''Diyakronik Ağrı
Ben en çok
Kendimle konuşmayı unutan bir kadınken tanıyorum
Kabuğuna tonlarca anı bağlanmış yaralarımı.
En çok..
Yalnızlığımı kucaklıyorum dünyanın çıkan çivisinin ucunda.
Yerçekimine inanmıyorum.
Haylaz bir şiire emanet ettiğim kuşlar sevgilim.
Sevgilim kuşlar, ben size inanıyorum.
Ben yalnız dağılmış bir kafa taşıyorum kafatasımda.
Yüzsüz bir veda inmesi sayıklamalarım.
Anılardan geliyorum, gittiğim; yirmi dört saatin hiçlik sarmalı..
Kalbimin uç noktası
Bir mermer taşı muamması
Yevme küs.
Ben yalnız kendimi eskitiyorum gardrobumda
Güve dolu kalbim.
Kalbime inanmıyorum..
Kerti bir bahar havası doluyor içime,
İçim dışıma çıkana kadar ağlıyorum.
Anneme sarılıyor kuşların kanatları..
Bir kavim geçiyor bedenimin coğrafyasından
Kollarım istimlâk edilmiş birer uzuv sadece
Durmuyor zaman
Ben yalnız gün sayıyorum
Şakaklarımda darp raporu, nefesim morg havası..
Ben yalnız çetin gülümsemeler giydiriyorum dudaklarıma
Azığım ağıt.
Sevgilim kuşlar!
Dünyayı kaldıramıyorum
Ben yalnız dağılmış tesbih taneleriyim
İlmeği boynuma takamıyorum.''
***
''Sustuğum yer gözlerindi...
Öyle bir bakmalıydın ki,
ilmek gibi geçmeliydi bakışların boynuma....
Sonra parmak uçlarından asmalıydım kendimi,
ellerinin değdigi her yer ölmeliydi birer birer...
Lime lime olmalıydı sensiz nereye koyacağımı bilmediğim bedenim....
Oysa ne biliyordun ki?
Ne kadarını söyleyebilirdim ya da..?''
*
''Bilseydin...
izin verseydin...
Saçlarından tırnak uçlarına kadar çözerdim seni
Ve
Bensiz kaldığın her saniye için asırlarca üzülürdün...!''
***
''Sevgilim canım her şeyim
İçmeye suyum
Yemeye aşım
Bakmaya güneşim
Zifiri karanlıkları delip de mi geldin
Azgın kumları aşıp da mı geldin
Cosmuş dereleri yarıp da mi geldin
Canımı canına katip da mı geldin
Gün yüzün bana yakışır
Ay yüreğin gözlerimle savaşır
Şiir dillerin destanlarla yarışır
Kokun mudur bu, kanıma karışır
Lal olmuş dilim şiir bilmez
Lakin senden gayri ile halvet etmez
Konuşurum konuşmasına
Sözcüklerim seni bilir başka kalbe girmez.''
***
''Bir varmış bir yokmuş gibi baktı bana...
İçimden dağlar oynadı sandım
Hüzün perdesi çöktü gönül orağıma..
Hele bir duruşu vardı
Selalar okundu ardm sira
Cümbür cemaat yandım tutustum
Aklımda sıra sıra odalar
Odalarda yalnız kalmış kadınlar
Eteğim gül pembe idi
Yüzümde başladı hain sararmalar
Şimdi bir yalnızlık melodisi
Ne gül pembe etek kaldı
Nede kahırdan kararmış kadınlar...''
***
''Çoksun bana dedi adam
Kadının ondan ayrı her günü yok olmakla geçtiğini unutarak.
Varlığına bir adım yaklaştysa kendin on adım uzaklaştığını bilmeden
Oysa ne çoktu aşk ona,
Deniz derya misali bir kalbin içinde kulaç atıp duran minik bir balık gibi....
Çoktu adam ona;
Ömrü billah çocuk kalbi
Görmedi böyle sevda...
Elinden gelse çanak çömlek
Kap kaşık kavanoz dolusu aşk saklardı...
Çok değil azdı o, O adama
Ne kadar çok olmaya çalıştıysa
Her gün mahkumdu azalmaya.''
***
''bilki yarim
daha bundan gayrı sen bana
çölde vaha
kutupta güneş
karanlıkta ay
iftarda su
ağrılarıma ilaç olsan
dönmem sana bunu bilesin...''
***
''Takvimler değişmekteyken
Eski teşrinlerden kaçarak
Yediveren gül bahçelerine saklanmaktasın
Mart güneşine yalvaran kar altındaki kök gibi gövdemden.
Kim kılsa nazar
Sûret-i Yusuf
Mizac-ı Mecnun'sun.
Hallac-ı Mansur mu ?
Ana rahmine düşmeden düştü ateşe
Samimiyetsizlerin kendine çaldığı pâyede.
Hallac-ı Mansur mu mihmandar sana Gönlündeki dilindeki yaşamındaki yasaklarda?
Aramızda taksir / takdir eylediğin uzaklık
Nûr-i tecellin olsun Mele-i Âlâ'da.
Ne dünyada ne ukbâda kalma pâyemde.''
***
''Bad-ı hicrandan bağı cinân'a selam...
Diz bağı çözülen alfabenin, imlâdan imdadıdır ' üç nokta''
...