28 Aralık 2018 Cuma

Aktörlükten, figüranlığa!...

Bir sanatçı kendisine hayran, (hayran kelimesini kullanmayı bu anlamda beğenmiyorum) kendisini seven insanların, kendisine olan sevgisini yine kendisi azaltıp, eksiltebilir!

Sanat kavramı geniş bir yelpazeyi kuşatıyor. Öyleyse biraz detaylandıralım: Yazar, şair ve karikatüristleri konumuzun dışında tutabiliriz. Çünkü bir yazar, bir şair, bir çizer politika, siyaset üzerine kalem oynatabilir. Onlar düşünen, düşüncesini kelime kelime örgüleştirerek insanlara sunan kişilerdir. Onların politik görüşlerini yazıp çizmeleri absürt düşmeyeceği gibi tarafımızdan yadırganmaz da...

Fikrimize uyan, görüşümüzü destekleyip, besleyenleri tercih etmemizin yanı sıra, karşıt fikirleri de, fikir jimnastiği, geniş ufuklara açılmak adına okuyanlarımız da az değildir.

Bu girişten sonra, sözü nereye getireceğimi tahmin ettiniz. Son günlerde iki eski mizah ustasının bir TV programındaki şovlarından, birisinin coşup tehditvari ve içinde ''asmak,zindanda zehirlenmek'' kelimelerinin geçtiği ve bağlamında da ''darısı kimin başına'' sevimsiz sorusunda saklı temennisiyle bir anda gündem olan ve açık oturumlardan, köşe yazılarına, siyasilerin demeçlerine kadar dalgalanma sebebi!

San'atın, şarkı söyleyen, film çeviren, tiyatro yapan kısmındaki bir aktör, bir sanatçı elbette düşünen biri olarak, fikirsiz değildir ve siyasi görüşü, tercihi vardır.

Tüm ülke insanına hitap eden, hepsi tarafından sevilmenin hazzı ile sanatını icra eden bir sanatçı, akıllı ise; son nefesine kadar politikaya aktif olarak da, söylem olarak da bulaşmaz.
Bulaşırsa bütünü kucaklamaktan, bütün tarafından kucaklanıp sevilmekten mahrum bir marjinal durumuna düşer! Ki örneklerini gördük, görmekteyiz.

Baştaki paragrafa dönelim : Bir sanatçı, kendi hayran kitlesini, ancak politize olunca azaltmakla kalmaz, öldürür. Öldürdüğü yalnızca sevgileri değil, anılarımızdır da...

Bu tür kişilikler, aslında onların film ve tiyatrolarıyla büyümüş koca bir nesli ''asmış,zehirlemişlerdir'' de farkında değildirler.

Dikkat ediniz, bu sanatçılar, en verimli aktif çağlarında bu tür saçma polemiklerin odağında olmaktan özenle kaçınırlar. Ne de olsa şöhretlerinin, gençliklerinin zirvesinde, paraya para demeden yaşıyorlardı. Ne tabanlarını ne de kendisine iş veren odaklara ters düşmeyi göze alamazlar!

Ne zaman ki artık dinozor seviyesine evriliyor ve o en hazin şey alkışsız, unutulma dönemi başlıyor, o zaman (gündemde olmak adına) bir kutbun figüranlığına razı oluyorlar!

Ne hazin bir son. Başrol aktörlükten, figüranlığa razı oluş!