30 Eylül 2017 Cumartesi

Sizden gelenler (30.09.17)

''Bir  kelebeğin ömrü  kadar mıdır aşk ?  Bir  kelebeğin yükü müdür kaf dağı.. Oysa umut etmeye,  kavuşmaya  ihtiyacı  vardı, sonsuza dek...

Benim adım  Ruveyda değil bayım. Yüzünü benden yöne döndürdüğünüzden beridir ay doğdu  yüzüme, gönlüme, karanlığıma... Bu yüzden  Mehlika'nız oldum bayım.Ah Mehlika kalmak ne ala..! 

Hatırlamazsınız  yüzünüzü  bana döndüğünüzde o çocuksu gülüşmeler,  dudağımın kenarındaki  çukurcuğa sokulmak istemeler, sığınak  misali... El ele tutuşup yürüdüğümüz o yollarda kuru yaprakların çıkardığı sesler melodi  gibi gelirdi sizinle olunca..   

Sonra ne mi  oldu..?  Güneş doğdu  sabah oldu. Hiç bitmeseydi  o rüya... 

Güneş  doğsa da,  Mehlika hep orada olacak... 

Sizin Mehlika'nız...''

***

''Her türlü sana yazı(lı)yorum, 
mümkün olsa kaderimi de yazardım...'' 

***

''Sevgine Hasretim, 
Sana Aç, 
Sana Susuz,
Hadi,
Gel, 
Ateşim Ol,
Söndür İçimdeki Yangınları,
Doldur Yatağımda ki Boşluğu...
Sende Böyle Kaybolmuş, 
Sende Böyle Yitmişken,
Öp Beni Doyasıya, 
Keşfet Benliğimi,
Bırak Kendini Kollarıma,
Uzan Yanıma Boylu Boyunca...
Hadi,
Gel,
Doldur Yatağımda ki Boşluğu,
Ateşinde Yak,
Dudaklarımdan Kalbine İnsin Ateşim,
Sana Ömründe Hiç Tatmadığın Güzel Duygular Bahşetsin...
İstemez misin Bir Kez de Olsa Beni Hissetmeyi?
Nefesimin Boynundan Yüreğine İnişini?
Ellerimin Varlığını Keşfedişini?
Hadi,
Gel,
Azalt Özlemimi...
Boynundan Başlayayım Öpmeye, 
Dudaklarında Hayat Bulayım...''

***

''Yoksun ya!
geceler kokulu diken
gündüzler zehir zemberek...
çareyi ikindi de bulayım derken, 
Sığınıyorum  yine geceye yokluğuna direnerek....
Yoksun ya; hiç tadı tuzu yok zaman diliminin. 
Herşey batıyor 
Herşey bitiyor 
Her şey zehirli engerek...''

Yoksun ya!
Ben de yokum 
Yaşıyorum sadece
Yaşadığımı zannederek 

Yoksun ya !
Ben ölü toprağa 
Ölü yaprak da bana gerek!
  
Yoksun ya!
Neyse hadi boş ver
Çık gel,
Koyun koyuna uyuyalım... 
Bütün aksiliklere direnerek...''

***

''Arkamda Beni Yaşatacak Ne Bir Ben Varım,
Ne de Şiirlerim...
Yüreğim Sonsuz Bir Boşlukta,
Susuyorum,
Yazmıyorum,
Çünkü İçimden Geçenleri Sığdırabileceğim Hiçbir Sayfa Yok...
Ruhumda Biriken Cümlelerimi Gözyaşlarımla Birlikte İçime Akıtıyorum Sessizce...
Ne Ne Nehirlerce Yüzdürdüğüm Hayallerim Var Artık,
Ne de İçimi Coşturan Sevinçlerim...
Yüreğim Dağların Arasında Sıkışmış,
Sesi Çıkmıyor...''

***

''Ne can alıcı bir duygu bu
Tarifi yok
Telafisi yok
Sadece sana an'a odaklaşarak,
Yaşarım kendimi...''

