Esas konumuza dönersek; dünyaya doyduğuma kanaat getiriyorum.
Canım kendime soruyorum; sana tomofil (araba) alayım mı, şiddetle istemem, kural bilmez magandalar arasında strese giremem, diyor.
Bayramlık bahanesiyle giyim-kuşam ayakkabı...
- E var ya olanlar ihtiyacımı fazlasıyla karşılıyor, diyor ki, 20 senelik kumaş pantolonum gıcır gıcır askıda mesela...Fiziğim maşallah hep aynı olunca ihtiyaç olmuyor
Evden memnun, bana saray diyor. Olacaksa İstanbul'da dalga, martı, vapur ve ezan sesleri arasında bir haftacık yalı misafirliği ahir ömrüme ödül olabilirdi, o da sordun diye yoksa çok da mühim değil diyor.
Güzel kadın diyorum ki, zaaflarındandır. Hayret ki ne hayret; "biz ne güzeller gördük, 'sonra her şey bir hâyâl oluyor ' diyen kimdi" diyor...
İstediğin ülkeye, şehre turizme ne dersin desem biliyorum; "cıx yorgunuz biz, ayrıca vaktinde az ülke şehir görmedik mi?" diye ukalalık yapacak...
Mükellef ziyafet demiyorum, "onca garip açlık, savaş, soykırım varken mangal kokutmaya utanmayacak mısın?"diye haklı olarak köpürür...
Sorsam, ölmeye ne dersin diye...
"Önce annem, sonra hayırlı bir vakitte, yatağa düşmeden imanla...ona olur diyor.
Hazır artık kalbim de tekleme sinyalleri verirken, ani bir krizle adios, harç bitti, paydos...
İlginç bir durum aslında. Doymuşluk hissi. Mutlaka vardır istediği ama benim bilmem lazım değil mi? Bana hile yapıyor desem bunca zamandır açık verirdi...Zaaflarından kaçıyor mu, onları nötralize mi etti, duymazdan mı geliyor, psikolojik/sosyolojik etkenler nelerdir kısmına girmeden burada keselim, zaten eskisi gibi yazmayı da terapi diye görmez oldu, zorla sayfa açtırır oldum...