Net kısa cevabımı önce vereyim:
- Hayır!..
Salonda büyük uğultu, yuhlayanlar, ıslık sesleri!
- Annesini sevgilisine değişti!
- Yuuh!
Ne oluyor ya! Sanki roman okuyorum...
Niçin hayır dedim.
Sağlıksız, sancılı... kısaca yaşlılık hastalıklarıyla çileye dönüşmüş bir insan günlüğü için, kim olursa olsun, belli saatten sonra ölümle berzahta yaşamayı sürdürmek kurtuluştur.
Belli yaştan sonra Alain Delon'u bile serveti sağlıklı ve huzurlu yapamadı. (Huzurun zaten parayla direkt ilgisi yok.) Servetini kedilere bırakıp kendisini öldürttü! Ne acı bir son!
Manen yakışıklı ölemedi! Onun böyle ölümünden bizler sorumluyuz, çünkü ulaşıp hidayetine vesile olacak Müslüman entelektüellerimiz yok! Belki Müslüman olup, intihar şeklinde gitmezdi bu anlamlandıramadığı dünyadan...
Bu soruyu 20 sene önce sorsaydınız, anneciğim için de düşünmeden evet derdim...
Buna rağmen her günümü teslim olmuş bir heyecanla yaşıyorum. Onu nefes almaz, bakamaz, konuşamaz halde öperken kalbim yerinden çıkmadan nasıl durabilecek!
Toprağa ben de inip kucağımıza son defa verdiklerinde, dizlerim çözülmeden son görevlerimizi nasıl yapacağız.
Mezarlık boşalıp herkes bir an önce dünyaya kaçmaya çalışırken; "sen hemen gitme, beni yalnız bırakma, oku, dua et, bana duyur" dediği için toprağını gözyaşlarımla sularken, yıllardır birlikte yaşadığımız evimize, anılarımızla dolu o bomboş kalmış evimize nasıl döneceğim...[*]
[*] - Ya önce sen ölürsen?
Ölümün yaşa başa bakmadığını herkes bildiği için, yazı uzamasın diye buna parantez açmak istememiştim.
Ve inşallah önce annem gider!
Yine salondan yuh sesleri!
Çünkü annemin en müsait evladı benim. Benim yanımda kraliçeler gibi, diyerek cevaplamış olayım.