***

''Sabırsızlık bulutları çökmüş üstüme! 
İliklerime kadar korkuyorum !
Yeltendiğim şey olmayacak diye..!
Bur hayli tedirgin ve umutsuz oldum!
Sormasın bana hiç bir şeyi hiç kimse! 
Ben bile neden telaşlandığımıı unuttum!
Hepi topu ben kaldım! 
Kimse yok artık hiç bir şey kalmadı,
Heveslerimden geriye..!
Zor, çok zor biliyorum. 
Bu enkaz bana kibrimden hediye..!

Bılınd fırim nızım ketim 
Ben taş bulur muyum başımı koyacak, onu da anlamadım.''

*** 

Ve sen illegal sevgilim 
Varım yogum butun emeğim
Konsam senin dallarına 
Sakin beni kovma
Yuvasız bir kewok dersin
Mevsimsiz bir rüzgar sayarsin beni
Yuva bellerim evinin ücra bir köşesini 
Sana bakar sürdürürüm
Omuzlarına dağ çökmüş 
Çocuk sevinçlerimi...

Bılınd fırim nızım ketim
(Yüksek uçtum alçak düştüm) 

***

Sazım, sözüm, siirim işim gücüm....
Sen değil misin beni enkazlar içinde bulup kalbinin sarayına cariye eden...

***

yalnızlığa attığınız zarfa ikimizi koyalım. Tek başına sıkılmasın yalnızligimiz.. iki lafin belini kırarlar  birbirilerini tanrılar 

Ve belki bir gün son rihtimda uzun bir mola verip bizden çalınan hayatları dile getirirler. Buluştuğumuz bir nokta olsun o zarf. Senden benden küçük bir hayat, sonsuz bir mutluluk doğar.

***

''Bir de babasına şımaramayan kızlar var; 
Bu kızlar cancağızım, hayatları boyu soğuk bir maske takarlar.
Hiç bir erkekleri soğuk mabetlerine almaya cesaret etmezler..!
Her geçen gün kırılan heveslerinden dış cephe duvarlarını kalınlaştırıp iç duvarlarının gölgesinde üşürler... 
Bu kızlar cancağızım baba tebessümü gördükleri adamlara kapı aralarlar. Elma şekeri yemediklerini ilk kez bu adamlara itiraf ederler. Komşu bahçeden vişne çaldıklarını da....
Hele bir de bunu anlattıkları adamlar buna tebessüm ederse, kapı ardına kadar açılır. Sıcak temiz ve sağlam bulur o zaman. Mesafenin bile bir anlamı kalmaz. Uzaktan uzağa yakından uzağa, uzaktan yakına bütün yolların gözü çıksın, bu kızlar uyudukları soğuk yataklarında bu koca yürekli adamların gövdelerine sarılıp uyurlar.  Tatlı tatlı rüyalar görüp küçük kedilere özenirler. Nazları, tripleri kavgaları şımarmaları hep bu adamlara. Allah herkese nasip eder mi acaba.❤

***

''Çocukluğumun TRT  radyosundaki arkası yarın hikayeleri bekler gibi heyecanla bekleyiş içinde Rüveyda'nın  bir sonrasını okumak için çocukça sabırsızlanıyorum.'' 

***

Yine siz sevgili dostlarımdan, birbirinden güzel Rüveyda mektupları geldi, bir kısmına yine burada yer verdim, kalanı daha sonra nasipse. Tek bir ricam var, lütfen sanırım bazılarınız telefondan yazıyorsunuz ve Türkçe alfabeye çevirmek bana kalıyor ki, bendeniz kendi yazılarını bile tekrar okuyup redakte etmeye erinen biriyim. En çok da (i) harfini (ı) ya; (g) harfini (ğ) ye çevireceğim diye canım çıkıyor :))

Evet, şimdilik bir Rüveyda'ya mektuplar, daha taslaklarda hazır, yayınlanacağı zamanı bekliyor. İlginiz ve sizden gelenler mutluluk verici. 
Güzel bir hafta sonu dileklerimle...

                                                                [objektifimden]