7 Mayıs 2025 Çarşamba

Böyle şiirler müteşairlikten de tekaüt eder adamı

Zerre

Ben,
şah damarında çırpınan bir zerreyim.
Ne poyraz savurur beni,
ne lodos avutur.
Med-cezir gibi çeker içini,
bir bakarsın
gazele dönmüşüm hazanda.
Maral bakışlı bir duanın
avcısı olur yüreğim.
Sustuğum her şey,
şikâyetin eşiğindedir;
ama rıza kapısında eğilmiş boynum.
Bir şebnem düşer geceme,
bir çığ olur dağlarımdan.
Çiy gibi ince,
şükür gibi derin…

Vaad mi?
Bidayeti sensin zaten.
Nihayet, belki bir mahzende
kapanmış eski bir niyaz.
Kul olmanın külüne sarınıp,
lâl olmuş dilimle
ümit ekerim suskun toprağa.

Hasret,
bildiğin gibi değil.
Bir selâ gibi iner üstüme.
Ben her gece
kapanmamış bir gözyaşıyım;
sen ise
gözlerimde mühürlenmiş
bir dua,
bir veda,
bir vedâ…

Ve anladım:
Hasret,
insanın içindeki Allah korkusuna
en çok benzeyen şey.
Ümit,
bir çocuktan kalan eski bir ayakkabı.
Ve ben,
şah damarından düşmüş bir kulum.
Adımı artık
yalnızca toprak bilir.

Kanarya Banu Dağ