Doğru saydıysam 170 dize...
Aşka çıkan 170 basmak...
Bir şiir (Naât) bu kadar mı güzel, bu kadar mı derin yazılır.Malum şairin ''Yağmur'' diye hitap ettiği, Alemlerin Övüncü (sav) Efendimiz...
Sizler için seçtiğim dizeleri şairin hoş görüsüne sığınarak (belki bütünlüğü,orijinalitesi zedelenecek) aşağıya alıyorum.
Dursun Ali Erzincanlı'da yine kendisine has o güzel üslubu ile seslendirmiş. Şiir çok uzun olduğu için,sesli dinlemede dikkat kaybolması yaşanıyor. En iyisi siz, sizler için seçtiğim kısımları atlamadan,duya duya,sindire sindire bir güzel okuyup, gününüzü bereketlendirip, güzelleştirin :
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü
Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydim
Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Saatlerin ardında hep kendimi aradim
Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin
Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü.