Geçenlerde Haşmet Babaoğlu bir yazısında şöyle diyordu:
''Kadınlar sık sık ''Beni seviyor musun?" diye sorarlar. Ne kadar sevildiklerini merak ederler. Erkeklerin sorusu biraz daha farklıdır. Onlar içlerinden kendilerine sorarlar: "Onu seviyor muyum? Ne kadar?"
Ama belki asıl soru; "sır"ları ortaya dökecek soru
"Onu nasıl seviyorum?"dur! Aşk bir nicelik işi değildir. "Ne kadar" değil; "nasıl?" diye sormalı o yüzden.'' Babaoğlu güzel girizgah yapmış, aşağıda ki meşhur örneği bilse belki yazısında paylaşırdı..
Nurlu bir sohbet ortamıydı. Âişe annemiz, deha insan; müctehid alim zat, sordular, “Yâ Resulallah, beni nasıl seviyorsunuz?”
“Kör düğüm gibi” cevabını aldı.
Aradan uzunca bir zaman geçmişti. Bir fırsatını buldu, Âişe annemiz tekrar sordu. “Yâ Resulallah, kör düğüm devam ediyor mu?”
Efendimiz aleyhissalatü vesselam, “İlk günkü gibi…” cevabını verdiler..
Doğru soru, çocukça, beni ne kadar çok seviyorsun değil, nasıl seviyorsundur..Bu ''nasıl'' sorusu, çetin bir sorudur aslında ve sevilen uğruna nelerin göze alınabileceği, nelerden vazgeçileceği, nelerin feda edileceği, nelerin yapılabileceği, nelerin verilebileceği...gibi can alıcı nükteleri/nüansları içinde barındırır..
Kim için ne kadar sevgi ve ne kadar veriş/vazgeçiş..Yazımı şiir ya da başka iktibaslarla genişletebilirdim ama ben öyle bir örnekle zenginleştirdim ki, cihana bedel..( Ayrıca uzun yazılara eskisi gibi talip değilim, yaşlanıyorum)
Seven sevdiğini üzmeyecek, kırmamaya özen gösterecek, incitmeyecek ve incinmeyecek..Nelerden vazgeçebilirsin diye sorulduğunda, duvara çakılı gözlerle bakmayacak donuk donuk..Kesin ve keskin, hazır ve nazır bir aşk fedaisi olacak..Pazarlıksız, ''ama''sız..
Nasıl böyle sevebilir misiniz..?