Bizim çocukluğumuzda çember çeviren oğlanlarla, ip atlayan kızlar vardı.Ben gerçi çember çevirmedim ama, kızlar atlasın diye ip çevirir, yorulunca da yansınlar diye hızını arttırır muzurluk yapardık.
Bizim çocukluğumzda ellerimizde akıllı telefonlar,tabletler yoktu ama, ellerimiz ellerimizde bezirganbaşı,mendil kapmaca,sek sek, ortada sıçan,mahalle maçları ve saklambaç vardı...
Biz aşık olduğumuz kızı sobelemeye kıyamayan,sobelene sobelene kaybetmelere idmana bilmeden alışan iyi çocuklardık.
Tek yaramaz işimiz, bazı akşamlar ezan vakti, ''Kasım paşa canavarı'' yalanını sesli söyleyip, korkuyu tatmak; ya da komşuların zillerine basıp kaçmaktı ki, ben çalma işini sevmez, ama arkadaşlarımla ter su içinde kaçardım.
Koskocaman radyolar vardı ve TRT'den TSM dinlemek, akşam 21:00'de masal dinlemek, tarif edilemez sevincimiz olurdu.
Biz,İspanyol paça modaları ve üzerinde sarı kanarya olan plaklarda dönen çocuklardık...
O zamanlar İstanbul böylesine şişmanlamamış, insanların birbirlerine nazik davranışlarıyla mutluydu ve biz Şemsipaşa'ya (Çiftekayalar) sık sık ailelerle gider,karpuzları soğusun diye denize bırakan babaların yanında güven içinde gerçek gülmelerin lezzetini;annelerin yaptığı komşuların bir aradaki sofralarına katardık.
Bizim çocukluğumuzda insan da vardı, insanlık da...