28 Mart 2017 Salı

adımızın anılmasının hayaliyle...


seni, hasretinle bekleyen,
bu dünyadan,
bir çırpıda gelip geçtin.
bir ağaç altında,
az bir miktar gölgelendin.
aşıklar ordusunun neferlerine
bir lahza tebessüm ettin,
nurlar saçıldı,
o pak dişlerinin arasından kainata.
sen, bu dünyadan,
bir çırpıda gelip geçtin.
şimdi o nurdan kırıntı içenler,
içerek isminin mecnunu olanlar,
ve o mecnunlarına,
gıpta ile bakanlar ile
onların dahi varlığından,
habersizlerin artığı dünya,
zulüm ve gaflet uykusu.
geçtiğin yollar gül kokusu...
ardında kalanlar,
gül suyuna dalmış bir vakar ile,
sanki sana, 
efsunlanmış bir sarhoşlukla,
kokuna hep aşinaymışcasına,
vurulmuş...
kan kırmızı bir sekir haliyle,
biraz mecnun, 
biraz meczup,
çokça da mahcup,
sayısı bilinmez mağlup!
sen, bu dünyadan,
bir çırpıda gelip geçtin.
sana layık bir bende olamamışlıkla,
o hep aynı mesrur ve mahcup yüzlerle,
kademine yüz suyu dökerek,
güller bitirerek,
diken iken gül'e sancı çekerek,
gül'e b'ulanarak,
hasretine bir muştu gibi, ah çekerek !
asrına düşememiş olmanın,
dizlerinin dibinden ırak,
nazarından hummalı bir firakla, 
sona ve sonraya kalanların,
onulmaz feryad-ı figanıyla,
sen, bu dünyadan,
bir çırpıda gelip geçtin.
''kardeşlerim'' dediklerinden olma çabası,
şükründen aciz bir nasibin coşkusu
ve belki de kifayetsiz çırpınışlarıyla,
rüyaların bekçisi,
ümitvar göz kapamaların, 
sana açılan kapıların, 
sana yansın diye, 
yansın diye,
közü uman dirayetin efkarında,
sancıların dipsiz derununda,
bir kerecik,
şu kainata nazar eden,
gözlere ait, 
mübarek kelamında,
adımızın anılmasının hayali,
ve utangaç hasretiyle,
kıtmir sadakatine ulaşamayan,
içimizdeki benzer şeyle,
bir kez nefesinin dokunup,
neşv-ü nema demiyle,
dirilmesini ümit ederek,
ömrümüzün belki de sabaha ermesi,
meçhul gecesinde,
yine o aynı harareti katlayan,
nurunda ölmeye kanat çırpan,
gözyaşı deminde,
duymayı istediğimiz,
görmeyi dilediğimiz,
olması için dua edip,
olamadığımız şeyi, 
sen bilirsin...
sen, bu dünyadan,
bir çırpıda gelip geçtin.
vakit çok geç, 
gemi demir almak üzere,
atlar şaha kalktı,
toynaklar yere değince,
dört nala kıvılcımlar saçarak..!
maveraya hicrete koşarak,
biçare bir acziyeti,
miğferinde taşıyan gonca gibi,
geçmek bilmeyen donukluğu,
pıhtı misali bedenlerimizle,
böylesine ağırlaşmışken,
ruhumuza imdat senden beklenir,
rabbani bir inayet ile...
sen, bu dünyadan,
bir çırpıda gelip geçtin.
heba olmasını istemezsin,
ümmetinden bir ferdin dahi...
himmetinin dilencileri olarak,
kademine döktüğümüz gözyaşlarından, 
bir gonca gül  bitecek, 
umuyor ve istiyoruz.
ve belki de kifayetsiz çırpınışlarıyla,
rüyaların bekçisi ümitvar göz kapamaların, 
sana açılan kapıların, 
sana yansın diye, 
közü uman dirayetin efkarında,
sancıların dipsiz derununda,
bir kerecik şu kainata nazar eden gözlere ait, 
mübarek kelamında,
adımızın anılmasının hayali,
ve utangaç hasretiyle,
essalatü vesselamü aleyke...