7 Ağustos 2020 Cuma

Bir mutfak hikâyesi!

Yaşamak ya da yemek için...
Yaşamak için yemek uğruna ne çok çabalıyoruz.
Bugün bir kez daha yaşadım.
İroni yapayım; ne çekiyorsam kadınlardan çekiyorum. (Tamam anneme hizmet, Hakka hizmet bunu biliyorum hemen çıkışmayın!)

Düşünün (neyse ki komşuların tanıdığı vasıtasıyla) kamyon yanaştı, taş gibi domatesler kilosu 1.50'den kapan kapana; iki kasa da bize.
Konuyu yazamayacak kadar yorgunum, saat 11.00 gibi başladığımız iş, 16:30 gibi anca bitti.
Kasaları 2.kata taşıdım.
Domatesleri yıkadım.
Ablam ile annem kaynayanların kabuklarını soydu.
Yeniden rondo ve kaynamaya devam. Yağı tuzu vesaire...
Sonra hepsini kavanozlara sıkıca depo.
Soğuyacak ve raflardaki yerini alacak.
Saydım 25 kavanoz.
Allah yemek nasip etsin de..
Sinirlendim arada, değer mi onca emeğe yorgunluğa bir ''lezzet'' adına..?
O ara bir abimiz aradı, konuyu şikayetlendim; ''Biz yapmıyoruz artık, yengene bıraktırdım.'' dedi ve ekledi:''Parasında değilim yapıyoruz 30 kavanoz, gelen alıyor, bize kalıyor 5 kavanoz :)) Marketlerden hazır alıyoruz kaç senedir hem yengen artık yapacak güçte değil.''
Sanki annem o güçte!
Olan zavallı bana oluyor, iyi ki ablam denk geldi.
Neyse ben de annemden kesin söz aldım, seneye yok böyle gereksiz ''mide'' çabaları...
Öldüm yorgunluktan. Öldüm demişken ya nasılsa öleceğiz, ne gerek var boş işlere...
Kıssadan hisse, yazımın başına dönerek; midemiz ya da şehvetlerimiz için ne çok çabalıyoruz. Yani bu geçici dünya için.
Bunun için çalışıyor, alış verişler yapıyor, pişiriyoruz vesaire...
Kolay ve sade yaşamayı seven benim için, bu tür yaşam aydan dünyanın seyri gibi..
Çok uzattım, sanırım bir tatili hak ettim.