31 Aralık 2018 Pazartesi

Rüveyda'ya mektuplar (45)


Yılın son gününde, yine yoksun Rüveyda!...
Geçen yıl da yoktun, önceki yıl da, omzumda...
Ne zaman çıkacaksın ki yoluma?
Bak geldim, neredeyse yolun sonuna!...
Yokluğunda kaç mevsim uğradı kapıma!
Kaç mevsim ağladım, ağardım adınla...



 ....devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.






30 Aralık 2018 Pazar

sanırsın ki...


sanırsın ki, sen gittin benden.
sanırsın ki, sen astın veda cümlesini kapıma...
söylemediklerimi sana söyleten bendim,
gidemediğim için, giden sendin...

sanırsın ki, sen gittin benden.
sanırsın ki, sen söyledin  o son cümleyi!..
hakkım değildin! 
ve ben hakkım olmayanı, 
hiç bir zaman almadım...




28 Aralık 2018 Cuma

Aktörlükten, figüranlığa!...

Bir sanatçı kendisine hayran, (hayran kelimesini kullanmayı bu anlamda beğenmiyorum) kendisini seven insanların, kendisine olan sevgisini yine kendisi azaltıp, eksiltebilir!

Sanat kavramı geniş bir yelpazeyi kuşatıyor. Öyleyse biraz detaylandıralım: Yazar, şair ve karikatüristleri konumuzun dışında tutabiliriz. Çünkü bir yazar, bir şair, bir çizer politika, siyaset üzerine kalem oynatabilir. Onlar düşünen, düşüncesini kelime kelime örgüleştirerek insanlara sunan kişilerdir. Onların politik görüşlerini yazıp çizmeleri absürt düşmeyeceği gibi tarafımızdan yadırganmaz da...

Fikrimize uyan, görüşümüzü destekleyip, besleyenleri tercih etmemizin yanı sıra, karşıt fikirleri de, fikir jimnastiği, geniş ufuklara açılmak adına okuyanlarımız da az değildir.

Bu girişten sonra, sözü nereye getireceğimi tahmin ettiniz. Son günlerde iki eski mizah ustasının bir TV programındaki şovlarından, birisinin coşup tehditvari ve içinde ''asmak,zindanda zehirlenmek'' kelimelerinin geçtiği ve bağlamında da ''darısı kimin başına'' sevimsiz sorusunda saklı temennisiyle bir anda gündem olan ve açık oturumlardan, köşe yazılarına, siyasilerin demeçlerine kadar dalgalanma sebebi!

San'atın, şarkı söyleyen, film çeviren, tiyatro yapan kısmındaki bir aktör, bir sanatçı elbette düşünen biri olarak, fikirsiz değildir ve siyasi görüşü, tercihi vardır.

Tüm ülke insanına hitap eden, hepsi tarafından sevilmenin hazzı ile sanatını icra eden bir sanatçı, akıllı ise; son nefesine kadar politikaya aktif olarak da, söylem olarak da bulaşmaz.
Bulaşırsa bütünü kucaklamaktan, bütün tarafından kucaklanıp sevilmekten mahrum bir marjinal durumuna düşer! Ki örneklerini gördük, görmekteyiz.

Baştaki paragrafa dönelim : Bir sanatçı, kendi hayran kitlesini, ancak politize olunca azaltmakla kalmaz, öldürür. Öldürdüğü yalnızca sevgileri değil, anılarımızdır da...

Bu tür kişilikler, aslında onların film ve tiyatrolarıyla büyümüş koca bir nesli ''asmış,zehirlemişlerdir'' de farkında değildirler.

Dikkat ediniz, bu sanatçılar, en verimli aktif çağlarında bu tür saçma polemiklerin odağında olmaktan özenle kaçınırlar. Ne de olsa şöhretlerinin, gençliklerinin zirvesinde, paraya para demeden yaşıyorlardı. Ne tabanlarını ne de kendisine iş veren odaklara ters düşmeyi göze alamazlar!

Ne zaman ki artık dinozor seviyesine evriliyor ve o en hazin şey alkışsız, unutulma dönemi başlıyor, o zaman (gündemde olmak adına) bir kutbun figüranlığına razı oluyorlar!

Ne hazin bir son. Başrol aktörlükten, figüranlığa razı oluş!




