Belki diksiyon anlamında değil, fikirlerini sunum/ satış anlamında tamamen işbu konuşmanın erbabıdırlar.
Onlar için konuşmak, şehvettir, hevestir, amaçtır, araçtır, egolarını tatmin makamıdır. En basit ve üç cümleyle anlatılabilecek bir konuyu, uzun uzun vurgulamalar ve kelimelerin üzerine abanarak ifa eylerler. İster istemez ilgilenmek (ya da usanmak) durumunda kalırsınız...
Bazı insanlar kendilerini güzel pazarlarlar!
*
Örnekle devam edelim:
Kitap yazıp basmayı düşünenler başta imza günleri olmak üzere her imkânı tanıtım için değerlendirmezlerse, yazarın evde oturmasıyla kitabını yayınevinin çabası, istenilen seviyeye çıkarmakta zorlanır.
Kendini pazarlamak olarak amiyane ifade ettiğim, kendini ağırdan almak, (ya da kendi değerinin çapına göre davranıp, değerini hissettirmek ki bu ayrı bir özellik) aslında belli ölçüde uygulanması elzem bir stil, tarz, karakter olmalıdır.
Önce kişi zatına, yaptığı işe, makama önem ve özenle saygı gösterecek ki karşısındakiler de öyle olabilsin.
Malumunuz günümüzde çok mütevazı olmak, genel olarak değer kaybı, kıymetten düşmekle ödüllendiriliyor!
Her şeyi beğenmeyen, her şeye bir hata, kulp bulan kibir ehlinin fikirleri her yerde önemseniyor!.. Bir bildiği var ki bunu beğenmedi deniliip, itibar ediliyor.
Son olarak, yazarlığıma yeterince inansam Rüveyda'ya Mektuplar'ı tüm Türkiye tanır, bir kaç baskı da okurdu.
Müteşairden öte kendimi şair saysaydım yine üç dört şiir kitabımla da tanınırdım.
Oysa bu adam hayatı nicedir kapalı devre yaşar görünüyor. İddiasız, idealsiz bitkisel hayat. Annem yaşadığı sürece bir amacım, işim, görevlerim var. Ondan sonraya kalırsam bakcez artıkın...