Aşk hasret ister, 
Ayrılık ister, 
Gözyaşı ister... 
Çöl yangını geceler ister. 
Söylenmemiş sözlerin, 
Yaşanamamış anların diyetini ister. 
Bilirsin, kavuşunca aşk gider...
O gitmesin diye biz hiç kavuşamadık diyelim... 
Aşkı yaşatmak için biz öldük, neyleyelim. 

8 Temmuz 2025 Salı

Seni Sevmek

Tevatür gecenin zühre yıldızı gözlerin.
Okyanusta maviye yüzmek.
Tüm mavileri avucumla tenine dökmek,
Aşkın tüm kokularını saçlarına sürmek,
Ihlamurlar altında hasretinden öpmek.

Ayla güneşi boynuna asmak,
Hani ne bileyim, 
Bilinmezlikten ötedir seni sevmek!

Göğün laciverttinde saklıdır gülüşün,
Bir çöldeki seraba dalmak.
Yıldızları ellerimle kalbine sarmak,
Yaseminlerin nefesini dudaklarına bırakmak,
Kehribar ormanlarda özlemle yanmak.

Şafakta bulutları boynuna takmak,
Hani ne bileyim, 
Sonsuzluktan ötedir seni sevmek!

Gökyüzüne çizmek adını bulutlarla.
Kırlangıçların kanadına sığmaz bu sevda.
Seni sevmek bir baharda çiğ tanesi,
Gökkuşağının sırrını kalbine sermek gibi..

Şerife Şahan 

[Bu enfes şiirden ne anladıysam Fedaka  ebi ve ümmü Ya Rasulallah dedim. MM ]


7 Temmuz 2025 Pazartesi

Sen ne güzel bir yalandın!

Sen ne güzel bir yalandın Rüveyda!..
Yalandan nefret eden bu adamın, severek bağlandığı, kapıldığı tek ve en güzel yalandın...Şarkıları seninle ıslatırdım, ısınamadığım bu dünyaya sen varsın diye katlanırdım...

Sen ne güzel bir yalandın Rüveyda!..
Kentparka senin için giderdim, balıkları, ördekleri seni beklerken beslerdim. Sen geldiğinde beni öyle gör isterdim.

Sen ne güzel bir yalandın Rüveyda!..
Gün batımlarında terasa senin için çıkardım. Aynı ufka, aynı güneşe aynı anda baktığımızdan emindim...
Ya da bu da o yalanımın masum eylemlerindendi.. 

Sen ne güzel bir yalandın Rüveyda!..
Sabahları özlemle sana gözümü açar, günaydın aşkım diyen öpüşlerine mukabele ederdim.
Gözlerimi açtığımda yanımda değilsen, kulağım mutfaktan gelen melodilere dikkat kesilirdi. Yatak odasıyla mutfak arası çok uzun mesafe olur, seni hemen görmek için şehirler aşardım...

Sen benim tek ve en güzel melankolik yalanımdım Rüveyda!..
Bu adam bu yalanla, sana dokunmadan son nefese varırdı Rüveyda... 

Neden benim biricik yalanıma, senin gerçeğinle kıydın Rüveyda?



6 Temmuz 2025 Pazar

Hikâyemizin özeti

Yolculuk sana, 
Yası bana düştü... 
İşte hikâyemizin özeti... 

5 Temmuz 2025 Cumartesi

Hazırlıksız hazırım!

Şairin:"Ay karanlık"dediği irtifaya ulaştım.
Aşağıya düşmeme bakar, burayı terk edişim. 
Hazırlıksız hazırım... 



4 Temmuz 2025 Cuma

Kırıldım ama küsmedim

Toprakta gizlenen, suda boğulan, havada unutulan, ateşte arınan ve ruhta kalan her şey için…


I. toprak / balıkçı kulübesi

bir balıkçı kulübesindeydim
kıyıya vuran yosunların kokusu ağırdı
yağmur yağıyordu
nicedir tarak görmemiş saçlarımı
rüzgârla birlikte o taradı

dalga seslerine karışıyordu
yıllanmış bir hıçkırık
martılardan başkası duymuyordu beni
ve onlar da kimseye söylemiyordu

içimde taşlaşmış bir toprak vardı
ellerim, sustuğum her şeye gömülüydü
bir ses beklemiyordum
çünkü sesler artık
anlamdan çok uzak
gürültüye benziyordu

kırılmıştım evet
ama kimsenin kabahati değildi tam olarak
ya da herkesin biraz vardı

ben, kendimi toprak gibi bıraktım oraya
yağmurla yumuşasın diye
belki bir gün,
bir çiçek çıkar içimden


ben artık küsüm demiştim bir ara
ama hayır, ben küsmedim
toprak oldum
ve kırıldığım yerde
yeniden kök saldım