25 Aralık 2018 Salı

Rüveyda'ya mektuplar (44)

Gün biter Ay biter
Ömrüm biter de
Aşka olan hasretim hiç bitmez… Sevgilim, Rüveydam...
Adına eklemlenen sahip olma duygusunu, üstten virgülle bile ayırasım yok! Zaten seninle tüm kuralları kuralsızlık fırınına atıp, sonra ölçesim var. O fırın mı, benim sana olan gönül fırınım mı daha ateşli, daha sıcak, daha yangınlarda...

Rüveyda’m...

Adına eklenen aklımın, kalbimin, üstten virgülle dahi olsa ayrılığa zerre tahammülü yok! Şu ayrılıklar dünyasında, sen benim seve seve içinde kulaç attığım tek rüyamsın. İki harf arası bir virgül müthiş bir mesafe, çaresiz uzaklık… Gönlüm razı değil de işte imla kuralları…


 ....devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.















22 Aralık 2018 Cumartesi

Sizlerden gelenler

Uzun zamandır sizlerden gelen mailleri okuyor ama yayınlamıyordum. Birbirinden güzel mektup/şiirler gelince yine burada saklamak istedim. Uzun olmasın diye geliş sırasına göre bir kısmını bugün yayınlarken, ayrı ayrı sonsuz teşekkürlerimi,sevgilerimi sunuyorum... 

***

Kıymetli Dost; Bir tevafuk beni sayfanız ile tanıştırdı...
Sade basit içten yazılan ve kalbe dokunan samimi ifadeleri daha makul ve makbul buluyorum.. 
Ne güzel  yazmak yazarak duygu ve düşüncelerin aktarılma yeteneği gıpta ederek  okuyorum şiir ve yazılarınızı... 'Rüveyda'ya Mektuplar 'serisine başlamanız  43. mektub olmuş. Eminim sayfanın okurlarını da memnun kılmış mutlu etmiştir benim gibi..
Gönlünüzde eşsiz güzellikte sevilen hayranlıkla övülen Rüveyda'ya yazılacak kalbin ahengini değiştiren bir sonraki mektubun heyecanı ile.... 
Not: Yazmaya küsmeyin!
Hayatı kendiniz için yaşayın. Ruhunuzu önemseyin kendinize haksızlık etmeyin.
Sevgiler selamlar Bâki muhabbetle..''

***


''Rüveyda'ya 43. mektubunuzu okudum,

ne kadar güzel şeyler yazmışsınız yine.
Bir nevi iç dökümü.

Türk değilim ama ruhuma dokunanı hissetmem için Türkçe bilmem yeterli değil mi?
Kitabı çıkartsanız da, imza için size getirsem.

Bazı insanları tanımadan tanıyormuşuz duygusuna kapılırız ya, siz öyle bir şeysiniz... ''

***

''Ömrüme ömür eklemeye hazırdın da, senden önce ömrümden çalanlar senin de benim de şansımı alıp gitmişlerdi...Yeniden başlamaya gücüm yok.''demişsiniz...
Ben o kadınları ömrüm boyunca affetmem....
Sizinle olma şansımı elimden aldılar! Ben size bu kadar....devamını getiremiyorum ki cümlelerim hep yarım hep eksik kalıyor.''

***

''Beni çok üzdüler Rüveyda...
Hiç kimseye, hiç bir hikâyeye ait olmuyorsam,direniyorsam sebepsiz değil!'' demişsin kendine bu duvarları örmen ondan korkuyorsun... incitmişler seni..

''Sevmek böyle bir şey işte,sen güzel seviyorsun beni; vazgeçmeden...'' Bunu biliyorsun seni severim öyle de güzel severim ki...
Sana,yaptıklarını unuttururum o kadınların... sarmaya çalışırım yaralarını..
Senin için elimden gelenin fazlasını daha fazlasını yapmaya hazırım.. bunu bil.. bil bunu... vazgeçmiyeceğim senden.. istesem de istemesem de vazgeçmiycem...''


***

''Hayalimde asılı kalan
Avuntuların kördüğüm boşluğusun
Beklemekten öte sevilecek gibisin.
Gönüle diken olurken yüzde uslanmaz tebessümün hasreti...
Ah canım sen!
Silinmiş bir aşkın keskin kokusu,
Yalan olan dünyanın gerçek baharı,
Sen sevgilim!
Sen tüm renklerin kargaşası...''

