Nurlu bir Rebiülevvel ayının 11.pazartesi gecesine ''Alemlere rahmet olarak'' teşrif buyurdun Efendim.
Aylardan Nisan idi, hakiki bahar seninle başlamıştı.
Geldiğinde insanlık her türlü çirkefin, putçuluğun girdabında boğulmayı, sefa sanıyordu.
Geldiğinde faizle insan insanın kanını emiyordu, insan insana kuldu.
Geldiğinde, kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor; köle pazarlarında insan satılıyordu.
Geldiğinde, şirk devletlerinin despotları diledikleri gibi hevalarının kanun ve kurallarını uyguluyor; ırkçılık geçer akça,sınıf farklı belirleyici unsur idi...
Geldiğinde insan merhametten yoksun, içkilerden sarhoştu.
Kumarın,fal oklarının gölgesinde;serkeş bir düzen vardı.
Geldiğinde insanlık süfli ve basit sebeplerden birbirinin kanı döküyordu. Babalar çocuklarını sevmekten utanıyor, aslen sevmeyi tanımıyor, aşk'a da fersah fersah uzaktılar.
Ukaz panayırında yolunu gözleyen, mübarek ismini heceleyenlerin vardı.
Geldin, gördün ve değiştirdin...
Putları, putçuluğu, insan aklının ürünü parlamentoları yerle yeksan etmek için Medine İslam devletini kurup, başına devlet reisi oldun.
Kula kulluğu kaldırıp, Allah devletinde, insanca adil yaşamayı gösterdin.
Kuşu ölen bir çocuğa taziyeye gidilebilecek bir kalbi, kedilere merhameti, ölmüş bir hayvana burunlarını tıkayanlara;''Ne güzel de azı dişleri var, değil mi'' buyurarak, güzel bakışı öğrettin.
Sen güzelliği, iyiliği, doğruluğu tebliğ ettin ve bunun kısa adı İslam idi.
Geldin, nurlandırdın; asırlarca beklenendin, muştunu ve mührünü zamana vurdun ve bizi öksüz, yetim bırakıp asıl ve gerçek olan alemi şereflendirdin...
Geldiğin gibi şimdi dünya Efendim!
İnsan insanın kurdu, tam da buyurduğun gibi; kıyamet alametlerinin hepsini yaşamaktayız.
Güvenliğimiz, saygınlığımız, haysiyetimiz, şerefimiz yerle yeksan!
Bu dinin Kitabını korumayı bizzat üzerine alan Allah (cc); bu kerim Kitabı bizlere tebliğ edip açıklayan senin etrafına öyle aşıklar, pervaneler halk etti ki, 1438 yıldır, onlar sebebi ile alıp-verdiğin handiyse nefeslerinden bile haberdar olduk. O aşıkların hem çağında, hem de çağlar sonra bile hiç tükenmediler; seni anlatan kelimelerin tükenmediği gibi...
Geldiğin gibi şimdilerde dünya, çekilmiyor kahrı Efendim..!
Ukaz panayırlarında adını çöl susuzluğu ile haykıranların hala var olsa da; hayat yorgun,dünyamız gri, renkler solgun...