Kaplumbağaların gözyaşlarıyla beslenen kelebekler varmış...
Şaşırdın mı ?
Ya aşkın gözyaşlarıyla ruhları beslenenlerden birini
tanısaydın halin nice olurdu..?
Malum, nisan yağmuru yılanın ağzına düşerse zehir;
Midyenin ağzına düşerse inci olur...
Sen hangisisin?
Nankörlerdensen, elbette bir yılan..!
Sureta insan gözükmene aldanma..!
Bunca zaman, içindeki yılanı öldürmek yerine, beslemişsin,anlasana!
Kaderine razı değilsin, halinden şikayet edersin içinin koridorlarında avaz avaz..!
Hayata küssün, oysa bu o hayatı yaratana küsmektir, bunu bile görmezsin.
Seni almalı, göçmen Suriye'li çadırında bir hafta yaşatmalı ki, yaşamı,biraz anlayıp,şükrü öğrenesin bir nebze...
Sonsuzluğa inanan insan,bu dünya istediği gibi olmadı diye ha bire yakınır mı ?
Yakınmak yalnızca seslenişle, söylenmekle de olmaz, ya o bakışların ?
Git aynaya bak;bir aynalar, bir de ayna gibi dostlar yalan söylemezler.
Midye gibi sen de yüreğini aç ki,düşen nisan yağmurları kalbinde inciye dönüşsün.O yağmur nereden gelir?
Göklerden.
Peki göklere nereden gelir?
Neden yağmura Rahmet demişler,düşündün mü?
Her kuş cinsi ile uçar,sözü ne güzel sözdür.Yağmur aynı yağmur ama alıcısında eczası değişiyor.
Zehir ya da panzehir.Dert ve deva gibi...
Midye gibi aç gönlündeki ellerini dualar kıblesine ki,o yağmur şifan olsun.
Kalbin değer bulsun,ona ücret olarak cenneti versinler.
Senin de gözyaşlarına,kelebekler misali melekler konsun.
Dualarını aminlerle muştulasınlar.
Vekilim Allah'tır de ve akıl,iman nimetlerini hediye bil ve geri almaması için Rabbe her daim niyazda ol.
İşim,aşım,eşim deme...boş ver.Onlar az-çok,eksik-fazla nasılsa şu kısacık dünya hayatının bitecek ayazaları...
Bugün cum'a, Allahümme salli ala seyyidina Muhammed, desin bol bol dilin;başka söze ne hacet.