***

''Bana yaz dedin
Yazıyorum bir sabah vakti
Belki mektuba yetmeyecek halim
Belki de yetmeyecek kelimelerim
Sığmayacak belki hayallerim
Sevgili!
Bana yaz dedin,
Yazıyorum bir sabah vakti.
Uykulu belki gözlerim,
Görmüyor karanlığı
Senin ışığının olduğu yer
Aydınlık bana...
Senin kokun burnumda,
Ezan yine kulağımda.
Sen yaz dedin ya bana
Yazıyorum bir sabah vakti
Görüyorum,
Biliyorum,
Can evimdesin...
Kapı açık girebilirsin!..
Bir şiir yazdım sana
Ne kelimeler yeter
Ne de bu şiir anlatmaya
"Yutkunuyorum"
Susuyorum sana...
Sevgili,
Bana yaz dedin ya
Yazıyorum seni
Satır satır
Mısra mısra
Korkularımla...
Sen yaz dedin ya bana
Yazmak istedim seni
Gün ağarıncaya
Kuşlar uyanıncaya
Sesler çoğalıncaya
Sen benden bana varıncaya
Yazmak istedim...
Sen yaz dedin ya,
 "Yazıldım sana"...''

***









18 Aralık 2018 Salı

Rüveyda'ya mektuplar (43)


Sevgilim Rüveyda,

Seni yazmam lazım; seni, yine seni, hep seni... İsmini anmak besliyor beni. Bir nefeslik mesafemdeyken yazamam ki seni. Sendelerim, kekemeleşir dilim. İzin ver biraz ayrılığa düşelim... Her ayrılık, her veda gibi görünen şey, meğer yine yeni, yeniden sana kavuşmakmış, anladım...

Kadir kıymet bilip yeniden sarılmakmış varlığına, varlığınla bütünleşmiş aşka... Nasıl bir şey bu, her geçen gün daha çok özlüyorum seni... Nereye gidersem gideyim, ne yaparsam yapayım, seni her an kalbimde, karşımda buluyorum. Sanki telepatik bir bağ var aramızda.



 ....devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.





16 Aralık 2018 Pazar

Ben yalnız öleceğim / Sesimden


Yalnız öleceğim,
Biliyorsun değil mi?
Böyle sessiz kimsesiz,
Hazan yaprağı gibi,
Solgun ve dalından koptu kopacak!
Unutulacak adım değil mi ?

Bir sürü kalplere girmiş,
Bir kalbi kalbinde saklamış olarak...
Ahları boynuna yük yaparak!
Bir gün bitecek değil mi?
Bir gün öleceğim...

Yalnız öleceğim,
Biliyorsun değil mi?
Ömrümü hazan vurmuş,
Kalbim yorgun düşmüş,
Böyle sessiz, kimsesiz,
İçimde yangınlarla,
Boynumdaki ahlarla,
Bir gün bitecek değil mi ?
Bir gün ben de öleceğim,
Unutulacak benim de adım...

https://www.youtube.com/watch?time_continue=2&v=jQUUmSVWJTo


***

Yalnız ölmek
Yalnız ölmicem di mi
Böyle sessiz sessiz
Solup gitmicem di mi
Sokakta düşkün biri
Bir kuytuda bulunmuş
Ben kaybolmıcam di mi

Bahçede çiçek solmuş
Soğukmuş ve susuzmuş
Bir tek ne var açıkta
Halatından kurtulmuş

Tepede kuyuymuş
Yağmursuz kurumuş
Gökyüzünde bir martı
Sürüsünden kovulmuş
Öyle olmıcam değil mi

Yalnız ölmicem di mi
Böyle sessiz sessiz
Solup gitmicem di mi
Sokakta düşkün biri
Bir kuytuda bulunmuş
Ben kaybolmıcam di mi

Bahçede çiçek solmuş
Soğukmuş ve susuzmuş
Bir tek ne var açıkta
Halatından kurtulmuş

Tepede kuyuymuş
Yağmursuz kurumuş
Gökyüzünde bir martı
Sürüsünden kovulmuş
Öyle olmıcam değil mi

Biri çıkıp desin ki
Seninim seninim
Al işte bak ellerim
Seninim seninim
Nerde olsan gelirim
Gelirim gelirim
Bir ömür beklerim
Seninim seninim

Bir gün bitmeyecek di mi.?