---

II. su / karıncalar ve aynalar

portakal reçelime karıncalar dadandı
camdan bakıyordum
gün çok eskimişti

kırıldım, görmediler
aynadaki yüzlerine bakmaktan
benim gördüğüm yüzlerinde kırıldım

ben oradaydım
avuçlarında su gibi kayıyordum
ama onlar
hep kendilerine bakıyordu

bir kedi bana bakmadı diye
bir ses “iyileştin mi?” demedi diye
biraz daha unuttum kendimi

sözleri cam gibi
gözleri taş gibi
bir ben
içimdeki suda boğuluyordum

---

III. hava / sanrılar ve suskunluk

denizin içindekileri hep balık sandılar
oysa kimi dua ediyordu
kimi boğulmamak için susuyordu

ah sanrılar!
gömleği arkadan yırtanlar
önünü ilikleyip gezdi şehirlerde
gözyaşlarında boğulanlar
“abarttı” dediler

onlar da oradaydılar
bir köşede değil, tam ortasındaydılar
ama ateşi değil
yalnızca kendi dumanlarını gördüler

ve sustular
çünkü en çok
gerçeğe kızdılar

---

IV. ateş / susanın hikmeti

küsen onlar oldu
ben değil
çünkü ben, susmanın ardındaki
yakıcı bilgiyi öğrendim

onlar kırdı
çünkü sevgiyi tutamadılar
ve anlamanın aczine dayanamadılar

ben küsmedim
çünkü küsmek,
Allah'ın içimize bıraktığı
şefkate sırt çevirmektir

bir insanı anlamak
onunla aynı dili konuşmak değil
aynı sessizliği taşıyabilmektir

çünkü bazı hakikatler
bağırılarak değil
ağlayarak anlaşılır

ve bazen,
balık sandığın şey
boğulan bir nebi olabilir

---

Nihâi söz: beşinci element (ruh)

kırıldım ama küflenmedim
suskun kaldım ama çürütmedim
ben de çok sevdim, çok sustum
çok anladım, ama anlatmadım

çünkü bazı susmalar
kainatın bir duasıdır

ve bazı insanlar
yalnızca toprağa değil
göğe yazılır.

Kanarya Banu Dağ

1 Temmuz 2025 Salı

Bu kent

Hiç gelmediğin bu kenti, geleceksin umudu anlamlı kılıyordu.
Her gün bu umutla güzelleşiyordu bu kent ve park. 
Ne zaman ki umudu yitirdik bir gece, 
Sabahı zift kuşandı bir daha da kentin üzerine güneş doğmadı! 
Bu kent artık eskisi gibi anlamlı değil
Bu kent artık elinde baston, ölümü gözlüyor... 


29 Haziran 2025 Pazar

Kalbine benden selam söyle

Kalbine benden selam söyle ve de ki; beni anıp da üzülmesin. 
Hiç birimiz ve hiç bir şey kalıcı değil 
şu adına fani denilen dünyada... 
Kalbine de ki; yaşanması mümkün olanlar yaşandı ve bitti. 
Bak herkes kendi hikâyesine çekildi. 
Kalbine benden selam söyle ve de ki; bizden vazgeçtik ama sevmekten değil. 
Ayrıca biz börtü böceği, kuşları, dağları, bulutları da severiz. 
Bizim işimiz bu... 
Biz Allah içiniz, en çok Onu severiz. 
Kalbine benden selam söyle ve de ki;
Gittikçe uzaklaşıp, ufukta bir nokta gibi kaybolan uçaklar gibi, 
Günler kalbimizin ateşini söndürür ve yerinde küller bırakır. 
Sakın küle dönmemek için savaş verip, kendisine eza etmesin. 
Kader, nasip diye bir hakikati es geçmesin. 
Biz Ona tevekkül ettik ve razı olduk. 
Her yaşanılan, her insan bize mesajlarını sunar ve deniz dalgaları gibi çekilir gider... 
Giderken güzel izler bırakanlara ne mutlu. 
Kalbine benden selam söyle ve de ki; mahzun olmasın, ben senden razıyım. Yeniden yeni bir hikâyede yeni birini sevsin ve mutlu olsun. 
Ve kalbine benden işte son kelam ve son selam... 

