14 Ağustos 2012 Salı

adın ıslanır...

öyle birinde kaldı ki içim,
aşkım derken..!
kelimeler boğazımın sana çıkan sokaklarında
her defasında arnavut taşlarına takılıyor.
ben yolu ucu bucağı izi olmayan bir sayfiye kenti gibiyim sende
biliyorum..
ne gidilir ne sefası sürülür..!
senin sefanı sürmeliydim oysa saçlarından tenine akarken..
oysa,
adın her defasında yüreğimin zirvesinden, 
dilime indiğinde; 
göz yaşlarımla yeniden ıslanıyor..
bu sonu yok girdaptan hikayenin,
bir başı olmadığı gibi..!
göz yaşlarından bir göl yapar,
içinde hayallerimizi yüzdürürüz biz de...