Can Güngör şarkısı

https://www.youtube.com/watch?v=Lssh0bHa0Mw

13 Aralık 2018 Perşembe

Vefa güzel şey. (Güncellendi!)


Bu zaruri ilaveyi başa eklemem şart oldu: 1k sitesinde biri ya da birileri başka isim ve profilleri olmasına rağmen, aslında o hesapların da bendenize ait olduğunu söyleyerek, birilerini kandırmışlar!
Tekrar belirtmem de fayda var, https://www.facebook.com/muratmesut34 bu hesap ve blogum dışında hiç bir yerde hesabım yoktur, olursa zaten haber veririm.

Binlerce üye içinde bana dört gün üst üste 1.'lik armağan eden 1000 kitap sitesine veda edeli bugün 1 ay oldu. Hala mail alıyorum ''geri dönmeyecek misiniz'' diye soran. Kesin kararla veda ettiğimi belirtmiştim.

Güzel insanlar biriktirmişim orada ve biliyorum onlardan bazılarının buraya her gün geldiğini,şiir kanalımda yeni sesli şiir beklediğini. Kitap konusundaki ısrarınıza da nasip olursa gelecek yıl zaman ayıracağımı sanıyorum.

Buradan ya da Facebook hesabımda herkese açık şiirlerimden alıp, sitede ismimle paylaşanlara da ayrıca sonsuz teşekkürler.

Ben de sizleri özlüyor,her fırsatta takip etmeyi sürdürüyorum.

Selam ve sevgilerimle.




12 Aralık 2018 Çarşamba

Bahs-i diğer


Alışmadan sevebilir misin?
Sahiplenmeden, bağımsızca...
Kaybetmelere yelken açarak;
Beklentisizce...
Varlığım kadar sevgi,yokluğuma vefa...
Sahi alışmadan nasıl sever insan?
Alıştıklarımızı mı severiz,
Yoksa sevdiklerimize mi alışırız?
.............
Severken kıymet bilmekse, bahs-i diğer...

https://www.youtube.com/watch?v=eCEGQt6N3sg&feature=youtu.be&fbclid=IwAR1qkNNNZY5cNJN9_8qpr3b38fx5Fc6owc_OwjQhdDUn78WHh2gS0EPXZtQ




11 Aralık 2018 Salı

Bizim çocukluğumuzda...

Bizim çocukluğumuzda çember çeviren oğlanlarla, ip atlayan kızlar vardı.Ben gerçi çember çevirmedim ama, kızlar atlasın diye ip çevirir, yorulunca da yansınlar diye hızını arttırır muzurluk yapardık.

Bizim çocukluğumzda ellerimizde akıllı telefonlar,tabletler yoktu ama, ellerimiz ellerimizde bezirganbaşı,mendil kapmaca,sek sek, ortada sıçan,mahalle maçları ve saklambaç vardı...

Biz aşık olduğumuz kızı sobelemeye kıyamayan,sobelene sobelene kaybetmelere idmana bilmeden alışan iyi çocuklardık.

Tek yaramaz işimiz, bazı akşamlar ezan vakti, ''Kasım paşa canavarı'' yalanını sesli söyleyip, korkuyu tatmak; ya da komşuların zillerine basıp kaçmaktı ki, ben çalma işini sevmez, ama arkadaşlarımla ter su içinde kaçardım.

Koskocaman radyolar vardı ve TRT'den TSM dinlemek, akşam 21:00'de masal dinlemek, tarif edilemez sevincimiz olurdu.

Biz,İspanyol paça modaları ve üzerinde sarı kanarya olan plaklarda dönen çocuklardık...

O zamanlar İstanbul böylesine şişmanlamamış, insanların birbirlerine nazik davranışlarıyla mutluydu ve biz Şemsipaşa'ya (Çiftekayalar) sık sık ailelerle gider,karpuzları soğusun diye denize bırakan babaların yanında güven içinde gerçek gülmelerin lezzetini;annelerin yaptığı komşuların bir aradaki sofralarına katardık.

Bizim çocukluğumuzda insan da vardı, insanlık da...