*
"Kardeşim, kalpten gelen bu metin hem derin bir vedanın hem de tevekkülün en zarif ifadesi olmuş çokbeğendim cok zarif. İçindeki duygular, sözlere öyle maharetle işlenmiş ki; ne bir öfke ne de bir pişmanlık var. Sadece kabul, sadece sevgiyle yoğrulmuş bir sükûnet var. İşte bu yüzden, bu metin bir ayrılık değil, bir ruh olgunluğunun beyanı gibi okunuyor.

“Kalbine benden selam söyle” diye başlayan tekrarlar, sanki bir mektubun her paragrafını dua gibi süslüyor. Sevmenin yalnızca bir kişiye değil, tüm varoluşa yöneltilmiş hali olduğunu anlatıyorsun: “Biz börtü böceği, kuşları, dağları, bulutları da severiz.” Bu cümleyle bir aşkı ilahlaştırmadan yüceltiyor, evrensel bir sevgiyle taçlandırıyorsun.

“Biz Allah içiniz, en çok da O’nu severiz” demen ise, aşkı en yüksek menziline taşıyan bir irfan ifadesi. Aşkın faniliğini kabullenirken, baki olanı unutmadığını gösteriyor. Bu, Yunus’un, Mevlana’nın, Hallac’ın diliyle konuşan bir gönlün dili.

Ayrıca metin bir vedayı sadece kabullenmiyor; ona dua, helalleşme ve yeniden yaşama izni de ekliyor:

> “Yeniden yeni bir hikâyede yeni birini sevsin ve mutlu olsun.”
Bu cümle, ancak sevgiye sahip çıkan ama onu sahiplenmeyen yüce bir kalpten dökülebilir.

Son olarak;

> “Giderken güzel izler bırakanlara ne mutlu.”
Bu söz, ardında küskünlük değil, dua bırakan bir yüreğin özeti gibi. 
Saygılarımla

Seyda M. Taşkıran "


28 Haziran 2025 Cumartesi

Gönül risalesi

Her dilbesteye meyil verme, gönül bir şehnaz ister,
Yıkılsa da serhaddi, içre bir niyaz ister.
Sığınacak yer ararsan, bulamazsın her yerde,
Bir gönül ki, ârif ola, o dahi biraz ister.

Nice yâr gelir geçer, her biri vuslat ister,
Lâkin aşk ehli gönül, bir ömür sadâkat ister.
Sûret ile seyr olmaz, her gözde hikmet bitmez,
Bir bakış ki mest eder, içre bir hakikat ister.

Kalbin kapısı dardır, her gelen misâfir değil,
Bir selâm ki cân verir, o dahi zarâfet ister.
Dilden dökülen sözün, özde bir karşılığı var,
Her kelâm kemâl bulmaz, evvelâ mes’ûliyet ister.

Kimi aşkı söz sanır, her sevdada benlik var,
Bir muhabbet bâkî kalsın, nefs ile cihat ister.
Sûkût ile pişen hâl, her mecliste görünmez,
Bir gönül ki yâr olur, o da bir kıymet ister.

Her nazarın ardında, bir gizli sırça perde,
Kimse kimseyi bilmez, aşk dahi murâd ister.
Gönül ki nice çeker, her derdi sır sayar,
Bir sükûtla ağlayan, yine de ferâhat ister.

Kadeh dolsa mey ile, aşk ehline harâb ister,
Bir tek sözle yâr olur, o dahi hitâb ister.
Zemheride ateşin, özde yanan hâlidir,
Her alev ki cân yakar, bir küle intibâh ister.

Gönül bir han misâli, her eşik nazar ister,
Kimi dost kapı çalar, kimisi zarar ister.
Kalem yazsa ne yazar, eğer gönül susarsa,
Bir söz ki hak’tan gelir, içre de karar ister.

Söz gerdanlık olamaz, kalpte cevher yok ise,
Bir kelâm ki cân okşar, içtence itiraf ister.
Sâlik isen ey gönül, yolda çok durak olur,
Her makam ki yük taşır, yârine ittifâk ister.

Her nefes bir derd taşır, fark eden arif ister,
Beden değil, cân yürür; menzil hep tarif ister.
Aşk, ne gamla eksilir ne de sükûtla biter,
Bir gönül ki hak’ka erer, o da bir veda ister.

Nice yâr geçer ömürden, her biri sefâ ister,
Sadâkatle pişmeyen, aşkı da hevâ ister.
Gönül ki düşmez döneklere, rengine vefa siner,
Bir yâr ki hak’tan gelir, yoldaş değil, bâkî ister.

