öyle kaldı ki içimde, için,
adına eklediğim kelimeler,
boğazımın sana çıkan sokaklarında,
her defasında arnavut kaldrımlarına takılıyor.
sendelemem bu yüzden belki de...
ben, ucu bucağı izi olmayan bir sayfiye kenti gibiyim sende...
biliyorum,
ne gidilir ne sefası sürülür..!
seni yaşamalıydım oysa, saçlarından tenine akarken...
adın her defasında yüreğimin zirvesinden,
dilime indiğinde;
göz yaşlarımla yeniden ıslanıyor...
adın ıslanır terennüm ederken dilimde,
titreşir dururum, ateşe müştak pervane gibi...
adın, başka bir anlam, başka bir renktir buralarda,
sen hiç buralarımı bilmedin ki...
sonu yok girdap olmuş bu hikayenin,
''hikayemizin''diyemediğim ah'ların..!
bir başlangıcımız olmadığı gibi..!
adın ıslanırken dilimde,
sen bilmesen de,
göz yaşlarından bir göl yapar,
içinde hayallerimi yüzdürürüm her sessiz gecede...
adın dilimde yüreğimde hece hece,
sen yine de bilme
yine de bilme,
hiç bilme...
https://www.youtube.com/watch?v=nwUZhAweKFo&feature=youtu.be