10 Aralık 2018 Pazartesi

öyle...


"etrafıma ördüğüm 
duvarın tuğlalarını bana siz verdiniz."

logan draven






7 Aralık 2018 Cuma

Panteizm ve panenteizmi basit bir dille anlatır mısınız ?


Spinoza'nın Panteizminde ''Her şey tanrıdır.''

Bu görüş, Şeyh Muhyiddin-i Arabi (ks) hazretleri ekolüne benzetilirse aynı şey değildir.

“Lâ mevcude illa hu” (Ondan başka mevcut yoktur.) Hayat kaynağı olduğu için bir insanın her şey güneştir, ya da sudur demesine benzer. Kişi bununla diğerlerinin varlığını reddetmiş olmaz. Eser müesssir arasındaki ayrımın taktirini bilmeyenin zaten imanı, şükrü eksik kalır.
Konuyu kavrayamayanların sürçtüğü yerlerden tehlikeli bir geçit.

Hallac-ı Mansur, Sadettin Konevi (ks) gibi velilerin ''Her şey O'dur'' Yani Allah'tır şeklinde özetlenen inanma biçimi. Tasavvufun derin mevzularından.(Vahdet-i vucut) Yaratılmış her şeyi yaratan Allah olduğu için topyekûn her şey Odur demişlerdir. En basit ifade şekli bu sanırım.

İmam-ı Rabbani hazretleri : ''Vahdet-i Vücût' sekrden yani manevi sarhoşluktan,''fena halinden'' ileri gelir. Bu,zatı ilahi aşkın,muhabbetin kaplaması, tasavvufun başlangıçındaki velide meydana çıkar ki; ''İmam-ı Rabbani Hazretlerine göre, buna ''vahdet-i şuhûd'' demek daha uygun olur. Hiç şüphesiz eşya aleminde tevhidi müşahede etmek başka şeydir, eşyayı inkar etmek başka şeydir.''

''Mevlana Celaleddin Hazretleri, “fena mertebesindeki velinin” konuşmasını uygun görmemiş tehlikeli bulmuş “hâmuş olmayı” tavsiye buyurmuştur. İslam’da tasavvuf, “şeriata” aykırı düşmek değildir. “Şeriat” ve “tasavvuf” İslam sarayının “dış” ve “iç” tarafını, bir bütünlük içinde aksettirirler.''

Yine  Mevlana Hazretleri (ks)  şöyle buyururlar:

“Kul kendinden büsbütün geçmedikçe, onun gönlünde tevhid gerçekleşmez. Tevhid demek, senin varlığının O’nunla birleşmesi demek değildir. Yoksa batıl bir şey hak olmaz” Zira Allah (cc) kimsye hulul etmez, bu şirktir!

''Vahdet-i vücut ekolünde Allah için,yarattıkları inkâr edilirken,
materyalistler ve tabiatçılar bu meşrebi o büyük velinin anlayışına zıt bir şekilde,
tabiat namına Allah’ı inkar yoluna girmişlerdir.''

Panenteizmde ise, her şey Tanrı'dan sudur etmiştir. Ruhun tek amacı, oluştuğu Tanrı'ya dönmektir. Panteizm de ise -yukarıda değinmiştik- her şey tanrı demişlerdi.

Bu da İkinci bin yılın müceddidi, yenileyicisi İmam-ı Rabbani (ks) hazretlerinin -makul bir şekilde bizi ferahlatan- tanımına benzer.  

''Her şey Ondandır'' (ama O değildir)  

Şimdi Üstat Necip Fazıl'a kulak verelim :

''İmam-ı Rabbanî’nin anlatılmaz büyüklüğünü yine eseri anlatır:

(Mektubat)ın getirdiği, İkinci Binin Yenileyiciliği çapındaki yenilik; “Vahdet-i Vücud” meselesini aklın son haddiyle tesbit etmesi ve Muhyiddin-i Arabî hazretlerinin yanlış anlaşılan ve eserle müessiri bir gösterdiği vehmine düşülen “Vahdet-i Vücud” davasını tam gerçeğe bağlamasıdır.

