Annem varken gelenlerimiz oluyordu, sık sık kardeşlerim, akrabalar, misafirler...
Ev şenleniyordu...
Annemle birlikte o şenlik de gitti...
Şu sıralar kardeşlerim annemin hatıraları onları üzüyor diye gelmeyip beni davet ediyorlar.
Ben de rahatsızlık vermemek için fazla gitmem.
Sonuç olarak, kendim çalıp kendim oynuyorum. Yok kendim pişirip, kendim yiyorum. Keşke arada oynasam bari kilo almamın önüne geçerdim.
Yeni bilimsel veriye göre kendi kendine konuşmanın bir mahsuru yokmuş diye artık kendi kendime konuşuyorum, iyi de oluyor! Çok espirili şeyler çıkıyor! Yazarken bile gülüyorum...
Bak şimdi "Oynatmaya az kaldı doktorum nerede?" şarkısını ne diye hatırladım acaba? Olsun bu bile olmayan keyfimi kaçıramayacak...
Sanırım sosyal medya da teselli edemiyor, oyalayamıyor beni. Bu iyi olmadı tabii. Oysa ne ümitlerle gelmiştim, ünlü bilem olacaktım, onbinlerce takip beğeni, hayran kitlesi. Ama üstat, şair, yazar rolünü bihakkın oynamayı beceremiyorum ki. İnsanlar mütevazı değil, havalı kibirliye koşuyor. Yani buradan da hüsran yine hüsran:))
Aslında resim, koro, vurma çalgılar falan, belediye kursları başlayacak yazılabilirdim de onda da insan ilişkisi istiyorlar, şu sıra bende olmayan bişi...
Mahalle bakkalına çıraklık yapmaya mı gitsem acaba...