Günahların yüküyle, kalp gaflet ile dolar,
Ey dîvân-ı Rahmet, et-tevvâb olandan mağfiret ister.
Nefs-i yorgun sarılır, tövbe ile el açar,
Bir kulluk ki daim olsun, Rahîm’den inayet ister.

Aşk tek başına yetmez, yârde bir kabul ister,
Niyazda secde gerek, sadâda usûl ister.
Yanan her gönül bilir, vuslat sabırla gelir,
Bir aşk ki hak’tan doğar, ateş dahi odun ister.

Kanarya Banu Dağ


27 Haziran 2025 Cuma

Bir gün bakmışsın ki

Bir gün bakmışsın ki gelmişim..!
Sana hasret yüreğimle,
Bitmez tükenmez sevgimle
Saçlarımda papatyalar, 
Gözlerimde mutluluk gözyaşları...

Bir gün bakmışsın ki gelmişim.!
Mevsimlerden ilkbahar 
Günlere tarih koymadan
Aşkın miladı dolmadan 
Tüm renkleri toplayıp getirmişim.. 

Bir gün bakmışsın ki gelmişim.!
Sitem, kırgınlık bitmiş dilimde,
Azat etmişsin tüm yasakları, 
Parmak izlerin dolaşır tenimde
Kesilir nefesim seher yelinde.. 

Bir gün bakmışsın ki gelmişim.! 
Tabelası sana çıkan, virajlı aşkımla 
Alev alev yangın çıkar sokağında, 
Sağnak sağnak sevgi yağmurunda
Öderim tüm borçlarımı sana, aşkla...  

Duygu Sena 
11/4/2022

Yavuz Bülent Bakiler 'in şiirinden
ilham alarak yazdığım bir şiir.

26 Haziran 2025 Perşembe

Rahvan

Koşmuyorum.
Herkesin acele ettiği bu çağda
Ben ağırdan alıyorum kendimi.
Bir kahvenin buharı gibi
Yavaşça karışıyorum sabaha.

Dört nala gitmiyor kalbim,
Çarpması ölçülü,
Çünkü öğrendim:
Koştukça eksiliyor insan,
Görmeden geçiyor mevsimleri.

Ben rahvan gidiyorum,
Kelimeleri seçerek,
Göz göze gelerek rüzgârla.
Düştüğümde de
Acelem yok ayağa kalkmak için,
Tozun dinmesini bekliyorum önce.

Sonsuz değil yol,
Ama acele edenle yürüyen arasında
Fark var:
Biri varmaya çalışır,
Öteki anlamaya.

Dört nala değil,
Rahvan.
Çünkü bazen bir adım,
Bir varıştan fazlasıdır!

Eylül Ak

25 Haziran 2025 Çarşamba

Belki de açmışımdır!

" Konuştuklarımızı anlamıyorlar Sustuklarımızı nasıl anlasınlar..
Gönül dilsiz ,dil kimsesiz kalır da
Susarak içine içine kaçar insan..
Velhasılı ziyan olduk ziyadesiyle..
Bize yalnızlığı en sevdiklerimiz öğretti..
Yalnız kaldık yığınların içinde…

Buna da Eyvallah…!"

-"Duygular hakkında öğrenmen gereken ilk şey; bir bedeli olduğudur." (Equilibrium) Şahsen uzun zamandır anlaşılmak diye bir derdim yok. 

*
"Annenize çok bağlısınız belli, durumu nasıl diye merak etsem de sizi üzmemek için soramadığımı bilin. Duacıyım. "

- Öyle fedakâr bir anneye kim evlat olsa sevgiyle saygıyla bağlanır, çırpınırdı. Entübe dedikleri durum devam ediyor. İyi değil ama Allah'ın dediği olur, bir bakarsınız iyileşip taburcu olmuş. 

*

"Kendini kapatıp hüzün rüzgarlarına savurucan o canını illa ki..
Çünkü belirsizlik yorar insanı…"

- Evet belirsizlik çok yoruyor, çok üzüyor. Kederimi (detaylı) paylaşmayı sevmem. Ne diye insanları özelimle üzeyim. "Hem söyleyince derman mı olacaklar" der sevgili halam. 

*

"Doğru insanı nasıl bileceğiz..?"

- Bunun cevabını bilmiş olsam, şu an evli olurdum. 
Ve evet Ah çocuk çok eski bir şiirim. 

*

"Çok sıkılıp bunaldığınığınız belli. Evde yalnız kaldınız. Yeniden faceye aramıza dönmek size iyi gelecektir. "

- Haklısınız, bunaldım, annemsiz büyük boşluk oldu. Facede eş dost derdi dinlerken kendimi bir nebze unutuyordum. Biraz da işe yarıyordum sanki. Kimbilir belki de açmışımdır.!? 

