29 Haziran 2015 Pazartesi

İki hikâye iki hüzün

Kendisine evlenme teklifinde bulunan güzeller güzeli Lucy'enin bu teklifine kadını çok beğenmesine rağmen ''evlilik korkusuyla'' reddeden ve bunu yıllar sonra pişmanlıkla arkadaşlarına anlatan Trefetan'ın : ''Onunla uzun yıllar geçirebilirdim. Burada kalmak intihar.'' sözleri...
''Gecenin Çocuğu'' / Jack London

Pek çok insanın hayatında yaşadığı evlenemediği ya da evlendiği kişiye ait pişmanlıklar sanırım zaman ne kadar akıp geçse de, bir ukde gibi yüreklerde kalabiliyor.Trefan'da bunu acı acı yaşıyorsunuz.

Okuduğum kitaptan iki kesit. Hele aşağıda, Alyoşa'nın Müslüman dervişlere benzer kişiliği, ahlakı, tevekkül içindeki masum cevapları, olaylara bakışını da burada paylaşmak istedim.

Zavallı Alyoşa'nın insanlara ve özellikle ailesine itiraz etmeksizin uşak olarak verildiği bir malikânedeki Ustinye isimli aşçı kadınla evlenmesine mani oldukları demde, kar küremek için damdan düşüp ölüm anında geçen diyalog :

''Ustinye : ''Alyoşa, ölecek misin yoksa ?''

''Hep böyle yaşayacak değiliz ya, günün birinde öleceğiz...İyi ki evlenmemize izin vermediler, evlenmiş olsaydık şimdi sen ne yapardın, bak ne iyi oldu..''

''Çömlek'' / Tolstoy

Ölüm anında bile, sevdiği kadını böylesine çocuksu bir masumiyet içinde teselli ediş.

Aslında bu iki tabloya çok şeyler yazacaktım ama, hani bazen ağlayamazsınız, boğazınıza takılır, düğüm olur ya o acı...Bazen de yazamazsınız işte.

Ama benim dostlarım arif insanlar, onlara tarif gerekmez ve onlar ben blog yaparken, bir nokta ve bir melodi paylaşsam, ne anlam ifade ettiğini anlayacak kadar beni tanırlar...