Sizler bir kaç gündür, daha önceden programladığım yayınları izlerken; bendeniz Ramazanı-ı şerif öncesi, İstanbul'da sonbahar serinliği günlerin ardından, nihayet evimdeyim.
Netten uzak zamanlarda,İstanbul'u İstanbul yapan üç şeyin içinde gezmek bize iyi geldi : Ezan sesleri, camiler ve yatırlarımız... Ruhum yıkandı desem abartmış olmam.
Allah razı olsun ecdadımızdan ki, şu cami ve camilerle birleşik külliyeleri imar etmişler. Yoksa bugün onların ağaçlarla donatılmış alanlarını da beton yığınları işgal etmiş olacak ve İstanbul hepten nefes alınamaz bir yer olacaktı. Oralarda, avlularında,bahçelerinde nefes alıyoruz.

Aylar sonra küçücük metrekarelik alanında Aziz Mahmud Hüdayi külliyesi sonunda bitmiş, bu defada resmi açılış bekliyormuş..! Sorduğum görevli de ne zaman açılacağını bilmiyor. Büyük bir sevinçle gittiğim bendenizde çok özel yeri olan Hüdayi hazretlerinden (ks) yine üzgün ayrıldım. Neyse ki artık cennet bahçesi halka açılmıştı da, bir nebze teselli oldum.
Malum, Peygamberlerden sonra, Allah dostları, evliya, şehidler ve salih kullar Rableri katında diridirler. Açılış olsa, sanki Hazreti bizzat ziyaret etmiş gibi, hatta mübarek elini öpmüş gibi bir sevinç ve sürur ile huzurlu ayrılacaktım. Artık nasip bir dahaki İstanbul seferine diyelim. Normal şartlarda Ramazan-ı şerif içinde ziyaretlere gitmem, çünkü çok yoğun kalabalık ve izdiham oluyor.
İstanbul'da yaşamak çok zor, ama gezmek görmek için İstanbul eşsiz bir şehir ve ben bu şehri çok seviyorum.