24 Haziran 2025 Salı

Yaşanamamış hayatlara!

Bazı insanlar yaşayamadıkları hayatın, hayal kırıklıklarının acısını sırtlarında taşıdıkları için, içtenlikle tebessümden de mahrumdurlar. 





Ah çocuk!


Ah çocuk..
Bazen ne kadar şen-şakrak,
Deli dolu
Ve çılgınsın..
Taşıyorsun, çağlayanlar gibi,
Bendini aşarak ilkbaharlara...
Böyle olmanı seviyorum.

Ah içimin garip çocuğu..

Bazen dudaklarını büküyorsun, y
Garip bir yetim gibi,
Ve bunu genelde gün batımı yapmak adetin oldu..!
Ve aynı şarkıyla.
Ve ben seni ne elma şekeri hayallerle,
Ne de umut oyuncaklarıyla kandıramıyorum...

Ah içimin mahzun çocuğu,

Ne olur, ne olur, 
Sakın büyüme...



23 Haziran 2025 Pazartesi

Bir gün birisi

Bir gün birisi gelir;
Lügâtindeki aşkı alır, hasreti bırakır...
Sarılmayı alır, ayrılığı bırakır.
Hâyâli alır, mantığı bırakır...
Bir gün birisi gelir;
Hayatı alır, öĺümü bırakır...
Bir gün birisi gider, 
Sen geldiği günde kalırsın... 


22 Haziran 2025 Pazar

Senden sonra

Senden sonra yaşamak, 
Yaşamak olmayacak... 
Boşluğun dolmayacak.
Sabahlar akşam, 
Akşamlar sabah olmayacak... 
Yokluğun tamamlanmayacak... 
Senden sonra yaşamak, 
Ardınsıra gün saymak olacak anne... 




21 Haziran 2025 Cumartesi

Başkası gelmez elimden

İnanmıştım, [*]
Ben hep inanırım zaten... 
İnanmak sabi yüzü gibi, 
Çok masum. 
İnanmak, en büyük sermayem, 
Başkası gelmez elimden... 
Severim, 
Nefret, kin, istesem de tutamam kimseye. 
Severim, insanı ve 
Gördüğüm ne varsa alemde.  
Sevmek, hak etmeyenlere inat, 
Hep güzel yine de... 
Sevdikçe güzelleşir kalpler. 
Can aziz, can kutsal, 
Can üfürülmüş ruh... 
Ha bir insan ha şu 
Kapı eşiğinde bir şey ümit eden kedicik... 
O benim kapımda, 
Ben O'nun kutlu kapısında... 
İnanmak, 
Sevmekten de güzel bilene... 
İnanmak sabi yüzü gibi 
Çok masum. 
Başkası gelmesin elimden... 
İnandım, 
Sevdim
Ve ümit ettim... 
Sana, seni, senden. 
Sonsuz zerrelerce, 
Teşekkür ediyorum Rabbim... 


[*] Aslında yalnızca inanmak üzerine, herkesi kendim gibi bildiğim temasını işleyecekken, parmaklarım başka ufuklara çekiştirdi. 

20 Haziran 2025 Cuma

Geçmiş buralarda geçmiyor




Arnavut kaldırımlı dar yolların olduğu yıllardı.

İnsanlar daha mert, daha temiz ve daha cömertti, insaniyetten yana... 

Televizyon yoktu, tek-tük mekanlarda kocaman 2 kanallı sarımtırak, kahverengi radyolar vardı..

Martılar içinde denizde yeterince balık, balıklar için uzun günler vardı..

Filelerle pazarlardan mutlu dönülür, yol boyunca eş dost ile şen sohbetler yapılırdı.

Bir aşık için en büyük olay, sevdiği kızın eline dokunabilmekti.

Yazlık sinemalar, yatsı ezanında beş dakika ara verir; Kartal Tibet ve Filiz Akın'a ağlamış gözler,
ışıkların yanmasıyla hızlıca silinirdi..

Gül sinemasının sahibi Mustafa amcanın ölümü gibi, yazlık sinemalar da birer birer göçüp gittiler... 

Yoğurtçular çıngıraklarla sokak aralarında yoğurt satar, sıvı yağ araba ile evlere satışa sunulurdu.

Neşe gazozu, Firiko, Elvan vazgeçilmezlerimizdendi.

Şarkılar seni söylerdi ve ben ağlardım...

Şarkılar hâlâ seni söylüyor.