26 Eylül 2012 Çarşamba

Neşet Ertaş ve ölüm üzerine..

Bazen  uzaydan biri gibi bakıyorum dünyalılara, bazı şeylere anlam vermekte zorlanıyorum..Çok mu cahil kaldım ne..?
Dün de Neşet Ertaş'ı kaybettik..O büyük ozanı ''öteye'' yolcu etme arefesinde yeniden ölüm gerçeği gündemimizde olacağına; yine ölümü öteleyerek, bir kaç gün ustayı anlatarak ölümden, ölümün insanın içini sıkan gerçekliğinden kurtulmuş olacağız (!)

Bir hay-hu içinde hızla başlıyoruz güne ve bir çırpıda akşam oluyor..Haftalar ay, aylar yıl oluyor..Derken işte yıllar da son buluyor..

Yaşlarımıza yaşlar ekleniyor..Hayaller, amaçlar peşinde koşarken; hiç beklenmedik bir şey oluyor..?

Bir anda, aniden, hep okuduğumuz, duyduğumuz, inanıp, iman ettiğimiz ''elçiler'' geliyor..Başlarına ismi Azrail olan büyük melek..

Bir anda alemimiz, boyutumuz değişiyor..

Nasıl olur, daha dün şöyle şöyle konuşmuş, şakalaşmıştık; dediğimiz kişinin öldüğü haberini alıyoruz..

Bir hay-hu (*) içinde onu da çarçabuk toprağa deviriyoruz..Yakınımızsa acısı bir kaç zaman derin, uzaktan birisiyse, ''vah vah''lar ile gündelik yaşama dönmekte zorlanmıyoruz..

Hep söylerim, ateislere: Madem -haşa- Allah yok diyorsun..Ölme o zaman..! Ölüme engel olamıyorsan, ''hayatı da ölümü de yaratan'' gerçeğin sahibine inanmaktan başka çıkışın yok..

''Tamam öyle bir güç var ama...'' diye geçiştirir ve bu en büyük ve senin sonsuzlukta nerede olacağını etkileyecek, belirleyecek biricik meseleyi ciddiyetle enine-boyuna irdeleyip, ''iman edenlerden'' olmayı başaramazsan, o tehdit edile geldiğin cehennem var önünde..Düşünsene, gence yaşlıya bakmadan, yalnızca taktir edilerek sırası geleni, o bir güç dediğin Allah'ın melekleri beden elbisesinden, kozasından uçan kelebek misali çıkarıp götürüyorlar..
O çok sevdiğin beden, cansız kalıyor karşında..Artık konuşmuyor, gülmüyor, hareket etmiyor..Dünyayı versen de bu gidişe engel olamıyorsun işte..

İman da, öyle kuru bir kelime ile olmayacak..İnanılması mecburi/zaruri olanların topyekûn hepsine, inanacak ve bu imana sonu ''izm'' ya da ''ist'' gelen insan (rasyonel) aklının ürünü hiç bir beşeri ideoloji, öğreti (!) katmayacaksın..! Eğer yaşarken son Peygamberi (sav)  haşa salt bir dini öge olarak, yaşamının ritüellerinden sayma gafletine düşer de; O'nu (sav) Kur'ani ifadesiyle (uyulması gereke yegâne ve tek) ''en güzel örnek'' hayatının merkezine almazsan yine bu iman, asla sahih; yani Allah ve Peygamberinin istediği bir inanış olarak seni kurtarmaya yetmeyecektir..

Sekülerizme bulaşmış bir iman, iman değildir..''Efendim dinin yeri ayrı..'' diye ağzından dökülen her geveleme senin aldanışın olacaktır..

Zira Allah ve Peygamberinin yeri, hayatın tam da ayrılmaz merkezidir..Günahkâr olmak suç  ya da hata değildir..Günahta ısrar hata olabilir..Bunu Allah, dilerse affedebilir, bunda ümit çok..Ama iman denen esaslar hata kabul etmez..!

Ömrün geçiyor ve bir kez eline bir ilmihal kitabı alıp baştan sonra ciddiyetle okumadın..Gelsin Elif Şafaklar, gitsin Can Dündar'lar..!

Öleceksin, öleceğiz, öleceğim...
İlkokul kitaplarında bizim zamanımızda ağustos böceği ile karınca hikâyesi vardı, La Fontaine okuma parçası olarak..Beni çok etkilemişti ve hayatım boyunca unutamamıştım. Ağustos böceği yazı saz çalıp şarkı söyleyerek geçirirken, karıncayı da alaya alır; dalgasını geçerdi..Ta ki, kış (ölüm) gelip çatıncaya kadar..Kar yağınca, kış için yuvasına yazdan erzak toplayıp biriktiren karıncanın kapısından eli boş dönmenin hazin dramı gibi olmamalı ölüm bize...

Hani meşhurdur, Hz.Ali (ra) efendimiz, bir ateist ile münazarasında ona özetle :'' Benim dediğim ve iman ettiğim bir Allah var ve ben, bana emredilen dürüst ve temiz bir hayatı yaşıyorum..Ne emrediliyorsa mantıken benim yararıma..Haşa yoksa -ki var- ben ölünce bir şey kaybetmem..Ya varsa -ki var- ey ateist, senin halin ne olacak bunu sen düşün..!

Neşet Ertaş vesilesi ile aklıma ne Bozkırın tezenesi, ne de eserleri geldi..İnşallah göremediğimiz dünyasında sadece ağustos böceği olarak 74 yıl kalmamıştır ''ah yalan dünya''dediği dünyada ve yalan olduğunu bilerek yaşamıştır..

Allah tüm Müslümanlara merhamet etsin, rahmet eylesin..
________________________________________

(*) Hay-hu, bilerek dedim..Halk arasında hay-huy denilse de kelimenin aslı budur..Yani Hay, ebedi diri olan Allah demektir..Hu'da O, demektir..Yani Allah kastedilir Hu, derken..O..
Hay'dan gelip Hu'ya gideriz..Allah'dan gelip, Allah'a gideriz manasında..