''Veda öncesi mi,
Veda ertesi mi daha çok acıtır..?''
Ne kadar zor bir soru değil mi ?
Ülke yıllar sonra yeniden koalisyonlarla tanışma aşamasındayken, yabancı para,altın,borsa kıpır kıpırken; Ayasofya hala mahkumken...Müge Anlı annem gibi kadınları ağlatmaya devam ederken...
Bizim gündemimiz :
''Veda öncesi mi,
Veda ertesi mi daha çok acıtır..? ''
Çok zor bir soru...
Veda edeceğini biliyor ve veda için anılar biriktiriyorsan, ölüm kadar, ölüm gibi acıdır...
O ''an'' gelmeden, defalarca o ânı yaşar, defalarca ölür, kahrolursun...
Veda ertesi, artık her şey olmuştur ve beden ölümü gerçekleşene kadar, ruhun her ''an'' defalarca ölür; acılarının gölgesinde hüzzam makamında can çekişir, ölmek istesen de, zamanı gelmedikçe ölemezsin.
Ya anılarla dolu bu sayfayı çevireceksindir, ya da hastalıklı bir hayata kendini zincirleyeceksindir.
Bir düşünür : ''Acizler kendilerine anıları mazeret yaparak yaşarlar.'' der.
Aşkı, aşık olunanı sürekli yaşatmak, bir yanıyla vefa gibi görünse de; diğer yanıyla insanın kendisine emanet verilen can'a ihaneti, zulmüdür.
Anmak ile sürekli anıların girdabında boğulmak arasında koskoca, farklı iki dünya vardır.
Ne ölenle ölebilirsin, ne de gidenle...