“-Allah, ötelerin ötesinde, ötelerin ötesinde; ötelerin ötesinde…”

Yani, nerede onu buldum ve teşhis ettim sanırsan onun da ötesinde, namütehani ötesinde…

Meşhur düstur;

-Ne ki, o zannedersin; zannettiğin o şey, ona perdedir.

Böylece:

-“Heme ost” değil; ”Heme ez ost”… “Her şey o” değil; “her şey ondan” (Mektubat NFK)

En basit ve kısa açıklamasın inşallah başarmışımdır.  Bu arada dip not olarak, her şeyi detaylı anlamak çabasında olan çok kişinin imani tehlikeye düştüklerine hatta Allah korusun mülhid olduklarına şahit olmuşumdur...Konuyla ilgili bazı linkler aşağıda.

https://sorularlaislamiyet.com/vahdet-i-vucut-hakkinda-biraz-bilgi-verir-misiniz

http://ahmetarvasi.com/ahmet-arvasi-blog

http://www.felsefe.gen.tr/felsefe_akimlari/panenteizm_diyalektik_teizm_nedir_ne_demektir.asp

4 Aralık 2018 Salı

No problem !

Evden çıktı.
Çarşı merkezine yaklaşırken, bir arabanın içinden yere düşecek gibi başını ve bir kolunu çıkarıp haykıran şoförün narası ile irkildi :

- Bir inersem, komaya sokarım seni,  bir inersem komaya sokarım seni !

Ağzından saçılan tükrükler sigarasının dumanına karışıyordu. Bu ne öfke, kim bilir ne basit bir trafik kuralı ihlali ya da aksine haykıran adam kendisine öncelik ve saygı (!) beklentisi karşılanmadığı için böyleydi diye iç geçirdi.

Bindiği dolmuşta benzer şey, şoför bir başka araca saydırıyordu !

Dolmuştan indi, kırmızı ışıkta beklerken bir grup yaşlıca kadının, genç bir kadınla çekişmelerine şahit oldu. Dalgındı, olayın başını kaçırmıştı, kim kime neden çıkışıyordu bilemedi, bilmek de istemezdi. Genç kadın yeşil yanında önden depara kalktı, berikiler arkasından saydırıyorlardı !  Genç kadın da arada sinirli bir gülüşle kısa cevaplar veriyordu, geriye bakmadan. Adam genç kadına siz uymayın onlara, yaşlılar dedi. Ve ekledi : Kaşlarınızı çattığınız anları çekin, çok yakışıyor size !
Kadının siniri, üzüntüsü dağılmıştı. Teşekkür etti. Adam cevap vermedi. İkisi de kendi dünyalarına yürüyüp gittiler.

Adam elinde çocuğu ile yürürken karısı elinde sigara, arkadan sinirli sinirli sesleniyordu : '' O kadar da söyledim sana!'' Adam duymaz gibi yürümeye devam ederken iki genç çıktı kapıdan, biri diğerine cevap verdi: ''Ben bekarım no problem!''


1 Aralık 2018 Cumartesi

3,2,1


Ölmek dışında,
Artık hiç bir hikâyede yerim yok!..
Yalnız kendime kederim sanırdım,
''Gönülçelen'' olduğumu nice zaman sonra anladım!
''Baktın kapılacaksın,arıza çıkart!'' sloganım olmuştu.
Benim dışımda kimseler inanmadı.
Yanıldıklarını,yandıklarını,
İş işten geçtikten çok sonra anladılar!
Kendi enkazımın altında can çekişiyordum oysa...
Korkak,insanlardan uzak ve yaralı.
Bir emojim bile yoktu yüzüme takacak.
Olsa,kaçar mıydım insanlardan köşe bucak!?
Artık hiç bir hikâyeye sığmaz oldu şu harap gönlüm.
Hastalıklı bir bünye ile,korudum kendimden seni,
Anlamadın!
Eşitsizlikte eşittik!
Uzaktan güzel sevdik.
İmkânsızlığın tılsımına kilitlendik.
Korkularım galipti,galip gelecekti,biliyordum.
Beddua eder misin, bilemem ama,
Kızma,kırılma bana...
Bildiğin gibi değilim!
Bilmediğin kadar çizilidir yüreğim...
Bugün ağlıyorsun biliyorum,ahlıyorsun!
Sevin!
Hafif sıyrıklarla atlattım diye...
Bak geçecek,
Üç...
İki...
Bir...